Tarihi 11 Ocak 2020

Mao’cu değil FETÖ’cü

ADALET Bakanı Abdulhamit Gül'ün 2019 yılın değerlendirdiği toplantıdaydık dün.
Bütün sorulara içtenlikle cevap verdi. Özellikle yargıdaki FETÖ mücadelesini anlatırken verdiği çarpıcı örnek üzerinde durulmayı hak ediyor: "Adam kendisini Maocu olarak tanıtıyor ama araştırınca FETÖ'cü çıkıyor!" FETÖ işte tam olarak budur. Girdiği kabın şeklini alan, kendisinden başka her şeye benzeyen bir terör örgütü.
Bakandan devam edelim...
Yargıda FETÖ ile iltisaklı hakimlerle ilgili çalışma kararlılıkla sürdürülüyor. Kesinlikle "Hepsini temizledik, kimse kalmadı " gibi bir yaklaşım söz konusu değil. Bakan Gül, son dönemde muhalefetin ısrarla gündeme getirdiği 'yargıda FETÖ'nün ardından bazı tarikat ve dini grupların örgütlendiği' iddiasına da net bir yanıt verdi: "Herkesin kendi dünya görüşü olabilir. Ancak kendi dünya görüşünü daha önce olduğu gibi farklı şeylere dönüştürmeye asla müsaade etmeyeceğiz. Yargı üzerinde anayasa ve hukuk dışındaki bir hiyerarşik oluşuma, ne olursa olsun izin verilmeyecek." Adalet Bakanı'nın bu sözleri yargıdaki FETÖ mücadelesini bazı tekil örnekler üzerinden itibarsızlaştırmaya çalışanları umarım ikna eder. Bu ülkede 15 Temmuz öncesinden beri FETÖ ile kelle koltukta mücadele eden fedakar savcı ve hakimlerin daha fazla yıpratılmaması gerekiyor.
Çünkü dün olduğu gibi yarın da örgütle mücadelenin yargı ayağını bu insanlar yürütecek.
Bakanın da hatırlattığı gibi 15 Temmuz gecesi kimileri bankamatik ve marketlere koşarken o savcı ve hakimler darbeci FETÖ'cüler hakkında tutuklama emirlerini çıkarıyordu. Darbe başarılı olsaydı onları bekleyen son muhtemelen Sincan Cezaevi olmayacaktı.
Yeri gelmişken FETÖ'nün darbe girişimini aslında 2016'nın Kasım ayında gerçekleştireceğini ancak İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının Nisan 2016'da hazırladığı bir iddianame nedeniyle öne çektiğini de hatırlatalım. Yani darbenin seyrini değiştiren, örgütü panikleten yine savcı ve hakimler oldu.
7 Temmuz 2016 günü aralarında FETÖ'cü Tümamiraller Mustafa Zeki Uğurlu ve Ali Suat Aktürk'ün de bulunduğu 16 kişi hakkında yakalama kararı çıkarıldı.
Operasyonu haber alan iki amiral yurt dışına kaçtı. 10 Temmuz 2016'da 20'si general 50 kişi hakkında gözaltı kararı verildi.
Kimler yoktu ki o gözaltı listesinde.
Akın Öztürk, Ali Yazıcı, Tanju Poshor, Metin İyidil, Nejat Atilla Demirhan, Hamza Koçyiğit ve darbede aktif rol oynayan diğer üst düzey FETÖ'cüler.
Listenin Genelkurmayda önüne gittiği FETÖ'CÜ korgeneral hemen evrakı Pensilvanya'ya iletti. Darbeyi yöneten Adil Öksüz ve Kemal Batmaz'ın 11 Temmuz günü apar topar ABD'ye gitme sebebi de bu listeydi.
Uzatmayalım... FETÖ ile mücadele uzun soluklu bir iş.
Devlete 40 küsur yılda yerleşen ve adeta zehirli sarmaşık gibi saran bir yapıyı 3 yılda söküp atmak kolay değil. Mücadele edenlere hatalarını, eksikliklerini tabi ki gösterelim.
Ama bunu yaparken biraz yapıcı olalım. Mücadeleyi yürütenlerin moral ve şevkini kırmayalım. En önemlisi FETÖ ile mücadelenin bu ülkenin birinci önceliği olduğunu unutmayalım.