RTÜK geç bile kalmış... Dil, bir toplumun ayakta kalmasını sağlayan en önemli değerlerden biri. Bu dizide ise, toplumsal değerler ayaklar altına alınıp, güldürü malzemesi yapılıyor. Kimsenin buna hakkı yok! Dil konusunda ünlü filozof Konfiçyus'un söyledikleri son derece önemli. Konfiçyus, Türk akınlarından bıkan ve onları dizginlemek için neler yapılması gerektiğini soran Çin İmparatoru'na aynen şunları söylemiş: "Bir milletin önce dilini bozarım.
Dili bozulan bir milletin hukuk birliği bozulur. Hukuku bozulursa, adalet sistemi bozulur. Adalet sistemi bozulursa, millet birliği, toplum dayanışması bozulur. Siz de böyle bir devleti ordunuzla ova işgal eder gibi işgal edersiniz." İşte, küçümsediğimiz, önemsemediğimiz, sürekli olarak burun kıvırdığımız dil bu kadar önemli!
Üstelik, dizideki problem sadece dille ilişkili de değil... Asıl sıkıntı adıyla birlikte başlıyor.
Diziye "Türk Malı" ismini koymuşlar. Kuzu Ailesi'ni de getirip örnek olarak sunmuşlar.
Kuzu Ailesi, amiyane tabiri ile magandaların birleşmesinden ortaya çıkmış.
Çocuklar da baba da ana da evde kalan "dayı" tiplemesi de dayanılır gibi değil.
Anne, evde hiçbir iş yapmayan, sürekli olarak tüketen cehaletin doruğuna çıkmış bir kadın. Baba tiplemesi acayip bir yaratık.
Çocuklar, büyüklerinin birer kopyası.
Dayı ise, hayattaki tek değeri belinden aşağısı olan ve bunun için yaşayan bir adam.
Dizinin, "Türk Ailesi" olarak önümüze koyduğu işte bu!
Arada verilen "Türk malı hey, Türk malı hop" tekerlemeleri arasında yaşananlar, hepimizi rencide edecek cinsten... Kuzu Ailesi'nde cehalet diz boyu.
Aile içinde nezaketin "n"sinden eser yok.
Aile değil, benciller sürüsü.
Hakaret, kaba kuvvet ve Türkçe bozukluklarının bini bir para.
Kimse kimseyi düşünmüyor, herkes kendi derdinde. Yalanın, dolanın her türünden örnekler var.
Zaman zaman toplumsal bazı değerlerin alay konusu edilmesi de cabası.
Dizide, "Türk Malı" denilerek, bunlar önümüze konuluyor!
Dizinin yönetmeni ve senaristi Tayfun Güneyer ise, gazetelere bir savunma yapmış. Bakın ne diyor: "Bir komedi dizisinin güldürme yöntemlerinin bu kadar çabuk ciddiye alınıp, topluma kötü etkisi var diye karar verilmesi bana tuhaf geliyor."
Ardından ekliyor: "Komedi, normal olanı değil, anormali yapmaktır." İşte bizim sıkıntımız burada. Sürekli olarak "normali" veya "dengeyi" değil, "anormali" aramak. Anormallikler peşinde koşup, reyting yapmaya çalışmak!
Günümüzde sonuç almanın en ucuz yolu da bu! Bunu yaparken dil bozulmuş, diziyi izleyen çocuklar kötü etkilenmiş, toplumsal değerler ayaklar altına alınmış, koca bir Türk Milleti rencide olmuş...
Kimin umurunda!
Anormalin peşinde koşup, reyting sıralarında yükseklere çıkabilmek, günümüzde her türlü değerin üzerinde.
Anlayış bu olunca, genellikle bu tür televizyon dizileri öne çıkıyor.
RTÜK, toplumun değerlerini korumak için adım atınca da hemen "özgürlük" nutukları atılmaya başlanıyor.
Ne ilgisi varsa!