Tarihi 28 Ağustos 2009

Sele sepet top kandil...

Tekerleme mi ararsınız? Çocukluğumun Ramazanları bunlarla geçti. Mahya Işıkları'ndaki yazılar birer çağrıysa sokak aralarında ve mahallede biz kendi boyumuzu aşacak öyküler yazardık durduk yerde. Gündüz babamıza annemize yalvarır çarşıdan rengarenk kağıtlardan yapılı zaman zaman dairesel zaman zaman, kare biçiminde olan altında ve üstünde mukavva korumalık bulunan içinde mum yanan bir fener aldırırdık. Bunun için yalvarma işini aşar büyük efendiliklerden yaltaklanmaya varana kadar ne lazımsa yapardık.

Çocukluk işte
Elimizdeki fener sokaklardaki eğlencemiz için ateş böcekleri gibiydi. Hatrırlıyorum Karadeniz'deki o küçük kasabada bu belediye tarafından bir gelenek haline getirilirdi. Küçük kasaba dediysem de o kadar küçük değil tabii ki. Bafra bu ülkenin en büyük ovalarından biriydi. Küçük olan ellerimizdi unutmadan ekleyeyim. Ben o fenerle yatıp uyuduğumu hatırlıyorum. Dediğim gibi mahya ışıkları gökyüzü için neyse bu rengarenk kağıt fenerler de bizim için oydu.

Fenerli davulcular

Fenerler elimizde davulcular gibi kapıları dolaşır maniler söylerdik. Şimdi hatırladığım bir maniyi döküyorum buraya;
'Sele sepet top kandil / aç kapıyı ben geldim / aç kapıyı melahat teyze / şeker almaya geldim!'
Bunu solo halde söylerdik. O zamanlarda sesi güzel arkadaşlarımızın okul sıralarında bu geleneği devam ettirdiğini gözlemişimdir. Anlamı nedir biz niye sele sepet olayına girmişiz bilmiyorum ama bu bir mani-türkü geleneği olsa gerek bu tür melodilere anlamsız iki cümleyle girmek adetten olmuştur.

Arzın merkezi

Oyun, hayatımızın en önemli parçasıydı. Ramazan bunun için bir büyük olanaktı işte. Şimdiki bilgisayar ekranına kilitenmiş çocukları görünce…
Hep yazmışımdır; Ramazan'da çocuklar için gece, gündüz mefmu yoktu işte. Gece yarısına kadar sokakta kaldığımızı oyunlar oynadığımızı hatırlıyorum. Başka bir mahalleye başka bir sokağa gitmek yine ayrı bir keşifti bizim için.
Mahalledeki lakaplar, insanlar, esnaflar da o oyunun parçası tabi. Erik çalmak, elma aşırmak, bir bahçeye kimse görmeden girip çıkmak arzın merkezine seyahat gibiydi.
Neyse zaman eski mevzu uzun. Ama bildiğim bir şey var ki iftar gelip de o sofranın etrafına toplanmadan önce pırıl pırıl temizlenir baştan aşağı ışıldardık. Şimdi çocukluğum bir şiir tümcesi gibi gelip geçiyor aklımdan; Çocuklardık / parlak yıldızlardık o zaman!'