SAVAŞ AY

SAVAŞ AY

Tarihi 25 Ekim 2010

Lazer tutanı bulmak çok mu zor

Maç boyu biri ya da birileri 'Derbi'yesizlik yapıp durdu. Yeşil lazer ışığı tuttu tüm futbolculara.
Peki bu kişi ya da kişileri bulup yakalamak, engellemek çok mu zordu?
Neyse… Bu ayıbı yapanla, onu tutamayanlara bırakıp maça geçelim. Hacıya hocaya gitmek tabiri vardır ya Galatasaray'ın durumunu biraz da buna benzettim. Hollandalıları gönderip Hagi'yi ve Tugay'ı teknik patronaja getirmeleri böyle düşündürdü beni. Nabız tansiyon doruk, taşikardi tiramola çekiyor, yenmedik tırnak kalmamış.
Bir eczane dolusu müsekkin içsek yine de yatışmayacak bir heyecanın gecesiydi dün gece.
Derbi'yesiz bir seyircinin sıktığı yeşil lazer ışığı, maçın milyon vatlık ışıltısında vızıltıydı.
Hagi-Tugay ikilisinin tahrip gücü yüksek motivasyonu Galatasaray'ın yıllardır yaşadığı 'Kadıköy Sendromu'na lokal anestezi gibi gelmişti.
Kendinden ve galibiyetten emin afiliklerle çime çıkan Fenerlilere karşı, ayakları titreyen değil, yürekleri gürleyen bir efelenmeyle sahadaydı Cim Bom. İlk 25 dakikada 3-4 gollük pozisyonun hebasını beceriksizliklerinden çok şanssızlıklarına yazalım derim, siz ne dersiniz?
Yüz ifadesi
Çevredekilere
bu fikrimi söylediğimde bıyık altından gülen ağır abiler oldu. İşi iyi bilen bu ağabeylere "ne güldünüz ?" dedim "saf olma!" dediler. "Fenerbahçe'nin her zamanki numarası. Uyutur, unutturur, vurur" diyerek de sağlamlaştırdılar tezlerini.
Onlar böylesi rahattı ama ben 'uyuzlanıyordum' açıkçası. Mekân sahibinin küçük oğlu bir ara yanımıza geldiğinde, ekrandaki maskeli Servet'e şaşırıp; "Babacım bu abi Zorro mu Batman mı?" diye sormasına attığım kahkaha dışında pek gülemedim uzun süre. 70 dakikada Alex çıkarıldığında, tribündeki eşinin yüzü nasıl bir ifadeye büründüyse ben maç boyu o ifadeyle oturmuştum valla da.
Yerine giren Semih için spiker kardeş sanki 'faydasız kilse papazı'ndan bahseder' gibi, "yıllardır kulübenin en önemli ismi" şeklinde 'züpper' bir ahkâm kesti yine güldüm. Keşke sonuca da gülebilseydim ama nerdeeee?..