Tansu Çiller sadece telefon dinletmezdi...

Eklenme Tarihi 20 Ekim 2010
Tarihe 'Hanefi Avcı kasetleri' olarak geçecek olan o 'önemli' bantlarda, malum bildik bilmedik bütün ünlü isimler yer alıyor ve her biri de gidip savcılığa müşteki olarak ifade veriyor.
İçlerinden bazıları 'dinletenlerle' ilgili suç duyurusunda bulunuyor.
En sonuncusu Ertuğrul Özkök.
Kendisini dinletenin Tansu Çiller olduğunu açıkladı. Ben de oturduğum yerden hayıflandım; Ne kadar şanslı elemanlarmış ki, bu kadar baskıya rağmen patronları kapının önüne koymamış!

***

Çünkü benim de Tansu Hanım'la ilgili canhıraş bir öyküm var geçmişte. Ama o günlerdeki 'patronum', değil insanın arkasında durmak, bir de arkaya geçip puan kazanmak isteyen biriydi; Kısaca Kanal 6'da çalışıyordum ve patron Ahmet Özal'dı... Ahmet Özal'dan patron olur mu demeyin, oluyor işte. Sizin de peder beyiniz dönemin başbakanıysa ve Cem Uzan'ın dikkatini çekmişseniz bir kere, ilk özel televizyon kurucusu olarak ortaya çıkmanız kaçınılmazdır. Daha sonra babanız iktidardan düşünce de 'ortağınız' tarafından şutlanıp, bir başka TV kanalı, Kanal 6'yı açmanız da, sizin ayrıca ne kadar cin bir insan olduğunuzu gösterir. Aslında olaylar şöyle gelişir...

***

Önce bizim ekip, Mahmut Övür, Ayda Özlü Çevik ve Korhan Atay, Star TV'den teklif alıp haberin başına geçiyoruz. Ve bir süre sonra anlıyoruz ki haberler konusunda çeşitli 'müdahaleler' söz konusu olacak! İşte tam o günlerde seçim heyecanı sarıyor ülkeyi ve Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın desteklediği Mesut Yılmaz seçimi kaybediyor ve Süleyman Demirel Başbakan oluyor. Cem Uzan da Ahmet'i aniden satıyor çünkü o da Demirelci olmuş! Ama unutmayalım Özal hala Cumhurbaşkanı... Bu yüzden oğul Ahmet'in bir başka kanal açması zor olmuyor. Ve bizim ekibe o kadar çok ısrar ediliyor ki bu kez kendimizi Kanal 6'nın haber servisinde buluyoruz. Ayrıca Patron Ahmet bir söz vermiş; "Burada asla taraflı haber yapılmayacak, burası ticari bir müessesedir, babam da aynen böyle istiyor!" diye. Biz de şevkle sarılıyoruz işlere... İlk günler güzel geçiyor. Şimdi Ay Yapım'ın sahibi olan Ekrem Çatay, yılların TRT'cisi Mehmet Turan Akköprülü, Adam Gürses ekibi üst yönetimde son derece uyumlular. Allah'ı var Ahmet Özal'da haberlere filan karışmıyor. Ama...
***

Ama bir gün Cumhurbaşkanımız ölüveriyor.
Turgut Bey'in vefat ettiği 17 Nisan 1993 günü, kanalda birden bütün dengeler altüst oluyor. Demirel'in cumhurbaşkanı olacağı kesinleşiyor ve onun da iki adayı var; İsmet Sezgin ve Tansu Çiller... Aynı günlerde bizim hızlı haberci Mahmut Övür, Tansu Çiller hakkında bir yolsuzluk dosyasına ulaşmış.
Haberi hazırlayıp öğle kuşağında alt yazı olarak geçmeye başlıyoruz.
***

Aynı günün gecesi... Ekip lüks bir otelin havuz başında, elde şampanya kadehleri, yüzlerde gülücükler, Kristal Elma ödül törenine avdet etmişiz. O arada telefona çağırıyorlar, arayan Semra Özal'ın sekreteri; "Semra Hanım, Tansu Çiller aleyhine olan o haberi yayınlanmasını istemiyor! Alt yazıyı kaldırın!" diyor. Vay anasını sayın seyirciler, Patron Ahmet Özal değil de annesi arayıp ültimatom veriyor. Ben de diyorum ki, "Ben haber müdürüyüm, esas şef burada ona söyleyin!" ve uzatıyorum telefonu Ekrem Çatay'a... Biraz dinliyor, sonra bana dönüp, "Boş ver" diyor, "Değmez, çıkar haberi." Ve ertesi gün Tansu Çiller, DYP Genel Başkanı oluyor.
Buradan Semra Hanım'ın ne kadar ileri görüşlü olduğunu anlıyoruz, bir de hepimizin kapıya konacağını. Gerçekten de Tansu Hanım başbakan olmaya şerefli bir adım atıyor, bizim ekip de farklı bir şeref anlayışıyla kovuluyor.
Aydınlık Gazetesi haberi şöyle veriyor; "Tansu Çiller emir verdi, Arda Uskan ve ekibi Kanal 6'dan kovuldu."
***

Tekrar söylüyorum, Tansu Hanım'ın dinlettiği telefon sahibi meslektaşlar gerçekten şanslıymış.
Arkalarında sağlam, patron gibi patronlar varmış. Bizimki gibi
'korkak' biri değil...