Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 15 Aralık 2019

İsteselerdi, şaşırırdık!..

Kanal İstanbul'u istemiyorlar… İstemeyenlerin kim oldukları bilindiği için, şaşırtıcı bir durum değil bu. Neden istemedikleri konusunda kafa yormak da gereksiz, çünkü sadece istemiyorlar...

Kanal İstanbul karşıtlığı konusunda bayrağı eline almış gözüken İBB Başkanı İmamoğlu'nun çıkışları, Türkiye'nin bu adımı atmasını istemeyenlerin sözcülüğüne soyunduğunu düşündürür mahiyette.

Konuyla ilgili olarak 2012'den beri yapılan oldukça detaylı çalışmaları görmezden gelen ve Kanal İstanbul'u karalamaya çalışan İBB Başkanı, mensup olduğu zihniyetin sözcülüğünden öte bir şeyler yapmaya çalışıyor yani.

Cumhurbaşkanımızın: "Böylesine stratejik önemde projeyi engellemek için her yolu deniyorlar. Biz kimlere hangi mesajların verilmek istendiğini gayet iyi biliyoruz. Birileri başlarını okşayacak efendilerine diyet borcu ödeyecek diye bu projeyi biz rafa kaldırmayız. Dün olduğu gibi bugün de CHP'nin takoz siyasetine boyun eğmeyiz" şeklindeki sözleri, konunun derinliğine ve tabii İBB Başkanı'nın şiddetli gayretine de ışık tutuyor.

'İstemezük' zihniyetine sahip olanların vaktiyle Boğaz'a ilk köprüyü yaptırmamak için ne kadar gayret ettiklerini, yaşları uygun olanlar hatırlar. 1969'daki tartışmalarda 'Boğaz'a köprü gerekmez, Zap Suyu'na yapalım' sloganı öne çıkmış olsa da, kampanyaya en büyük desteği veren gazete patronunun başka hesaplar peşinde olduğu da hatırlardadır.

Çeşitli sebeplerle karşı çıkanlar arasında, trafiğe çare olarak düşünülen boğaz köprüsünün trafiği artıracağı ve başka köprülere de gerek duyulacağını söyleyenler olması, meselenin belki de en ironik yanıydı. İlerici, çağdaş ve modern geçinenler; üreten ve gelişen değil, yerinde sayan bir Türkiye'den yana idiler…

Bu açıdan bakıldığında, Boğaz'a yapılan köyrüler, Marmaray, Avrasya Tüneli, Osmangazi Köprüsü, İstanbul Havalimanı ve başka birçok büyük projenin yapımına karşı çıkanların, Kanal İstanbul'a da karşı çıkmaları normal bir durum.

Stratejik önem…

İtirazcılar, her ne kadar çevre, tarih, su kaynakları, deprem, rant ve benzeri bahanelere sarılıyor olsalar da, esas meselenin hücrelerine kadar işlemiş 'Türkiye için faydalı olanı istememe alışkanlığı' olduğu, çok açık.

2011'den beri Türkiye'nin gündeminde olan ve akla gelebilecek hemen bütün sahalarda araştırmalar ve çalışmalar yapılarak, hakkında şimdilik yaklaşık 13 bin sahifelik bir raporlar külliyatı oluşturulmuş büyük bir proje, Kanal İstanbul.

Karadeniz'le Marmara'yı birbirine bağlayacak 45 kilometre uzunluğunda, 275 metre eninde ve 21 metre derinliğinde bir suyolunu gerçekleştirmeyi planlayanların, projenin fayda ve mahzurları ile ilgili gerekli bütün çalışmaları yaptıklarını ve yapmayı sürdürdüklerini, itirazcılar da biliyorlar aslında.

Mesele sadece muhalefet etmek olduğu için de, olumlu tek bir yönünü bile görmeyip, milletimizin kafasını karıştırabileceğini umdukları her yalanı savuranlar, Marmara'yı kirletebileceği, İstanbul'un su kaynaklarına zarar vereceği, deprem konusunda sıkıntı oluşturacağı gibi yalanlarına, Marmara'da adalar oluşturulacağı gibisinden başka yalanları ilave etmekte de adeta birbirleriyle yarışıyorlar.

Karadeniz'le Marmara'yı birleştirecek kanalın stratejik yönleri de olması ve içimizden bazılarının bu konuda dış mihraklarla beraber hareket etmeleri, işin ön önemli yönlerinden.

Kanal İstanbul'u isteselerdi hakikaten şaşırtacak olanları, avantajları konusunda ikna etmek zor bir mesele. Ancak, milletimizin kafasını karıştırmalarına mani olmak, hepimizin vazifesi…