Tarihi 8 Haziran 2013

Yer İstanbul Gezi Park

Öyle mutsuzum ki bir haftadır içimde cenazeler kalkıyor sanki...
Herşey 31 Mayıs sabahı başladı. Ortalık toz duman oldu.
Kahvaltıları biber gazıydı kuşluk vakti.
Sonra dalga dalga yayıldı...
Ankara diren Gezi Park dedi şimdi direniyor.
Eskişehir, Muğla, İzmir, İzmit, Isparta, Rize, Zonguldak, Adana, Tunceli, Batman, Hopa, Konya, diren dedi. Polis müdahalesi gördü.
Pozitif başlayan eylemin sonucu, polis müdahalesi ile artarak devam etti.
3 kaybımız var.
Hem vatandaşımız hem polisimiz Mustafa Sarı şehit oldu.
Anne karnında yetim bıraktı çocuğunu!
Abdullah Cömert Hatay'da vefat etti.
Umuduma ihtiyacım var herkes gibi benim de.
İstanbul'da Gezi Park eylemi şenlik yeri gibi. Protestoyu destekleyen gençler, çevreciler, sanatçılar, gazeteciler, doktorlar, avukatlar, eğitimciler; amacı siyasi olan ve olmayan doğayı koruma motivasyonuyla güdülenenlerin verdikleri açık ve net mesajlarla tek bir vücut olarak birleşen bu kitlenin polisin çekilmesi ile yüzü güldü. Ve görmek istediğimiz görüntüler yansımaya başladı ekranlara.
Gezi Parkı'nda yardımlaşmanın yaşandığı, sevgi gösteriyle dolu, şarkıların söylendiği halayların çekilip gitarların çalındığı şen bir huzur var.
Sakin hava daha da haklı çıkardı onları.
Amaçtan sapılmadığının kanıtı.
Hayran kaldım 90 kuşağına, cesaretlerine,
Kafalarını kaldırmadıkları bilgisayardan dünyayı ayağa kaldırmalarına,
Yaşam alanları ve kendi özgürlükleri için direnişlerine,
Kirlettikleri meydanları temizlemelerine
Yeniden orada yaşam alanı kurmalarına,
Kütüphanelerine
Giyimlerine kuşamlarına
Şarkılarına,
Örgütsüz, koordinasyonsuz, pozitif ve barışçı duruşlarına...
Fakat hiçbir siyasi amacı olmayan, mesajı olmayan, bu platformu bir hesaplaşma noktasına çekmeye çalışanlara itirazım var.
Ortamı geren, ükkemin insanlarını ayrıştıran, yangına körükle giden herkese itirazım var.
Yatıştırıcı, uzlaştırıcı ve masumca başlayan tepkiyi kendine yontup ülkenin huzurunu bozan herkese... İtirazım var.
Bizim felaket senaryolarına değil barışçıl çözümlere ihtiyacımız var. Gerginliği daha da gerip ipleri koparma noktasına getirmek ipin iki ucundaki elleri hırpaladığı gibi daha da zorlayıp koparmasıyla her iki tarafa da zarar verir. Konfüçyüs'ün dediği gibi. Derin olan kuyu değil kısa olan iptir. Elimizdeki ipi tutup çekerken aynı takımda olduğumuzu unutmayalım. Kazansak da kaybeden taraf yine biz olacaksak zafer kimindir?
Derin kuyulara ancak uzun bir iple varıldığını unutmadan ideallerimize sarılalım. Kardeşçe...