Tarihi 24 Mart 2023

Hayali yağmur!

RAMAZAN'IN ilk günü oturduğum evin önündeki parkta yürüyordum.
Delikanlının biri gitar çalıyordu da önündeki gitar kutusunun içine atılacak parayı bekliyordu. Benden başkası yoktu ama bende müzisyenlere saygı çoktu.
Cebimi adamın gitar kutusuna boşalttım.

***

Yağmur çiselemeye başladı, delikanlının gitar kutusunun içine damlalar doluşurken delikanlının şarkısına döndüm. "Yağmur denize ne yapar" diyordu "ölüm insana!" Şöyle bir düşündüm, yağmur denize ne yapardı? Denizin suyunu mu çoğaltırdı hüznünü mü azaltırdı?
Peki, ölüm insana ne yapabilirdi?
Haysiyetli bir yaşam sürdükten sonra hiçbir şey! Ölümden korkması gerekenler insanların ekmeğine göz dikenlerdi.
Onların kötülük yapmaktan başlarını kaşıyacak zamanları da yoktu, günahlarını ödeştirecek zamanları da.

***

Benim yalnızlığım delikanlının dikkatini çekti, "ben ekmeğim için ıslanıyorum siz niye yağmurun altındasınız?" "Yağmuru severim" dedim delikanlıya, birden kendi çocukluğumu düşündüm.
Gecekonduda yaşadığım İstanbul Yenikapı yıllarımı.
Ne zaman yağmur yağsa hem damlardan hem kapılardan saldırıya uğrardı evimiz. Kova kova suları evden boşaltırken kaptığımız hastalıklar da caba.
Bir an düşündüm de her yağmurda evi su basan bir çocuk büyüdükten sonra yağmuru neden severdi acaba?
Cevap; yağmur yağarken şemsiyenin altına girmeyi sevmediğim için.

***

Derinlikleri görebilmek için aşağılara inmeye gerek yoktu, derinlikler hayatın ön yüzündeydi. Hayat kayda geçmeyen güzelliklerle doluydu da hangimiz görebiliyorduk o güzellikleri.
Gömleğimizin yere düşen düğmesi için harcadığımız zamanı yere düşen insanları kaldırmak için harcamıyorduk.
Birileri su gibi para harcıyordu birileri çocuklarımızı harcıyordu.
Sonradan görme zengin hokkabazlara itibar çoktu, hele el altından şerefsizlik yapmakta üstlerine yoksa!

***

Pencerelerde birileri vardı da yağmura içeriden bakıyorlardı, el salladım.
Camların buğusunu düşündüm, sonra sokaktaki herhangi bir adamı.
Saçı sakalı birbirine karıştığı için adam yerine konulmayanları.
Herkesin bir hikayesi vardı, Allah'ın yazdığı ve hepimizin okumakla yükümlü olduğumuz hikayeler. O insanlarda ne hazineler gizliydi bakmasını bilenler için.

***

Gitar çalan delikanlı şarkısının içindeydi o sıra, belki de aynı yolu yürüyorduk durduğumuz yerde.
Sonra birkaç kişi daha geldi, sonra diğerleri. Kuraklığa karşı bir yağmur korosu oluşturduk, tempo tutuyordu içimizdeki çocuklar.
Gidenler bile geri dönüyordu da herkes kendine dönüyordu usul usul.
Yağmurun altında kalabalık olduk, kötülüklerin önünü kestik Ramazan aşkına. Delikanlının gitar kutusunun içine bir anda para yağmaya başladı.
Islanmış gitar kutusu bir dilek havuzunu andırıyordu.

***

Aslında ne yağmur vardı ne gitar çalan delikanlı.
Belki de herkes kendi yalnızlığında kendini kandırıyordu.

Nasır tutmuş ellerim
Cebimde ekmek param
Sadece nefes almak
Benim bütün maceram

Bizim kitabımızda
Aşkı böyle bilmezler
Gönlü zengin olanı
İstanbul'da sevmezler

Hep para pul hep şöhret
Tüm varınız yoğunuz
Aynalara baksaydı
Utanırdı çoğunuz
Hakkı YALÇIN

MUTLULUK TAKVİMİ
Gariban mahallede iftar aç.
Sokaktaki hayvanları koru.
Hazırda yara bandı bulundur.

Uç uç böceğim annen sana iftar için pide alacak!

Kötülük!
Böylesine bir zaman diliminde bile ekmekle oynayanlar var.
İnsanların işini kaybetmesine çanak tutarken, kendi yerlerini sağlamlaştırdıklarını zannedenler.
Onlar bu kötülükleri kimsenin ulaşamayacağı bir yerde muhafaza etsinler ama unutulmasın ki; insanların yaşarken başka insanlardan çaldıklarını geri alacak bir güç de vardır.