Kimliksiz El-Kaide raporuyla bugün İran hedef tahtasına konuyordu. Artık düzmece istihbarat raporu olduğu İngiltere Başbakan'ı tarafından bile açıklanan "Saddam kimyasal silah üretiyor" yalanıyla Irak'a daldıkları gibi şimdi de kartlar İran için karılıyordu. Güya ele geçirildiği öne sürülen belgede İran, Usame Bin Ladin'e "Amerikan hedeflerine saldırın, biz finanse edelim" diyormuş.
Trump da, Ekim ayı başında, "İran'ın destekçileri, casuslarına eğitim verdi ve bu casuslar daha sonra Kenya ve Tanzanya'daki büyükelçiliklerimizin El Kaide tarafından bombalanmasında rol aldı" demişti. CIA belgelerine göre Usame Bin Ladin "Ailemden bazıları İran'da tutuklandı. Serbest bırakın" diye dini lider Hamaney'e de güya bir mektup yazmış. CIA "İşte bakın ilişkinin ispatı" diyor. İran hem El Kaide'ye yardım etmekle suçlanıyor, hem de El Kaide liderinin aile üyelerini tutuklamakla...
Amerikan kongresine yasa tasarısı verilmiş ve oylanmıştı. "11 Eylül saldırılarını yapan El Kaide mensupları Arabistanlı... Dolayısıyla bu saldırının sorumlusu Arabistan'dır. Ülkedeki 750 milyar dolarına tazminat olarak el koyalım" diye. Suudi Kralı da "ABD bankalarındaki paramızı çekersek ABD batar" diye tehdit etmişti. O Kral artık yok! Yeni kralın kendine veliaht olarak seçtiği oğlu hızla operasyonlara başladı. Önüne gelen eski Kralcı Prensi ve yeni politikalara karşı olan işadamları, askerler kim varsa tutuklayıp dünyanın en lüks oteline kapattı. Amerika için El Kaide saldırılarının bir numaralı sorumlusu Arabistan'dı. Şimdi Usame Bin Ladin'in milyarlarca dolara hükmeden işadamı kardeşleri de Arabistan'da gözaltına alınıyor, servetlerine el konuyordu. El Kaide de tıpkı DEAŞ gibi Vehhabi idi ama şimdi Şii İran güdümünde olduğu suçlaması yapılarak S.Arabistan aklanıyordu. Yeni Suud kralı 400 milyar dolarlık silah siparişini boşuna vermemişti ABD'ye... Trilyonlarca dolar değerindeki Suudi enerji devi Aramco'nun da Amerikan borsasında satışa çıkma sözü balın üzerine kaymaktı. El Kaide'deki "Suudi" etiketi üzerine "Made in İran" yazılabilirdi artık. Arabistan'da prensleri tutuklayan adam da nasıl olsa "Ilımlı İslam'a döneceğiz. İran tehlikesi bitirilmeli" diye bağırıyordu. Lübnan Başbakan'ı Hariri'yi, tutuklama operasyonu başlarken Riyad'a çağırıyor, istifa ettiriyordu.
Daha ne olsundu?
İPEKYOLU PETROLÜ
Lübnan'ı daha önce Hariri'nin babası yönetiyordu. Onu servete boğarak iktidara getiren Suudi Kralı'ydı. Ancak bir suikast sonucu öldürülmüştü. Malları ve Başbakanlığı devralan oğlu da Suudi Arabistan'da istifa ederken "Babam gibi bana da suikast tehlikesi var" diyordu. Lübnan'da çok güçlü olan Hizbullah'ın desteği ile iktidara gelmişti. Bu desteğin verilmesini İran istemişti. Hariri Hizbullah-İran eksenine kayıyor diyerek Suudi Arabistan'da suikast tehdidi ile istifa ettirildi. İran Hizbullah ile Suriye'de Irak'ta at koşturur olmuş, Lübnan'da iktidar belirleyicisi haline gelmiş, Yemen'de ülkeyi ikiye bölmüştü. Washington daha düne kadar Irak ve Suriye'de pohpohladığı Hizbullah'ı şimdi "TERÖRİST" ilan ediyor, liderlerinin başına milyonlarca dolar ödül koyuyordu. Irak ve Suriye'de artık taşlar yerine oturuyordu. Bölgedeki İran nüfuzu, "İpekyolu'nu böl-parçala-kontrol et" planlarına engeldi, halledilmeliydi.
Bunu tıpkı 8 yıl süren Irak-İran savaşı gibi bir kapışma sağlayabilirdi. Yemen'de, Arabistan ve İran birbiriyle savaşıyor şimdi.
Hazır kaynak var üzerinde tepinilecek.
Arabistan'da gücü eline alanlar "Savaş" diyor, İran'da savaş çığlıkları yükseliyor.
Irak ve Suriye'den sonra bölgede yeni kan gölünün tohumları atılıyor. Silahlar eriyecek, yenileri satılacak, İpekyolu petrolü kontrol altına alınacak, haritalar dizayn edilecek, iki ülkeden kim bilir kaç ülke doğurulacak?..
Trump seçim kampanyasında boşuna demiyordu... "Yeniden büyük Amerika'yı kuracak parayı Körfez ülkelerinden tahsil edeceğiz" diye... Çok yakında!
