Tarihi 29 Nisan 2022

Siyasetin Matematiği, Siyaset Mühendisliği

Ali Babacan'ın durup dururken Deva Partisi'nin seçimlere kendi logosu, ismi ve "şanı" ile gireceğini açıklaması 6'lı masanın akıbeti hakkında yorumlara neden oldu. Hatta bazıları erken davranıp gemiyi ilk terkedenin Babacan olduğunu iddia ettiler. Doğrudur; Babacan'da gemiyi ilk terkedecek kişi olma potansiyeli var ancak henüz değil.

Baştan söyleyeyim; 6'lı masanın kolay kolay dağılacağını düşünmüyorum. Tuzu zaten kuru olan CHP'yi bir kenara bırakalım, masadaki tüm aktörlerin varlık nedeni Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı yenmek. Ortak ajandadan uzaklaşan bir aktörün siyaset yapmak için gerekli enerjiyi bulması çok zor. DEVA, Gelecek, DP gibi küsurat partilerini geçtim, Erdoğan olmasa seçimlere girip belli bir oy almış olan İYİ Parti'nin bile geleceği meçhul. Onun için itişseler de kakışsalar, en olmadık zamanda imalı imalı seçime kendi logomuzla gireceğiz açıklaması yapsalar da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı devirmek için kurdukları 6'lı masayı dağıtamazlar.

İyi de o zaman Ali Babacan ne demeye seçime kendi logomuzla gireceğiz, dedi. Birincisi bahsettiği milletvekili seçimleriydi. Deva Partisi seçmeninin – ki kaç kişi olduklarını gerçekten merak ediyorum- sandık başına gittiğinde oy pusulasında partisinin amblemini göreceğini söyledi. Bu açıklama ortak cumhurbaşkanı adayı çıkartma fikri ile çelişmiyor. İkincisi pekâlâ diğer partiler ile aynı ittifakın altında kendi amblemleri ile seçime girebilirler, tıpkı son seçimlerde AK Parti, MHP, CHP ve İYİ Parti'nin yaptığı gibi. Ali Babacan aslında CHP veya başka bir partinin listelerinde seçime girme işine kapıyı kapadı.

Alelacele bu açıklamayı yapmasının nedeni de partisinin hiçbir yerden milletvekili çıkaramama ihtimalinin oldukça yüksek olması ve bu durumun Kılıçdaroğlu tarafından bir koz olarak kullanılması. Babacan'ın açıklamasından bir gün önce Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında esti gürledi. Muhatabı bilerek muğlak bırakılan yüksek tonlu konuşmada "ya benimle beraber olursunuz ya da önümden çekilirsiniz" diyerek meydan okudu. Kuşkusuz Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda hem parti içine hem de ittifaka verilen net bir mesaj. Kılıçdaroğlu'nun CHP'si tek başına ittifakın yarısını oluşturuyor. Aynı zamanda motor güç. Diğer parti genel başkanları ile aynı masa etrafına eşit statüde oturmuş olabilirler. Ancak Kılıçdaroğlu bu imaj hamlesini ciddiye alıp da adaylık fırsatını altın tepside başkasına vermez. Kendi adaylığını garantilemek için verdiği masa fotoğrafının adaylığına mâni olmasına müsaade etmez. Ya benimle olun, ya önümden çekilin derken bu hakikati hatırlattı.

Belli ki daha önce "2018'de Gül'ü ortak aday yapsaydık seçimi kazanırdık. Bir daha ortak aday çıkartmazsak seçmen bunu asla affetmez" diyerek Kılıçdaroğlu ve Akşener'e aba altından sopa gösteren Babacan, Kılıçdaroğlu'nun bu restini gördü. Kılıçdaroğlu kendisini milletvekilliği ile tehdit ederken, milletvekilliğinden vazgeçerek Kılıçdaroğlu'nun elindeki hamle imkanını aldı.

Dönelim başa; tüm bu iç çekişmelere rağmen bu masa kolay kolay dağılmaz. Ancak tarafların cumhurbaşkanı adayını belirleme sürecinde daha fazla gerilecekleri düşünüldüğünde bir isim üzerinde uzlaşılsa bile o aday "ortak aday" olmaz. Kırgınların, kızgınların, içine sinmeyenlerin, kaybetmiş hissedenlerin sayısı fazla olur. Sandıkta fire verir ve ortak adaydan beklenen performansı gösteremez. Unutanlar için bir kez daha hatırlatalım; Evet, siyasetin bir matematiği vardır ancak siyaset mühendislik değildir!