CEMİL ERTEM

CEMİL ERTEM

Tarihi 8 Ekim 2010

Türkiye'nin yeni bir programa ihtiyacı var

Türk Lirası'nın değerlenmesi nasıl yorumlanmalı?
Bugün euro-dolar paritesinin dolar aleyhine seyretmesi ve doların birçok para birimi karşısında değer kaybetmesi 'kur savaşı' olarak niteleniyor. Bu, var olan durumu tam anlatmıyor. Bugün birçok habercinin ve iktisatçının 'kur savaşları' diye anlatmaya çalıştığı kaotik durum, yalnızca ulusal ekonomilerin, iç pazardaki talep yetersizliğine çare bulmak için yerel paralarının değerini düşürme operasyonu değildir. Sorun ABD'den ve dolardan kaynaklanıyor. Dün Avrupa Merkez Bankası faiz oranlarını indirmedi. Böylece euronun değerini korudu. Euro, dolar karşındaki durumunu koruyacak. Bu ABD'nin artık karşılıksız ve yüksek dolar politikasından vazgeçip açıklarını kapatma yolunu seçtiğini gösteriyor. Artık dolar bir tasarruf aracı değil.

Burada Türkiye ne yapmalı?
Söylediğimiz gibi ortada bir 'kur savaşı' falan yok; ABD'nin yeni dönemi okuması ve karşılıksız dolardan tedrici olarak vazgeçme durumu var. Burada önemli olan, ABD'nin vazgeçmeye başladığı dolardan bizim vazgeçip vazgeçemeyeceğimiz. Türkiye'nin dalgalı kur rejimi çerçevesinde enflasyon hedeflemesinden vazgeçmesi ve yeni bir para ve büyüme programına geçmesi gerekir. Merkez Bankası bu program çerçevesinde hiçbir şey yapamaz. Türkiye'nin, Merkez Bankası'nı da yeniden yapılandıracak yeni bir büyüme-kalkınma programına ihtiyaç var. Yeni Anayasa ile birlikte bu programı da tartışılmalı ve Türkiye bu 2 temel eksende seçime gitmelidir.

Bu yeni büyüme programının temel ekseni ne olmalıdır?
Türkiye
'nin önünde çok büyük bir fırsat vardır. IMF, dün yaptığı açıklamada, 2010 büyümesinin yüzde 7'nin üzerinde olacağını kaydetti. Şu an Avrupa'da durumu en iyi olan ülke Türkiye; bunu IMF de teslim ediyor. Bunun için Türkiye kendisini cendereye sokan Derviş ve IMF programından vazgeçmelidir. Reel sektörü destekleyecek, ihracatçının rekabet gücünü artıracak bir yeni büyüme programı gereklidir. Bu program enflasyonu yüksek faiz, düşük kurla değil üretimle yenecek, yine bu yolla vergi gelirlerini artıracak özelliğe sahip olmalıdır.