Yalnız bizde değil tüm dünyada genel
insan eğilimlerinin yaygın olanlarından
biri de küçük yaşlardan itibaren çevrede
görülen, yaşanılan, rastlanılanlara
alışılması ve bu yönde şartlanılmasıdır!
Hatta;
At gözlüğü takılmışçasına...
Sanki alın yazısıymışçasına...
Yönetimsel sistemler, politik kavramlar
bile sorgulanma lüzumu hissedilmeden
kabullenilir!
...
Örneğin...
Yörelere verilen adların kökenini, ömrü
orada geçenlerin neredeyse tamamına
yakını dahi merak edip araştırmamış...
Hayat boyu olduğu gibi kabullenmiştir!
...
Konuyu biraz daha somuta indirgemeyi
deneyecek olursak;
...
Amerika, güney topraklarının büyük
bölümünü Meksika'dan, para vererek
satın almıştı...
Buralarda kurulu bulunan Meksika
kentlerinin İspanyolca olan adlarına
hiç dokunmadılar;
'Los Angeles, Las Vegas, San
Francisco' bunlardan bazılarıdır!
Hatta, Kızılderili Reisi'nden incik
boncuk karşılığı aldıkları yerleşime
bile Reis'in adını koydular;
'Chicago'…
Günümüz Amerikalıların pek çoğu
bu tarihi gerçekleri bilmez!
...
Yine örneğin...
Fatih Sultan Mehmet Han İstanbul'u
fethedip Bizans teslim olduğunda,
Osmanlı ordusu şehre çeşitli yönlerden,
farklı farklı kapılardan giriş yaptı...
Bir Yeniçeri taburu da şehre surdaki
küçücük bir kapıdan girmişti ve taburun
başındaki Yeniçeri çavuşunun adı
'Cebe Ali' olduğu için, kapıya da onun
ismi verilmişti;
'Cebe Ali kapısı'...
Ancak zamanla tekrarlana tekrarlana
kapının, hatta bulunduğu semtin adı
'Cibali' olarak anılır oldu!
...
Uludağ'ın eski ismi 'Keşiş Dağı' idi!
Bu yüzden, İstanbul'a güneydoğu'dan,
Uludağ yönünden esen rüzgâra;
'Keşişleme' denmiştir...
Dağın adı değişince, rüzgârın niye
böyle anıldığı da bilinmez oldu!
...
Cumhuriyetle birlikte 'Demokratik
Parlamenter Sisteme' geçildi...
Anayasa metni çok kez değiştirildi,
darbe dönemlerinde darbecilerin
kafasına göre yenileri yapıldı ve her
defasında sisteme ilişkin tartışmalar
azalacağı yerde artış gösterdi!
...
Mevcut Anayasamız da 1980 Darbesi
ile konmuş bir Anayasadır...
Yasalarla düzenlenmesi gereken çok
konuyu bünyesinde barındırdığı için
roman'a dönmüş, teferruat'a boğulmuş,
çok maddesi farklı dönemlerde
değiştirilip yamalı bohçaya çevrilmiş,
derde derman olmaktan çıkmıştır!
...
Bu Anayasanın tüm maddelerini ayrı
olarak ele alıp -sanki her bir maddenin
kalması gerekiyormuş gibi- hepsi
üzerinde düzeltmeler yapmaktansa...
Yepyeni formatta...
Ve son derece kısa...
Sadece temel hak ve ödevleri tarifleyen
bir Anayasa ortaya konulmalıdır...
En önemli değişiklik de 'yürütme'
maddesinin düzenlenmesinde olmalıdır!
...
Koalisyonların bir ülkeyi ne denli geri
bıraktırdığına Türkiye dünyadaki belki
de en bariz örnektir!
Artık köhnediği iyice su yüzüne çıkan
Parlamenter Sistem'in de değişme vakti
çoktan gelmiştir...
'Devlet Başkanlığı' sistemine vakit
kaybetmeden geçmenin sonsuz yararı
bulunmaktadır!
...
Bugün sorunsuz olarak yürüyen
'Cumhurbaşkanı-Başbakan'
uyumu kimseyi yanıltmamalı, ülkelerin
geleceklerine yüzyıllar dikkate alınarak
bakılmalıdır...
...
Geçmişi bilmeyen 'Niçin Cibali'
sorusunu yanıtlayamaz...
'Niçin Devlet Başkanlığı' sorusuna
doğru yanıt için de hem geçmişi bilmek
hem de geleceğe ilişkin gerçekçi fikirler
yürütebilmek elzemdir şüphesiz!