Tarihi 12 Ekim 2018

ABD bu işin neresinde

SUUDİ kökenli ABD vatandaşı Cemal Kaşıkçı'nın Suudi konsolosluğunda ortadan kaybolması gittikçe ilgi çekici bir hal almaya başladı. Detaylar belli oldukça insanın kanı duruyor. Meselenin insani yönüne baktığımızda ortada bir vahşet var.
Gün ortasında bir devlet eşkıyalığı ile karşı karşıyayız. Devletler bazı durumlarda, ülkenin yüksek menfaatleri için çeşitli operasyonlar yaparlar. İstihbarat birimleri eliyle bazı kişileri tutuklar hatta suikast düzenlerler. Ancak resmi işlemlerini yaptırmak için randevu ile konsolosluğa gelen bir vatandaşı, üstelik yakınları konsolosluğun kapısının önünde beklerken yok etmek çok farklı bir durum. Tam bir kural tanımamazlık, tam bir eşkıyalık.
Ve tabii bir de meselenin siyasi boyutu var. Diplomatlara ve diplomatik misyonlara görevlerini daha rahat yapsınlar diye bazı ayrıcalıklar tanınmıştır. Mesela uluslar arası seyahat ederken kendileri ve valizleri aranmaz. Keza elçilikler ve konsolosluklar o ülkenin toprağı sayılır. Ev sahibi ülkenin değil elçiliği açan ülkenin denetimindedir. Bu türden diplomatik ayrıcalıkların adam kaçırmak, muhalifleri susturmak, eşkıyalık yapmak için kullanılması üzerinde ayrıca durulması gereken bir durum. Öyle gözüküyor ki uluslararası sistemin bir de bu yönüyle sorgulanması gerekiyor.
Öte taraftan ortada çok acemice bir tezgah var. Öyle ya da böyle Suudi Arabistan bir devlet. Devlet aklına sahip olması beklenir. ABD'yi arkasına alıp, bölgeyi dizayn etmeye çalışan bir devletin, bir gazeteciyi yok etmenin içinden bu kadar kolay sıyrılamayacağını düşünmemiş olması akla soru işaretleri getiriyor. Küçük bir eşya ya da değersiz bir mal ortadan kaybolur da izi sürülemez.
Ancak bir insandan bahsediyoruz.
Konsolosluğun kameralarını kapatıp, 'o gün kamera sistemimiz bozuktu dolayısıyla Cemal Kaşıkçı'nin konsolosluktan çıktığı anın görüntüleri elimizde yok' diyerek işin içinden kolayca sıyrılamazsınız.
Suudiler kendi kamera kayıtlarını yok etmiş olabilir lakin Türkiye'nin kayıtları duruyor. O kayıtlarda Cemal Kaşıkçı'nin konsolosluk binasına girdiği ve bir daha çıkmadığı ayan beyan ortada.
Konsolosluğun girişinin, sokağın caddenin, Cemal Kaşıkçı'nın ortadan kaybolması operasyonuna dahil olduğu söylenen Suudi heyetin Türkiye'ye gelişinin ve gidişinin, bindikleri aracın geçtiği caddenin sokağın görüntüleri var. Hatta Ankara kaynaklı bazı iddialara göre Türkiye'nin elinde başka çok net deliller de var.
Mesele Türkiye için çok net.
Suudi hükümetinin denetiminde olan konsolosluk arazisi içerisinde de olsa nihayetinde olay Türkiye topraklarında vuku buluyor. Diplomatik amaçlarla Suudilere verilmiş olan konsolosluk toprağı haydutluk için kullanılıyor.
Türkiye tabii ki bu işin peşini bırakmayacak.
Ve bu olayda Türkiye çok sağlam, aklı başında bir strateji takip ediyor.
Ortada bir çok soru işareti olduğu için acele ile hareket etmiyor. Mesele tam anlamı ile aydınlatılmadan gereksiz gerginlikler ve düşmanlıklar içerisine girmekten kaçınıyor. Öte yandan elindeki bilgi ve kanıtları peyderpey paylaşarak Suudiler üzerindeki baskıyı arttırıyor. Her gün yeni bir görüntünün, yeni bir kanıtın ortaya çıkmasının nedeni bu.
Bir de ABD var işin içinde. Olay Türkiye'de vuku bulsa da, kaşıkçı Suudi kökenli olsa da bir ABD vatandaşı. Üstelik muhalif bir gazeteci.
ABD vatandaşı bir gazeteci ortadan kayboluyor ve ABD'den doğru düzgün, kuvvetli bir tepki henüz gelmedi. ABD Suudileri kollamaya devam ediyor.
Trump ben olmasam 15 gün tahta kalamazsın dediği Kral Selman'ın ve yönetiminin bir eşkıyalığını daha görmezden geliyor.
Belli ki bu pilav daha çok su kaldıracak. Bakalım daha neler göreceğiz.