ÜZERİ örtüldü ancak Ocak 2019'da Kraliçe Elizabeth'in eşi 97 yaşındaki Edinburgh Dükü Prens Philip aracıyla takla atıyor, ölümden dönüyordu. Norfolk bölgesindeki A149 otoyolunda meydana gelen kaza ışık hızıyla gündemden alınıyordu. Ancak bu ve bunun gibi pek çok olay yaşanmaktaydı. Hem Fransa'da hem Almanya'da hem de alışık olmadığımız şekilde İNGİLTERE'de... ABD'ye sıçrayan kısmı hiç mi az değildi...
Silahlar bombalar patlıyor, kimse bir şey anlamıyordu.
MEDYA ve ajanslar bize bir şüpheli verir, bizlerin düşünme biçimini belirlerdi. Zaten soru sormayı ve peşinden gitmeyi pek sevmediğimiz için de arkasına sarkamazdık.
Sunulanı DOĞRU kabul edip yolumuza devam ederdik.
Oysa hayat böyle akmıyordu.
Şu an içinden geçtiğimiz dönemde AVRUPALI HANEDANLARIN SAVAŞINA TANIKLIK EDİYORUZ. Rusya'nın UKRAYNA'ya girmesi de, Avrupa'nın yaptırımlarla cevap vermesi de, enerji fiyatlarının artması da, başta ALMANYA olmak üzere AB'nin sallanması da, savaşın uzaması da, NATO'nun canlanması ve kabuk değiştirmesi de, Çin'in esas hedef haline gelmesi de hesabın içinde olan unsurlardı.
Birkaç gün önce TERÖR geldi DANİMARKA'yı buldu. Dünyanın en huzurlu yerlerinden biri olarak bilinen Danimarka'dan kim ne istiyor olabilirdi ki? Polis ve ajanslar saldırganın psikolojisinin bozuk olduğunu açıkladılar!
Hemen! Üç kişi ölüyor onlarca kişi yaralanıyordu. Ancak açıklama kısa ve özdü! Gariptir ölenlerden 2'si NATO'ya girmeye hazırlanan İSVEÇ VATANDAŞIYDI! Peki neler oluyordu?
Gelelim...
NATO toplantılarında açıklanan ve kimsenin bir şey anlamadığı açıklamaların bir de arka planı vardı. Bu planda özellikle son iki yıldır DANİMARKA ÖNE ÇIKIYORDU! Çok kişi bilmiyor, görmüyor ancak öne çıkan ülke DANİMARKA oluyordu. Gücü de HANEDANDAN geliyordu.
Aracıyla takla atan ve geçtiğimiz yıl da hayatını kaybeden PRENS PHILIP Korfu'da dünyaya geldi. Yani Yunanistan'da. Edinburgh Dükü ve Kraliçe Elizabeth'in eşiydi. Biz bilmiyorduk ancak doğumunda kendisine Yunanistan ve Danimarka Prensi unvanı veriliyordu.
Ailesi Yunanistan'dan çıkınca İskoçya ve Alman okullarında Yahudi öğretmenler tarafından yürütülen bir programla eğitim gördü. 18 yaşındayken İngiltere'nin Kraliyet Donanması'na katıldı. İkinci Dünya Savaşı'nda "sıcak" denizlerdeydi.. Önemli işlere imza attı. Savaştan sonra Mart 1947'de büyükannesi ve büyükbabasının soy ismini kullanmaya başladı.
Artık o TEĞMEN Philip Mountbatten'di... Zaten hemen arkasından Prenses Elizabeth Alexandra Mary ile evlendi. Edinburgh DÜKÜ oldu. HANEDANIN tam ismi SCHLESWIG-HOLSTEIN-SONDERBURG-GLÜCKSBURG'TU...
Annesi ise BATTENBERG Prensesi'ydi... Babası ANDREW de Yunanistan ve Danimarka Prensi...
Philip, babasının adını Jeffrey Epstein'la arkadaşlığı gündeme gelen manşetlerden düşmeyen oğluna veriyordu! Aslen DANİMARKA'lı olmalarına rağmen YUNAN KRALİYET AİLESİ olarak biliniyorlardı.
Hanedanlar arası ilişkiler böyleydi...
Şimdi olan da ALMANLAR ile İNGİLİZLER arasındaki savaştı.
Tarihin en eski savaşlarından yani... İngiltere FRANSA ile ALMANYA'yı yan yana getirmemeye özen gösterir ve bunu başarırdı. Şimdi MACRON üzerinden bir çevreleme operasyonu götürmekteler.
Ancak FRANSA "TAMAM" demiş değil. Zaten SAVAŞIN ve enerji krizinin temel amacı AVRUPA'ya ruhunu veren GERMENLER'i bitirmek, tasfiye etmek. GAZ sıkıntısı ALMAN SANAYİNİ ciddi şekilde sarsmış durumda. Uzun zaman sonra ilk kez CARİ açık verdiler. Almanya içten içe güç kaybediyordu. Şiddetli bir ekonomik türbülansa kapı aralanıyordu. Açıklamasalar da bunun nedenini biliyorlardı.
Karşıda duran enstrüman RUSYA olsa da arkadaki İNGİLİZ-ABD koalisyonunu görmekte zorlanmıyorlardı. Bu nedenle de çıkış arayacaklardı.
DANİMARKA'nın tek özelliği NATO'un içindeki HANEDAN gücü ve ALMANYA'ya karşı kurulan AĞ'a destek vermesiydi. MADRİD'teki NATO ZİRVESİ ABD'nin AVRUPA içindeki ağırlığını artırırken enerji kriziyle boğuşan BERLİN'i çaresiz bırakıyordu.
GERMENLER de kendi güçlerini sahaya sürüp hem DANİMARKA'da hem İNGİLİZ KABİNESİ'nde rol alıyordu.
Başbakan Boris Johnson istifalarla sarsılırken Kopenhag kurşun sesleriyle inliyordu...
ALMAN kökenli ekol ABD'de kendini "TERÖR" olarak gösterip karşılık veriyordu...
Bütün bu hamleler değişiklikleri de beraberinde getiriyordu. MAFYA'dan teröre, uyuşturucu trafiğinden suikastlara, finansal operasyonlardan istihbarat savaşlarına kadar her dengeyi bozuyor yenisinin kurulmasının önünü açıyordu. Bizler günlük gelişmeleri bilinen isimler üzerinden değerlendirirken arka planda büyük bir savaş yaşanmaktaydı. Kıbrıs'ın gözde koordinat haline gelmesi de Halil Falyalı'nın öldürülmesi de, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) Genel Sekreteri Muhammed Sanusi Barkindo'nun hayatını sürpriz bir şekilde kaybetmesi de Zelensky'nin rolünü iyi oynaması da TAHIL KORİDORU kurulması için atılan adımlar da Prens Charles'ın çanta dolusu para aldığı söylentisi de SADAT'ın hedef alınması da hatta Berat Albayrak'ın tasfiye edilmesi için oluşan koro da en tepede yaşanan savaşın birer cephesinden başka bir şey değildi.
Yine de biz sadece içeriye bakarak yürürdük. İSVEÇ ve FİNLANDİYA'nın NATO üyeliğini ilk onaylayan DANİMARKA'nın neden saldırıya uğradığına pek bakmazdık. Kopenhag'daki FIELDS isimli AVM baskını üzerinden kim kime mesaj veriyordu incelemezdik... GERMENLER-TÖTONLAR'ın sıkışmışlığı şimdilik Boris Johnson üzerinde bir basınç oluştursa da bu TÜRKİYE'ye kadar gelecek bir yolun başıdır... 2023 seçimleri bu nedenle asla ve kat'a sadece Türkiye'yi ilgilendiren bir tercih değildi...İşte bu nedenle geçen yıl Erdoğan'a DİKTATÖR diyerek yüklenen İTALYAN BAŞBAKAN DRAGHI Türkiye'ye geliyor ve ülkesi için çıkış arıyordu. İtalyan basını da BAŞBAKANLARINA o sözleri hatırlatarak "Yolunuz ANKARA'dan geçmek zorunda" diye sesleniyordu...
AVRUPA'yı bitirmek ve dağıtmak için başlatılan operasyonda tetiği RUSLAR çekse de Türkiye çok önemli bir roldeydi... Gidişatı değiştirmek için Erdoğan'ı değiştirmek isteyeceklerdi. OYUN BUYDU. MÜCADELE BUYDU...