İstanbul filmi

Eklenme Tarihi 4 Kasım 2010
Okul yıllarımdan beri hem hayalim hem de misyonumdur; İstanbul'u en iyi şekilde tanıtmak. İtalya'da okurken üniversitenin dergisine İngilizce yazılar yazardım; Türkiye'nin yanlış tanındığını, İstanbul'un ne kadar güzel ve büyük bir şehir olduğunu anlatır dururdum. Hatta sınıf arkadaşlarımı Türkiye'ye davet eder, İstanbul'da onları en iyi şekilde ağırlayıp ağızları açık şekilde gönderirdim.
Lise yıllarımda iki yüze yakın yabancı mektup arkadaşım olduğunu bilmeyen kalmadı neredeyse; ülkemi anlatmaya o kadar meraklıydım.
Okul hayatı bitip de profesyonel yaşama geçtikten sonra Fransız gazetelerine, İngiliz BBC kanalına yine Türkiye hakkında röportajlar verdim. Hep iyi yanlarını anlatmaya baktım. Röportajdan sonra istisnasız her ekip "ülkenizle ne kadar gurur duyuyorsunuz" diye tespitlerini dile getirirdi.
Bu tarz işlerin en büyüğü, en kapsamlısı ise geçen hafta bir iş teklifi olarak geldi.' Hollandalı 'CityFilm' ekibi dünya üzerindeki belirli şehirleri tanıtan filmler çekiyor, Turizm Bakanlıkları'ndan destek alıyor. Son derece detaylı ve özveriyle çektikleri filmler, dünyanın en büyük otel zincirlerinde, internet televizyonlarında yayınlanıyor.
İki aydır İstanbul'da otelde konaklayan sekiz kişilik ekip, her türlü çekim izinlerini almış, tanıtacakları mekanlarla anlaşmış, kültürel yerleri belirlemiş halde hazırdı. Etraflarında soruşturmaya başlamışlar; "İstanbul'u iyi derecede İngilizcesi ile anlatacak, dinamik, enerjik, genç, profesyonel bir sunucu kim var?"
Sağolsun pek çok Türk dostum benim ismimi vermiş. Ekip beni aradı ve buluştuk. İlk toplantımızda heyecandan hepimizin gözleri parlıyordu ve hemen anlaştık.
Yabancı ekiplerle çalışmak, kimse kusura bakmasın, müthiş bir şey. İnanılmaz profesyoneller, her konuda dakikler. Ben de çekimlere bir dakika bile geç kalmadım.
Giyeceğim kıyafeti, takacağım takıyı, saçımın şeklini, ses tonumu, mimiklerimi her şeyi önden söylediler.
Bir hafta süren yoğun çekimlerde sunuculukla birlikte asıl oyunculuk da yaptım.
Bir mekanı görünce şaşırıyor gibi yapmam, lüks bir restoranda yediğim yemeğin tadını beğenmem, enfes manzara karşısında keyifle gerinmem, repliklerin hakkını vererek doğru tonda konuşmam gibi...
Sabah akşam çekim yaptık; gündüz için kot ve bluz, gece için mini elbise giydim. Asistanım yanımda sürekli kıyafet değiştirdim, topuklu ayakkabıdan düzlere geçtim, rujumu tazeledim.
Adeta dizi çekiyor gibiydik. Ve ben dizi oyuncusu olmak istemediğimi gayet iyi anladım. Çok yorucu!
Fakat İstanbul gibi renkli ve büyük bir şehri çekmek de ayrı bir zevk. Helikopterle tepeden görüntülerimiz, tekneyle denizden bakış açımız, Arnavut kaldırımlı eski İstanbul'daki gezilerimiz tam bir görsel şölendi.
Muhtemelen bazı şehirlerde 'ne çeksek?' diye düşünürlerken İstanbul'daki bol seçenekten ayıklamak zorunda kaldılar. Güzel şehrimin ne kadar zengin olduğunu bir kez daha anladım.
Ve İstanbul'u sadece Camiler ve Haliç olarak anlatmadığımız, bu şehirde bir turistin gezebileceği en iyi yerleri gösterdiğimiz için de çok memnunum.
2010 Avrupa Kültür Başkenti kapsamındaki İstanbul tanıtım filmi, bu akşam ilk kez İstanbul'da gösterilecek. Daha sonra da yurtdışına açılacak.

* * *
Gelişim
Twitter'ı takip edenler bilir; ünlülerin günlük yaşamları, gazetecilerin yorumları ve aynı zamanda bilgi almak için farklı kişileri seçebilirsiniz. Ben de hemiyi takip edilen bir yazarım hem de iyi bir takipçiyim. Kişisel gelişim, iş, aile hayatı ve ebeveynlik için beceriler kazandıracak bilgi ve eğitimlere ulaşımı sağlayacak yenibir adres var; bengisemerciens; ünlü psikiyatr Prof. Dr. Bengi Semerci'nin Enstitüsü'nün Twitter hesabı. Takip etmekisteyenlere hatırlatılır.