SAVAŞ AY

SAVAŞ AY

Tarihi 27 Mart 2012

Kuş pazarında cinayeti gördüm

Edirnekapı'daki Kuş Pazarı'nda 'Cinayeti Gördüm'... Şu yaşıma geldim, böylesi bir işkenceye, insanın hayvana reva gördüğü böyle bir zulme belki de ilk rastlayışım.
Başta hayvanseverler, sivil toplum kuruluşları, Fatih ya da Anakent belediyeleri ve kuş pazarının gerçek sahiplerine sesleniyorum. Bu rezalete bir son verin.
Olayı size anlatacağım. İşkenceyi, zulmü, acı vermeyi tek tek sayacağım ama önce bir hakkı teslim edip, 40 yıllık kuş pazarının öyküsünü anlatayım kısaca.

Belediye uyuyor mu?

Evvelden de Şişhane'ye çıkan yokuş başından sağa, Perşembe Pazarı'na dönen yerde kurulurdu Kuş Pazarı. Sonra metro inşaatı, Marmaray falan derken, Topkapı surlarının kuytularına savruldu. En sonunda da Vatan Caddesi'nden Edirnekapı'ya dönen yerde sur dibinde. Alan, satan memnundu yıllardır. Kuş sevgisi öyle böyle değildi çünkü.
Bir 'maneviyat meselesi'ydi onlar için.
Sevdiğim bir genç meslektaş, Göksan Göktaş süper şeyler yazmıştı mesela. Demişti ki, "Abi adamlar sevdalılarını anlatır gibi anlatıyor. Kuş senin bir parçan oluyor zamanla. O uçunca sen de uçuyorsun diyen kuşçular için kuş pazarı düş pazarı. Topkapı'da yıllar önce bir büyük İstanbul düşünün, peşinden büyükşehre gelenlerin ilk ayak bastığı bu semtin surlarında 40 yıldır, bir başka düşün yaşatıldığı Kuş Pazarı kuruluyor. Esenler, Bağcılar, Şirinevler ve İstanbul'un muhtelif paşalı semtlerinden gelen kuş sevdalıları, her cumartesi burada buluşuyor. Hepsi kenar mahalle çocuğu.
Belki de bu yüzden, hayatın kenarından kayıp düşmemek için uçmayı düşlüyor hepsi. Kimi Güneydoğu'dan kimi Balkanlar'dan göçmüş İstanbul'a.
Kimisi doğma büyüme buralı ama ruhu göçmen. Garson, tamirci çırağı, berber kalfası, makineci, ütücü, işçi emeklisi... Hepsi yaptıkları işlerin ağırlığına rağmen, hayatın hafife aldığı buralı yabancılar. Kuş Pazarı'nda bilinenden farklı bir alışveriş var. Burası kuş satıp para kazanılan bir ticaret merkezinden öte, gelenlerin kendi ruh kardeşleriyle tanıştıkları bir mekân. Kuşlar bize gökyüzüne bakmayı öğretti. Gökyüzünün farkında olan adamdan zarar gelmez. Şöyle bir bakın etrafınıza, bir tane kötü bakan adam göremezsiniz burada. Kuşun saflığı siner kuşçunun yüzüne..."

Nerede bu iyi adamlar
Önceki gün sordum kendime. Bu herifler buradaysa diğer iyi adamlar nerede. 'Herifler' dediğim 3-4 kişi. Bir eski kamyonetin, kapalı kasasına hayvan hapishanesi, daha doğrusu kanatlı zulümhanesi kurmuşlar. Hani zeytinleri tabağa çanağa koyarsın ya, işte öyle duruyor tekmil kanatlılar orada. Aralarında keklik, horoz, tavuk, ördek, kaz ve başkacaları var. Kıpırdamaya yerleri yok.
Kapalı kasanın ortasında durum bu. Yan taraflara da uzunca kafesler yapmış, 100'e yakın kekliği koymuş balık istifi.
Bir tabak su getiriyor, hayvanlar birbirlerini parçalarcasına suya üşüşüyor. Kanar koğuşlarda ise keklikler zavallıca bakıyor o suya.
Yan tarafta dolu çuvallar görüyorum yerde.
Ağızları bağlı. Arpa, buğday kuş yemi sanıyorum. A aa! O da ne. Çuvalın birinin yırtık köşesinden bir çil horoz baş çıkartıyor. Sonra anlıyorum ki tüm çuvallara tıklım tıklım horoz, tavuk, ördek konmuş. Basıyorum yaygarayı.
Ahali başımıza toplanıyor. Yapma, etme deseler de çekim yapıyorum. Bugün a haber kanalında izleyin, rezaleti film halinde.
Ve lütfen tavır koyun...