ABD'deki "icazet" fiyaskosunda "Kılıçdaroğlu'nun kayıp 8 saati" bilgisini kim sızdırdı? CHP liderine "derin Amerika"dan veto mu?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ABD'ye gerçekleştirdiği 'icazet' seferinin fiyaskoya dönüşeceğini takvim.com.tr olarak ilk andan itibaren deşifre etmiştik. Başarısız ziyaretin hala aydınlanmayan kayıp 8 saati soru işaretleriyle dolu. Peki Kılıçdaroğlu'nun yanındaki gazetecileri atlatarak son dakikada ortadan kaybolduğu bilgisini kim sızdırdı? Önce "ABD'ye gelme" derin sesleri, ardından başarısız geçen Amerika seyahati ve "kayıp 8 saat" sızdırması, Kılıçdaroğlu'na bir veto mesajı mı? Sabah gazetesi yazarı Mahmut Övür, bugün köşesinde işte bu soruların yanıtını aradı. Övür'ün "Ortada şöyle bir soru var: Bu haber sadece bir gazetecilik olayı mıydı yoksa "icazet" vermeyenlerin istihbarat çalışmasının sızdırılması mıydı? Eğer ABD ve en önemli aparatı FETÖ, Kılıçdaroğlu'nun aday olmasını istemiyorsa bu haberi sızdırmaktan daha kolay ne var?" ifadeleri yeni icazet tartışmasının da fitilini ateşleyecek.

Giriş Tarihi 18 Ekim 2022, 09:55 Güncelleme 18 Ekim 2022, 11:03
ABD’deki icazet fiyaskosunda Kılıçdaroğlu’nun kayıp 8 saati bilgisini kim sızdırdı? CHP liderine derin Amerikadan veto mu?

İÇİNDEKİLER

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ABD'ye gerçekleştirdiği 'icazet' seferini takvim.com.tr olarak ilk andan itibaren deşifre etmiştik.Kılıçdaroğlu'na Amerikalı derinlerden "gelme" dendiğini Türk medyasında ilk kez takvim.com.tr gündeme getirmişti. ABD seyahati boyunca kimse Kılıçdaroğlu'na randevu bile vermedi. Fiyaskoya dönüşen ziyaret sonrası hala aydınlanmayan "sır 8 saat" soru işaretleriyle dolu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun aniden programını değiştirip, 8 saat ortadan kaybolarak kim ya da kimlerle görüştüğü ABD'deki icazet turunun en karanlık detayı.

ABD'Lİ "DERİNLERDEN GELME SESİ" İCAZETİ PATLATTI
Takvim.com.tr olarak gündeme getirdiğimiz "Kemal Kılıçdaroğlu'nun ABD ziyaretinin şifreleri! O görüşmeyi İBB Başkan Vekili Selçuk Sarıyar planladı... FETÖ ile iş mi tutacak?" haberinde yer verdiğimiz "Derinlerden gelme sesi" haberi Kılıçdaroğlu'nun ABD fiyaskosunu da ilk gündeme getiren haberdi. CHP yandaşı İsmail Saymaz, Kılıçdaroğlu'nun ABD hükümeti yetkililerinde kimse ile görüşmeyeceğini Sanders ve bazı 'aktivist'ler ile görüşeceğini yazarken bu ziyaret Türkiye'de 'tanınan' bazı "derin" ABD'li isimler tarafından da ilginç bulunmuştu.

"HİÇBİR NEDEN YOK"
ABD'deki derin yapılarla yakınlığı bilinen Türkiye ve Ortadoğu uzmanı, Dış İlişkiler Konseyi üyesi Steven A.Cook, "Kılıçdaroğlu'nun Washington'u ziyaret etmesinin hiçbir nedeni yok" diye bir paylaşım yapmıştı. Cook'a yanıt veren ise 'Gezi ve 15 Temmuz' davalarından da yargılanan firari Henri Barkey olmuştu.

"SON DAKİKA KARARI VE AMATÖRCE"
Washington'da özellikle Demokratlar üzerinde etkili bir isim olan, yönetim ve düşünce kuruluşlarıyla bağlantılı Henri Barkey, Cook'un twitine cevap olarak "Kılıçdaroğlu'na o kadar yolu gelip burada yönetimle görüşmemesini kim tavsiye ediyor" diye görüş belirtmişti. Cook ise ilginç bir yanıt vererek "Tipik CHP beceriksizliği" demişti. Daha sonra bir paylaşım daha yapan Barkey bunun amatörce ve son dakika kararı olduğunu belirten bir açıklama yapmıştı.

GAZETECİLİK OLAYI MI YOKSA "İCAZET" VERMEYENLERİN İSTİHBARAT ÇALIŞMASININ SIZDIRILMASI MI?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 8 saat boyunca ortadan kaybolduğu bilgisi nasıl ortaya çıktı? "İcazet turu"nu "al sana icazet" dercesine fiyaskoya dönüşmesini sağlayan "derin sızdırma" kimin işi? Sabah Gazetesi yazarı Mahmut Övür işte bu sorunun yanıtını aradı bugünkü yazısında. CHP'li Kılıçdaroğl'unun Sanders ile görüşememesi ve 8 saatlik sırlarla dolu kayboluşunu köşesine taşıyan Sabah gazetesi yazarı Mahmut Övür, "Peki bunun planlı olmadığını kim söyleyebilir? Ortada şöyle bir soru var: Bu haber sadece bir gazetecilik olayı mıydı yoksa "icazet" vermeyenlerin istihbarat çalışmasının sızdırılması mıydı? Eğer ABD ve en önemli aparatı FETÖ, Kılıçdaroğlu'nun aday olmasını istemiyorsa bu haberi sızdırmaktan daha kolay ne var?" ifadelerini kullandı.

İşte Mahmut Övür'ün bugünkü yazısı;

ABD gezisi, CHP'nin ve tabii ki Kemal Kılıçdaroğlu'nun peşini bırakmayacak ve daha çok tartışılacak. Çünkü yapılan açıklamalar kimseyi ikna etmedi. Hem geziyle hedeflenen görüşmelerin gerçekleşmemesi hem de Kılıçdaroğlu'nun 8 saat ortadan kaybolması nereden bakarsanız bakın soru işaretleriyle dolu.
Şu tabloya bakın, Türkiye'deyken gezinin en önemli amacı Kılıçdaroğlu'nun ABD'nin "solcu" siyasetçisi Bernie Sanders'le görüşmesiydi. Ama görüşemeden geri döndü.
Gezinin neresine dokunsanız, şüphe var. Mesela geziyi, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun vekili Selçuk Sarıyar planlamış. Sarıyar, Sanders'in siyasi ekibi içinde yer alan biri. Ama buna rağmen Kılıçdaroğlu'nu Sanders'le görüştürememiş. Daha doğrusu Sanders görüşmek istememiş.
Peki bunun planlı olmadığını kim söyleyebilir?


Bundan daha vahimi ise "8 saatlik kayıp" olayı... Bu skandalı kamuoyuna ilk duyuran isim, yanındaki gazeteciler değil, geziyi lobilerden izleyen Oray Eğin'di.

Önemli bir haber olduğu tartışılmaz. Ancak ortada şöyle bir soru var: Bu haber sadece bir gazetecilik olayı mıydı yoksa "icazet" vermeyenlerin istihbarat çalışmasının sızdırılması mıydı?


Eğer ABD ve en önemli aparatı FETÖ, Kılıçdaroğlu'nun aday olmasını istemiyorsa bu haberi sızdırmaktan daha kolay ne var?
ABD derin aklı için oyuncak düzeyinde bir operasyon. Onlarca hükümet devirmiş, darbe yaptırmış, ekonomik tetikçiler kullanmış bir ülkeden söz ediyoruz.


İlginç olan böylesine önemli bir haberi veren Eğin'in daha ikinci gün pişman olması... İkinci yazısında Kılıçdaroğlu'nu öve öve bitiremiyor ve birden onun "iyi bir insan olduğunu" hatırlayarak şöyle diyor:
"Sanki kalbinde en ufak bir kötülük beslemeyen, herkese iyilik yapmak isteyen bir aile büyüğü gibi adeta."
Sonra da "derin" bir siyasi analiz yapıyor:
"Belki de kurnazlık yaptığı tek alan kendi koltuğunu korumak. Onun dışında dolap çevirmeyi, komplo kurmayı, hele hele uluslararası bir komplonun parçası olmayı bırakın organize edecek, aklından dahi geçirecek biri değil gibi."
Allah Allah... Silk Road Enstitüsü raporunda öngörülenin, "kaset komplosu" ile yerine getirilmesine ses çıkarmayıp Deniz Baykal'ın koltuğuna oturan o değil miydi?


Dahası, FETÖ'nün 17-25 Aralık yargı darbesine bel bağlayıp "Bu hükümet gidecek, başbakan kaçacak" diyen, 15 Temmuz darbe ve işgal girişimine karşı destansı direnişi "kontrollü darbe" diye FETÖ ağzıyla itibarsızlaştıran o değil miydi?
Bütün bunlar "komploların parçası" olmak değil de neydi?


Ne diyeyim, Eğin, ne de olsa eski bir "Karanlık Oda" mensubu olmanın gereğini yapıyor. Öyle pişman olmuş ki, araya "o lüzumsuz teğmen" kılçığını da atarak kendi deyimleriyle "yalakalıkta" sınır tanımıyor.

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN


TAKVİM UYGULAMASINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN