
Yapımcısıyla birlikte gelip sordular bana:
- Bizi cinayet mahalline sokarlar mı?
- Ne cinayeti?
- Herhangi bir cinayet mahalli.
- Ne yapacaksınız orada?
- Uzmanların nasıl çalıştığını öğrenmemiz lazım...
- O çok kolay.
- Nasıl kolay?
- Simule ediyorlar gerektiğinde. Aynen bir cinayet ortamı hazırlayıp üzerinde kurs veriyorlar yeni polislere...
- Yok öylesini istemeyiz...
- !!!!!!!
FESTİVALİN ARDINDAN
- Biz gerçek bir olayın içinde olmalıyız...
- Orası biraz zor...
- Niye zor?
- Çünkü güvenlik şeridi çekildikten sonra uzmanlar dışında kimse giremiyor.
Emniyet müdürü bakan olsan fark etmez...
- Ne yapacağız peki?
- Güvenlik şeridinin dışında durup inceleme elemanlarını izleyeceksiniz. Tabii bunun için de izin alınması gerek...
- Verirler mi?
- Sanırım kolaylık gösterirler. Ya da telsizden bir cinayet anonsu geçince ben seni arayıp haber vereceğim. Birlikte gideceğiz. Ben haber yapacağım sen de inceleme araştırma...
- Uzar o iş...
- Hiç uzamaz merak etme. Millet kafayı kırmış durumda. Her gün her dakika potansiyel mevcut.
- Haklısın valla Savaş.
- Şimdi ben sorayım sana.
- Ne soracaksın?
- Cannes'da büyük ödülü alırken "yalnız ve güzel ülkem adına" demiştin. Şimdi jüri başkanı olduğun Altın Koza da "yalnız ve güzel" bir festival gibi sanki.
- Festivallerin dışarıdan çok da fazla hareketli görünmesi değil önemli olan. Kaliteli filmler var mı, iyi işler çıkmış mı önemli olan o Savaşçım.
- Seçme işi bitti, kazanan kazandı. Üzülenler, hayal kırıklıkları da yaşandı. Sen memnun musun?
- Oldukça memnunun. Özellikle genç sinemacılar umut veriyor. Hoş işler kotarmışlar.