SAVAŞ AY

SAVAŞ AY

Tarihi 3 Aralık 2009

Bir grip olmuş diyeler

Sözün aslı "Bir garip ölmüş diyeler" ama değiştirip; "Bir grip olmuş diyeler" yaptım. Çünkü durumumun izah tarzı ancak bu cümleyle mümkün. Gribim, evdeyim, yorgan döşek hallerdeyim. Beni soracak tüm müdürler, birim şefleri, eş, dost, ahbap kadrolara tekrar sesleniyorum. "İşi astım, kirişi kırdım, araziye uydum sanmayın ey ahali!.."
Bu kötü haberdi. İyi haber de Stajyer Hicri kısa dönem askerliği bitirip geldi. Gazeteye gidip Hicran Hanım'ın, Emre Bey'in elini öpmüş, hem geçmiş bayramı kutlamış hem de hayır duası almış sivil hayatı için. Fikret Bey incelik yapmış, ise benimle görüşmeden temas kurmamış: "Savaş Abisi yine yanına isterse verin çalışsın" demiş.

OTURAKLI HALLER

Elbette isterim. Hicri gibi bir pırlanta genci bir daha nerede bulacağım? Üstelik hisli, çalışkan, meraklı, yaratıcı bir evlat o. Küçük tefek kusurları var, beğendiği bir kız olursa hemen kapılıyor, tek taraflı âşık olup, reddedilip hüsrana uğrar mesela. Ya da bir suç mahallinde yakalanmış katil zanlısını, hırsızı, dolandırıcıyı filan gördüğünde; "Abi kim bilir ne derdi vardır. O ister mi böyle gayrı meşru olmayı?" falan türünden konuşmalar yapan insan canlısı-sevgi böceği huylarına bürünür. Grip nedeniyle gazeteye gidemediğimden eve ziyarete geldi önceki gün. Baktım ki biraz daha olgunlaşmış, oturaklı hale gelmiş ama haber mevzubahis olunca yine acar, kıpır kıpır bir çocuk.

MAÇA BAK MAÇA

Bir çırpıda saymak istiyor olup biteni susturuyorum...
- Aman oğlum bahsetme. Azar kudururum şimdi, dayanamaz hasta hasta fırlarım sokağa daha kötü olur.
- Yok abi seni zıplatacak şeyler değil...
- Neymiş o zaman. Sıradan işleri mi anlatacaksın bana yani?
- Sen hep farklı konularda da kafa çalıştır, sosyal ol, sanata filan eğil derdin ya...
- Eee?
- Bak tam da öyle bir haber var Getto'da...
- Getto da neymiş?
- Beyoğlu'nda bir gece kulübü abi...
- Haa hatırladım. Hatta dün gece orada olmam gerekti Serkan Çağrı'nın Şükrü Runar şarkıları lansmanı vardı.
- Vaay biliyorsun demek orayı?
- Ben senin gibi köyden yarın gelmedim, Beyoğlu çocuğu sayılırım yarı yarıya.
- Abi iyileşince gideriz o zaman.
- Oğlum tek gecelik bir etkinlik, oldu bitti bile. Arda Uskan'la gidip ortak yazacaktık güya...
- Ben askerdeyken Arda Uskan diye biri başlamış ben de duydum...
- Terbiyesiz çocuk, Arda benim bile ustam sayılır, adam yılların kurt gazetecisi kalemi de süperdir...
- Abi saygısızlık için demedim, biliyorum demek için yani...
- Tamam tamam!
- Zaten benim sana önerdiğim gece başka bir gösteri var. Telvin Trio'nun konseri var - Telvin Trio mu? Şu Erkan Oğur, Turgut Alp Bekoğlu, İlkin Deniz ekibi mi?
- Adlarını bilmem abi. Öyle diyorsan öyledir. Bu arada pardon ama Telvin ne demek...
- Baksaydın ya sözlüğe. Renkler arası geçiş demek.
- Vaaay güzelmiş...
- Bir de tasavvuf felsefesi içindeki anlamı var. Hâlden hâle geçmek, karara doğru seyretmenin zaman içerisindeki ifadesi...
- Abi nasıl da biliyorsun bunca şeyi...
- Oğlum her gün köşe yazısı yazan bir aydın- demokrat- feylesof-haberci olaraktan bunları bilmeden yazdırırlar mı adama?
- Amma da zor iş be abi...
- Şaka yaptım be kerata. Davetiye bana da geldi, orada manası yazıyordu, okudum. Aklımda kalanı da yalan yanlış sana naklettim. Başka neler var etrafta?
- Kıyak bir polisiye iş var...
- Hani söylemeyecektin heyecanlı işleri...
- Yok ağabeycim, polisiye ama başka türlü polisiye. IPA diye bir kuruluş varmış. Uluslararası Polis Birliği'ymiş o. Yunanlı atlet polisleri davet etmiş Türkiye şubesi. 57 kişilik heyet geldi. Yarın (bugün) Bakırköy Belediye Stadında bir dostluk maçı düzenlemişler. Bakarsın Çapkın Müdür de oynar...
- Niye oynamasın oğlum sırım gibi adam. Bak yine aklımı çeldin, gitmeden duramam ben o maça ooof of!..