Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Tarihi 4 Haziran 2012

PARAYI TAKİP ET!

Bir gazetede dün, MUHTAR KENT'in başı belada haberi vardı. Marsilya konsolos yardımcısıyken Yahudiler'i NAZİ zulmünden kurtaran Necdet Kent'in oğlu Muhtar Kent, şimdi Coca-Cola'ya açılan tazminat davasıyla uğraşıyordu! Davayı açan da MISIRLI bir başka Yahudi aileydi. NASIR zamanında topraklarına el konulan Bigio ailesi, "Cola bizim arazilerimiz üzerine kurduğu fabrikadan milyarlar kazandı.
Payımızı istiyoruz"
diyordu...
ABD'deki Musevi lobisi de bu isteğe destek veriyordu! Cola'nın bir numaralı koltuğunda oturan Muhtar Kent ise konuşmuyordu! Çünkü II. Dünya Savaşı sırasında Yahudiler'in neler çektiğini en iyi o biliyordu.
Babasının yaptığı kahramanlık ortadaydı. Kendi canını ortaya atarak onlarca masum insanı trenden alıp kurtarmıştı. Belki Muhtar Kent'in iş yaşamında önünü açan da buydu. Babasının bıraktığı İNSANLIK MİRASI kendisini dünya devi Cola'nın başına getirmişti.
Bu da gurur duyulacak bir şeydi...
Ayrıca zenginlerimizin bilmediğimiz tarihindeki tek örnek Muhtar Kent değildi!
VEFA ile yol alan çok insan vardı. Belki birçoğunun BAĞLANTILARI farklıydı ama büyüdükleri bir gerçekti! "Peynire su enjekte ederek zengin oldum", "Sokak başlarında simit satarak parayı buldum" sözleri masaldı.
Zengin olmak için hem içeriden hem dışarıdan ciddi bir takviye şarttı. Nedense ayıpmış gibi bunu gizlediler.
Dünyada 200'e yakın ülke vardır, ancak karar alabilenlerin sayısı 5 ya da 6'yı geçmez. Geri kalanlar PAZARDIR ve büyükler arasında bölüşülmüştür! Büyük ülke ve zenginler, kontrol etmek istedikleri ülkede kendine bağlı SERMAYE oluşturur. Her yabancı MARKANIN dışarıya çalıştığını söylemiyorum. Ama yine de bağlantıların ve desteğin neden gizli tutulduğunu merak ediyorum!
Önceki gün COCA COLA'nın Türkiye hikayesini yazdım. Çok bilindiğini düşündüğüm için Cola'dan yola çıktım. Ama gelen tepkiler, çoğunluğun bunu bilmediğini gösterdi. Ortada ahlaka aykırı bir durum yoktu.
Her şey YASALDI. Ama yine de zenginler bunların bilinmesini istemiyordu!
Alın size bir örnek daha...
Bakalım bunu biliyor musunuz?
8 Aralık 1891'de Sibirya'nın Petro Pawlowsk şehrinde, Mehmetcan İbrahimoff'un 13 çocuğunun en küçüğü olarak doğdu. Dini okula devam ederken, oradaki bilgileri yetersiz buldu.
Galatasaray Lisesi'nde okumak için bir arkadaşıyla birlikte evden kaçtı.
Odessa'da bulunup ailesine teslim edildi. 18 yaşına kadar çıraklık yaptı. Kesmedi! Alman STUCKEN firmasının Rusya ayağında görev aldı. Ham deri ve kürk işinde ilerledi. 22 yaşında Moğolistan'a gönderildi. İmzaları artık o atıyordu.
Rusya bir anda karışınca soluğu Çin'de aldı.
1925 yılında kendisi gibi Rusya'dan göç etmiş Türk asıllı Satlıgan Ailesi'nin kızı Ayşe ile evlendi.
Kuzey Çin'in Tientsin şehrine yerleşti.
Kızları Safiye dünyaya geldi. 11 yıl burada kaldı.
İhracata başladı. 42 şube ile iki yün arındırma-işleme fabrikası kurdu. Ancak 1937'de Japonlar Çin'i işgal edince işleri bozuldu. Türkiye'ye göç etmeye karar verdi. ABD üzerinden Almanya'ya geçti. Başvurusu kabul edilince ailesiyle birlikte İstanbul'a gelip yerleşti.
Karaköy'de ufak bir yazıhane açtı. 1939 yılının sonbaharında II.
Dünya Savaşı çıkınca işler tamamen durdu!
Savaş sonrası şansı iyice açıldı.
Alman firmaları toparlandıktan sonra kapısını çaldı. Gelenler de öyle küçük şirketler değildi.
Aralarında "Daimler-Benz" ve "Bosch" gibi devler vardı. Savaşa katılmayan Türkiye'nin kasasında yeterince DÖVİZ vardı. Böylece ithalat yapan şirketler işlerini büyüttü. Ancak temsilcilik kendisine yetmiyordu. 10 yılda Almanlar'ı ikna etti. "Otomarsan Şirketi" kuruldu. Otobüs imalatına başlandı. "Bosch" ayak dirediyse de daha sonraki yıllarda "Robert Bosch Türk" fabrikasına onay çıktı. İşin içinde oldu. Bütün bunları yapan Ahmet Veli Menger'di... Türkiye'ye Mercedes'i getiren kişi yani...
Ahmet Bey'in de diğer zenginler gibi bilmediğimiz gizli bir ilişkisi vardı. Gücünü buradan alıyordu!
Ahmet Bey aslında Teşkilat-ı Mahsusa'nın Uzakdoğu-Asya sorumlusuydu. Savaş yıllarında kartlarını iyi oynadı. Bilinenin aksine ALMANLAR'a yanaştı.
Almanya-Türkiye arasında mekik dokudu. HİTLER ile İNÖNÜ arasındaki İLETİŞİMİ sağladı.
Bilinmeyen tarihin bilinmeyen kahramanı oldu.
Ee böyle olunca da savaştan sonra ALMAN ŞİRKETLERİ kapısını çaldı! Bundan daha doğal bir şey olamazdı. VEFA yine kendini gösteriyordu! Ama öyle ama böyle, birileri yürüyordu!
Yürümesi de güzeldi. Kimsenin itirazı da olamazdı...
Ama Cola ve Mercedes gibi iki iyi örneğin dışına çıkıp bakarsak, Türkiye'de iktidarların ortalama süresinin 1.5 yıl olduğunu görürüz... Bu demokrasi ayıbının altında ne yattığını da pek sormayız, sorgulamayız!
Darbe yapan askerleri biliriz de, seçilmiş insanları bir şekilde götüren güçleri tanımayız!
Sermayeler arasındaki ilişkileri gözden kaçırınca da geriye LAİKLİK ve ŞERİATTAN başka bir şey kalmıyor!
Yılları böyle tükettiğimiz için soruyorum: BU NEDEN BÖYLE?
Sanırım cevabı hepimiz biliyoruz. Ama nedense susuyoruz!
Sahi 6-7 Eylül olaylarında Rumlar ve Ermeniler mallarını
bırakıp kaçarken kim kazanmıştı?

NOT: Bu yılki Bilderberg toplantısına Hürriyet gazetesinin Yayın Yönetmeni katıldı. Toplantı konusunun Türkiye olduğunu düşünürsek, çok yakında gazeteye yeni bir görev verileceğini tahmin edebiliriz.