Tarihi 20 Haziran 2024

Arda

PORTEKİZ televizyonunda yorumcu Sofia Oliveira ilginç bir tartışmanın fitilini ateşliyordu.
40'ına merdiven dayamış Ronaldo için "Dürüst olmak gerekirse yedek kulübesinden geldiğinde etkisinin çok daha büyük olacağına inanıyorum" çağrısı yapıyordu. "Tüm başardıklarına ve temsil ettiklerine karşın Ronaldo'nun tartışmasız bir 11 oyuncusu olduğunu savunmanın artık hiçbir anlamı yok." diye ekliyordu. Yaşlı dünya yıldızının artık Portekizli diğer oyuncular için büyük bir yük olduğu konusunda tartışmaları alevleniyordu.
Avrupa Şampiyonası'nda aynı gruptaki rakibimiz bu tartışmaları yaşarken, Türkiye zaman zaman zorlansa da grubunun ilk maçında Gürcistan'ı mağlup etmeyi başardı.
Bazı tipler, oynadığımız futbolu eleştirme yarışına girdi. Halbuki Şampiyonanın en genç iki takımı vardı. Çekya ve Türkiye. Portekiz o Çekya karşısında son dakika golü ile günü kurtarabildi.
Türkiye yıllarca gençlerden kaçan teknik adamlar hegomonyasındaydı.
Montella gençlere güvenerek sahaya sürdü.
Bunu fazla konuşan yok. Mağlup olsalar bile alkışlanacak yetenekte bir takıma sahibiz.
Çünkü gençlik demek heyecan ve enerji demek. Yarınlara büyük yatırım demek. Nitekim turnuvanın en güzel maçı olmaya aday gösterilen ilk müsabakamızda gençlerimize tüm dünyada övgüler yağdı.
Bunlardan biri de Guardian Gazetesi'nde Sid Low imzalı makaleydi. "Arda Güler ve Mert Müldür'ün golleri olağanüstüydü.
Mert Müldür'ün golünde topun saatteki hızı 122 kilometreydi" diyor Sid. Ve ekliyor; "Maç berabereyken, o çocuk sahneye çıktı. Arda Güler'in yaklaşık 26 metreden sol ayağıyla uzak köşeye doğru attığı olağanüstü şutun en şaşırtıcı yanı, topun tam olarak gideceğe yere ulaşacağına dair hiçbir şüphenin olmamasıydı. Arda Güler 19 yaşında Avrupa Futbol Şampiyonası'nda ilk kez forma giydiği maçta gol atan en genç futbolcu oldu, bir kez daha tarih yazdı. Sağ elini kalbine götürdü, sol işaret parmağını havaya kaldırdı ve gözlerini kapattı. Sonra da bir elini kulağına götürdü. Sadece bunu dinleyin." Times gazetesindeki yorum da çok çarpıcıydı; "Ne kadar muhteşem bir futbol maçıydı bu. Nefes kesici ve baş döndürücü, fırtınalı ve heyecan vericiydi. Bir takım yeni bir dünyaya iniş yaparken, diğeri ikinci evinde havalanmayı başarıyordu." diyordu satırlarında. Ronaldo petrol kadar değerli olabilirdi ama fosil yakıtların ömrü artık dolmak üzereydi. Gencecik yeni altın çocuklar damga vuracaktı dünya futboluna.
İşte bunlardan bazıları da Arda, Kenan gibi isimlerdi. Onlara şans tanımak, arkalarında durmak hepimizin göreviydi. Çünkü Milli takımımız, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarına kavuşmuştu.
Tüm dünyada her alanda yaşanacak olan da buydu. Artık yepyeni enerji kaynakları için büyük yatırımlar yapılıyordu.
Eskilerde kalanları büyük çöküşler ve felaketler bekliyordu. ABD'nin önde gelen Yahudi düşünce kuruluşları son dönemde rapor üzerine raporlar yayınlıyorlardı.
"Dünya artık başka bir yöne gidiyor. Yaşlı enerji rezervlerinin ölümüne az kaldı.
Yeni ve genç enerji rezervlerinin her yeri kaplaması an meselesi" diyorlardı. Üstelik tarih de veriyorlardı. 2030'da Batı'nın petrolden kopup hidrojene yöneleceğini, elektrikle yeryüzünün sıvanacağını belirtiyorlardı.
"Üstelik güneş enerjisinin büyüme potansiyeli hemen hemen uçsuz bucaksız.
Çünkü maliyeti çok düşük. Elektriğe olan ihtiyaç tam gaz artıyor.
Bambaşka, yepyeni bir dünya geliyor" diyorlardı.
Küresel enerji sektöründe bir yılda 2.8 trilyon dolar yatırım yapılmıştı. Ancak yeni ve genç enerjiye yapılan yatırım, petrol gibi fosil yakıt sektörlerini ilk defa sollamıştı. Yeni enerji kaynaklarına yapılan yatırım harcaması 1.7 trilyon dolarla zirveye oturmuştu. Güneş enerjisine yapılan yatırımlar da ilk kez 380 milyar dolarla petrol yatırımlarını geride bırakmıştı.
Amerikan düşünce kuruluşları "Yeni ve genç enerji kaynakları 6 yıl içinde tüm dünyanın hakimi olacak. Bundan en büyük darbeyi Suudi Arabistan, Mısır gibi Arap ülkeleri görecek.
Gıdaya, ekmeğe muhtaç hale gelecekler. Perişan olacaklar" diyorlardı satırlarında. Yıllarca petrolün ekmeğini yiyenleri, refahını ve keyfini sürenleri zor günler bekliyordu.
Kazandıkları milyarlarca dolarla Holywood şirketlerini satın alarak hava atan, Londra'da, Paris'te, NewYork'ta köşklere, malikanelere yatıranların, yani petrodorların yatacak yeri yoktu. Sırf şan olsun diye İngiliz, Fransız önüne gelen kulüplere milyar dolarlar ödeyerek satın alan Petrol zengini Arapların kuyuları ellerinde patlayacaktı. Dünyadaki mazlumlara kuruş koklatmayan, Gazze'ye tren niyetine öküz takılıp üç kuruşu çok gören bu gösteriş budalalarını kötü bir akıbet bekliyor. Mazlumların her daim yanında olup ekmeğini paylaşan Türkiye ise Avrupa'nın en genç nüfusuyla gümbür gümbür geliyor. Karadeniz'deki hidrojen kaynaklarımız dünya rezervlerinin yüzde 60'ına tekabül ediyor.
Bizdeki güneş ve onun vereceği enerji Batı'nın hiçbir ülkesinde yok. Yeni ve genç enerji açısından dünyanın merkezi, Arda'sı olacağız inşallah. Zaten Arda da "Dünya ve madenleri işlemek için kullanılan çelik kalem" anlamına geliyor. Çelik kalemler kınından çıkıyor artık.