50 bin şirket savaşı

Eklenme Tarihi 20 Ocak 2025

SON 30 yılda ABD'nin küresel konumu zayıflıyor. Buna karşılık Çin, yükselmeye, sesini daha gür çıkarmaya, hatta kendi çıkarlarını dayatmaya başlıyor. 20. Yüzyıl'da, "İki Kutuplu Dünya" yerini ABD'nin "Tek Kutuplu Dünya" tasarımına, liderliğine, "küreselleşme" sürecine bırakıyordu. Çin, Rusya ve Avrupa buna karşıydı. 21. Yüzyıl'ın hemen başlangıcında 11 Eylül 2001'de New York'ta, ABD'nin küresel liderliğinin simgesi Dünya Ticaret Merkezi'ni hedef alan saldırılar, uluslararası ilişkileri ve dünya düzenini darmadağın ediyordu.
O saldırıyla birlikte bizi yepyeni bir dünya bekliyordu.

Bugün geldiğimiz noktada, ABD'nin 11 Eylül'ü bahane ederek başlattığı küresel terörle savaş artık Ekonomik Savaşın en şiddetlisine evriliyor. Bugün Başkanlık koltuğuna oturacak Trump'ın, ABD Ticaret Bakanlığı'na ünlü işadamı Howard Lutnick'i seçmesi boşuna değil. Derin anlamları ve dünyaya mesajı olan bir seçim bu. Lutnick, Cantor Fitzgerald isimli finans kuruluşunun CEO'su.
Kendisini milyarder yapan şirketi büyük hasar aldı.

Küreselcilerin merkezi ikiz kulelere yapılan saldırıda en çok eleman kaybeden kişi artık dünya ticaretinde Bakan olarak Amerika'nın çıkarları için savaşacak ordunun komutanı.

Peki bu savaş kime karşı olacak. Tabii ki, çoğunluğu Amerikalı, İngiliz, Alman, Hollanda ve Kanadalı olmak üzere 50 bine dayanan yabancı şirketlerin, yani küresel sermayenin, dünyanın fabrikasına çevirdiği Çin'e karşı. 50 bin Avrupa ve Amerikan şirketi sayesinde Çin, sadece 2024'te ihracatını 3.58 trilyon dolara çıkardı.

Dış ticaret fazlası tarihi rekor kırarak 1 trilyon dolara yükseldi. En fazla ihracatını 2024'te 577 milyar dolarla ABD'ye yaptı. Yaşasın Çin'e para yağdırarak fabrikalar kuran Amerika ve küresel sermaye idi durumlar. Amerikalı ve Avrupalı şirketler sayesinde Çin adeta ABD'yi soyuyor, ardından kazandığı paralarla Holywood dahil büyük Amerikan şirketlerini, topraklarını, önüne gelen ne varsa satın alarak istila ediyordu. Bununla da yetinmiyor, cebine koyduğu yılda 1 trilyon dolar dış ticaret fazlası ile savunma harcamalarını hızlandırıyor, hipersonik füzeler geliştiriyor, uzayda büyük yatırımlar yapıyor, küresel mali piyasalarda Batı'ya bağımlılığını azaltıyordu. Üstelik Batı'nın Çin piyasalarına bağımlılığını zirveye taşıyordu. Teknoloji ve bilimde de dünya liderliğine oynuyordu.

Hint-Pasifik Havzası'nda, "Yol-Kuşak İnisiyatifi" coğrafyasında, Afrika'dan tutun dünyanın her köşesinde kredi verme kapasitesiyle ülkeleri Pekin'e bağlayarak, Amerikan hegemonyasına ve dolar imparatorluğuna meydan okuyordu.

11 Eylül, küresel sermayenin dünyadaki merkezi ve kalbi ikiz kulelere karşı yapılmıştı.
İkiz kulelerden çıkan küresel sermaye de o saldırıdan sonra Çin'e koşup parasını oraya gömmüştü. Şimdi çok ilginçtir Trump, ekonomik savaş borusu çalacağı bu dönemde, ekonomi generali olarak Ticaret Bakanlığı'na ikiz kule saldırısında tam 658 çalışanını kaybeden işadamını getiriyordu.

Onun sağına ve soluna da üç Çin düşmanını yerleştiriyordu. Bunlardan biri Dışişleri Bakanı Marco Rubio'ydu. Marco "Bu yüzyılı tanımlayacak tehdit Çin. Ve onlara karşı gelebilmek için sadece hükümetin değil tüm halkın çabalarına ihtiyacımız var" diye bağırıyordu. Bir diğer Çin savaşına girecek isim ise Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak belirlediği Michael Watz'dı. Askeri madalya sahibi ve özel kuvvetler gazisi Michael Watz, Çin'i yerden yere vuruyor, ABD'nin Pasifik Okyanusu'nda daha fazla çatışmaya hazırlanması gerektiğini haykırıyordu.

Üçüncü isim ise Ulusal İstihbaratın başına getirilen Tulsi Gabbard'dı. Trump'ın gözdesi, Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinde NATO'nun suçlu olduğunu savunuyor, Rus yanlısı olmakla itham ediliyordu.

Amerika'nın dünyanın dört bir yanında yaptığı müdahalelere şiddetle karşı çıkıp, "Sadece Çin'e odaklanmalıyız" diyordu.
Aslında Tulsi Gabbard'ın açıklamaları ve Trump'ın seçtiği Çin karşıtı şahinler, Amerikan ulusalcılarının, 50 bin şirketle Çin'i büyüten küreselcilere karşı dünya çapında bir savaşa hazırlandığının en büyük işaretiydi. Bu savaş, küreselcilerin dünyanın fabrikası yaptığı Çin üzerinden yaşanacaktı.
ABD'nin bunun dışında müdahalelerle uğraşacak zamanı ve gücü yoktu. Yoksa dolar imparatorluğu çökecekti.

Çok eğleneceğimiz ve büyük ekonomik sabotajların, saldırıların olacağı bir döneme giriyoruz. Bu kavga ve savaşın Türkiye'ye sağlayacağı faydalar hayal edemeyeceğiniz kadar büyük. O yüzden hızla iç cephede kenetlenmeyi sağlamamız, terörü tamamen bitirmemiz kaçınılmaz. Tarihi fırsatlar kapımızın önünde.

Yeter ki enerjimizi bu fırsatların dışına itmeyelim. "Dünyanın patronu benim" diyen ABD ile "Yeryüzünün vazgeçilmezi benim" diyen küreselcilerin başkenti Çin'in kapışması iki kamyonun çarpışmasına dönüşecek. Avrupa'nın, dünyanın birçok ülkesinin aracı da bu çarpışmanın ortasında kalıp ağır hasar alacak. Çok iyi odaklanıp, ikisinin arasından kazasız belasız geçersek bizi bambaşka bir dönem bekliyor.