Avrupa açılımı
Amerika dünya siyasetini zorlamaya devam ediyor. Çin'den Rusya'ya her aktöre savaş açtı. Rakipleriyle itişmek bir kenara eski dostlarını da kendinden uzaklaştırıyor.
Henüz çok acı hissetmediler ancak bu süreç Avrupa'nın canını çok yakacak.
Türkiye Amerikan umursamazlığıyla erken bir dönemde çok sıcak gündem maddeleri üzerinden tanıştı. Suriye başta olmak üzere birçok konu Türkiye'nin Amerika'dan artık hiçbir beklentiye giremeyeceğini gösterdi.
Belli bir bocalama döneminden sonra Ankara kendince bir cevap üretti. Klasik ve uzun vadeli ittifakları bozmadan yenileri için kolları sıvadı.
Rusya ile Suriye'de İran ile Irak'ta yeniden yakınlaşma siyaseti izledi. Duygusal tepkiler yerine yapılması gerekeni yaptı.
Aksi halde Türkiye'nin Suriye'de Rusya'yla yakınlaşması mümkün değildi.
Fakat öyle bir döneme girildi ki, tüm stratejik hesaplar yeniden yapıldı.
Türkiye sınır güvenliğini sağlayacak tedbirleri aldı.
Avrupa Amerika'nın bu tavrıyla çok erken bir tarihte karşılaştı ama sonrasında bunu acı bir biçimde hissetmedi.
Ukrayna krizi sırasında Avrupa Amerika'nın müdahil olmadığını gördü. Bir tedirginlik doğdu. Fakat zaman içinde bu meseleden ders çıkartılmak yerine görmezden gelindi.
Şimdi aynı kaygılar ekonomik meseleler üzerinden tekrar gündeme geliyor. Fakat Türkiye'nin yaşadığı gibi ulusal güvenlik meseleleri değil de ekonomik meseleler üzerinden yaşanması nedeniyle, Avrupa ülkeleri henüz bu anlamda ciddiyetin farkına varamadı.
Aslında biraz da atalet nedeniyle ne yapacaklarını bilemiyorlar desek daha doğru olur.
Zira on yıllarca Amerikan güvenlik şemsiyesi altında yaşamaya alışmış ve ulusal güvenlik meseleleriyle doğru düzgün ilgilenmeyen Avrupa şimdi nereden başlayacak?
İkinci Dünya Savaşı öncesi jeopolitik duruma dönmek tabii ki herkesin en büyük korkusu.
Yeniden silahlanma işine girişmek kaçınılmaz olarak böylesi bir resim ortaya çıkartabilir. Aslında bu anlamda Avrupa'nın hala kafasını kuma gömdüğünü bile söyleyebiliriz. İşine gelmeyen bir gerçekliği görmezden geliyor.
Halbuki acilen yeni ortaklıklara ihtiyacı var. Mülteci ve terör konusu başta olmak üzere Türkiye'yle çok başarılı işbirlikleri yürütülebilir.
Ama bundan daha önemlisi devletler arası rekabetin yükselişe geçtiği bir dönemde herkesin kısa vadeli de olsa ittifaklar kurup bozabileceği ortaklara ihtiyacı var.
Son dönemde Avrupa'dan Türkiye'ye yönelik açıklamalara bakıldığında hala çok benimsememiş olsalar da bu ihtiyacı hissetmeye başladıklarını da söyleyebiliriz.
Krizler sertleştikçe bunu daha iyi anlayacaklardır.
Fakat şunu da hiç akıldan çıkarmamak lazım. Türkiye'nin Avrupa'yla yakınlaşması kurumsal bir yakınlaşma olmayacak. AB üyeliği ve benzeri uzun soluklu projeleri hayal etmemek lazım. Yakın gelecekte böylesi ihtimaller yok.
Ancak her iki taraf da üzerlerindeki baskıyı azaltmak ve jeopolitik rekabette karlı çıkmak için belli başlı konularda pragmatik ortaklıklar yapacaktır.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Umursamazlık sarmalı 12 Eylül 2018, Çarşamba RUSYA muazzam bir tatbikat yapıyor. Çin ve Moğolistan da katkı veriyor. Öyle böyle değil. 300 bin Rus askeri katılacak. 30...
- Astana süreci çöker mi? 11 Eylül 2018, Salı SON Tahran Zirvesi esnasında Türkiye'nin İran ve Rusya ile bakış farklılıkları çok daha açık biçimde ortaya çıktı....
- Tahran zirvesi 09 Eylül 2018, Pazar HER ŞEY gözler önünde oldu. Üç devletin devlet başkanları İdlib konusunu canlı yayında müzakere etti. Sanırım...
- İdlib hamlesi 08 Eylül 2018, Cumartesi İDLİB Suriye Savaşı'nın son hamlelerinden biri gibi görünmesine rağmen, savaşın son aşaması olduğunu söylemek doğru...
- Irak’ta değişim 05 Eylül 2018, Çarşamba IRAK'TA kurulacak yeni hükümet eğer başarabilirse, Bağdat merkezi yönetiminin güçlenmesi ve istikrarlı bir yapıya...