Görüyorum ki yazılar eski olsa da gerçekler hiç değişmiyor. İnsanlar malı götürürken üçüne beşine bakmıyor. Paranın gücü de duruma müsait olanlarda haysiyet bırakmıyor.
Mamaları önüne konan kediler kuyruklarına takılan renkli kurdelelerle oynaşırken meydan boş, lağım fareleri paradan ve şöhretten sarhoş. Kavalcılar da istek parça çalıyor!
***
Oldukça kilolu uyuşturucu baronu yanında mafya kılıklı 3 kişiyle ünlü bir et restoranına girdi. Şerefsiz baron ve yanındakiler özel masalardan birine oturtulurken garsonlar hizaya girdi. Manzarayı seyreden müşterilerden biri şefi çağırdı.
"Bizim siparişler hala gelmedi ve siz bütün müşterileri bırakıp bir adamın peşine takılıyorsunuz." Yüzündeki sahte gülümsemeyle "yok efendim" dedi ağzının kenarından yağ damlayan şef; "siparişiniz birazdan gelir."
***
Geçen sadece zamandı ve namı yürüyen baronun siparişleri çoktan masaya gelmişti bile. Bekleyen yeniden ayağa kalktı ve yanından geçen garsonu çevirdi, "ben bu masaya oturmak için 3 saat bekledim."
Garsonun müşteriye saygısı yerde; "kapıda 3 saat beklediyseniz masada da bekleyin!" Adam yanında oturan karısına döndü, "bir daha bana sosyal medyadan restoran seçme. Buradaki etlerin sosunda mavi boncuk varmış ki bize çıktı!" dedi ve söylene söylene restorandan çıktı.
***
Kendilerini yağlı müşterilerin ve şöhretli züppelerin karşısında uşak olarak hisseden restoran çalışanları için müşteri kaybetmek zafer sayılırdı. Çünkü kapının önü boş masa bekleyenlerle doluydu. Popüler mekanda et yemek kadar kazık yemenin de harika bir tadı vardı. O sırada "yağlı baronun" masasında en az 5 garson vardı.***
Bazılarının kendilerine ayrıcalıklı davranılması için bulduğu yollar vardır, böyle sahneler herkesin dikkatini çekse de kimse bir şey söylemez. Bazılarının parasından başka hiçbir şeyi yoktur, o paraya gösterilen sahte saygıdan memnun olur. Küçük adamlar da paranın kokusunu alınca hamamböceği olur!***
Sonra ne oldu? Restoranın şefi uyuşturucu baronunun yanına gitti, göbeği masadan taşan adamın kulağına eğilip, "birileri size gösterdiğimiz saygıyı kıskandı efendim" dedi. Beş parmağıyla saldırdığı pirzolayı ağzına götüren yağlı baron, "bunlar kompleksli insanlar oğlum" diye karşılık verdi. Sonra pis ellerini cebine sokup, çıkardığı para demetinin içinden 200 doları şefin cebine sıkıştırdı.
Şefin gözü doydu. Ne utançtır ki sonradan görmelere uygun düzende kural artık buydu! O masaya oturmak için 3 saat bekleyen ve söylene söylene kapıdan çıkan müşteriye gelince, o da aptallığına doydu!
***
Elbette restoranda değildim ama adına baron denen yağlı çakalların ne mal oldukları bütün dillerde yüzlerinden okunur. Bizlere de şerefsizliğe gösterilen itibar dokunur! Ha restoranda ha özel yatlarda! Yağlı baron!
YANIK MEKTUP!
Ciğeri yanmış bir babanın birkaç yıl önce gönderdiği mektup önümde duruyor. "Benim oğlum uyuşturucu kullanmaz, benim kızımın kötü yolda gölgesi bile dolaşamaz demiştim büyük konuşmuşum. İkisini birden kaybettim. Uyuşturucu çakalları ve pezevenklerle hayatım pahasına savaşmaya yemin ettim." Not: İhtimaldir ki o babayı da kahrından öldürmüştür hayat!