Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 7 Ağustos 2018

Yalan rüzgarı…

'Teslim olmazsak' başımızı derde sokmaya kararlı olanlar saldırılarını her yönden sürdürüyorlar. Akla, mantığa, diplomasiye, müttefikliğe… hasılı hemen her türlü pozitif değere aykırı bir şekilde yapılan kaba-saba saldırılar bunlar…

Saldırganların ve onlarla işbirliği halindeki içimizdeki uzantılarının en büyük problemleri ise, Türkiye'nin objektif kriterler açısından kesin haklılığı…

Türkiye'de insanların yerlerinden edildiği hatta öldürüldüğü yalanlarına yer verilen haftalık Newsweek dergisinin son sayısı, bu kaba-saba üslubun bir aynası adeta.

DEAŞ mensuplarının Suriye'ye geçişine izin verildiği ve ABD desteğinde onlarla savaşan YPG'nin hedef alındığı gibi saçma iddiaları da tekrarlayan ABD dergisinin hüküm cümlesi ise şöyle:

"Özgür dünya Erdoğan'a karşı ne kadar çabuk davranırsa, dünyamız o kadar güvende olacaktır. Türkiye dönüştürülmelidir."

'Türkiye dönüştürülmelidir' demek, Türkiye teslim alınmalıdır demenin bir başka türlüsü, malum.

Türkiye'nin yıllardır PKK terörüyle mücadele ettiğini, son dönemde FETÖ'nün darbe girişimine maruz kaldığını, NATO müttefikliğini bir kenara bırakan ABD'nin Suriye'de bir terör devleti kurmak istediğini, herkes gibi Newsweek editörleri de biliyor elbette.

Ancak patronlar olguları değil, Türkiye'nin aleyhine kullanılabilecek algıları talep ettikleri için olsa gerek, uluslararası saygınlığı filan bir kenara bırakıyor Newsweek ve benzerleri…

Onlar da biliyorlar ki, ne yaparlarsa yapsınlar 'moral üstünlük' Türkiye'de. Doğru olanı söylüyor, doğru olanı yapıyor ve yapmaya çalışıyoruz çünkü...

Dışarıdan esen yalan rüzgarları işin bir tarafı. İçeride ise başka türlü rüzgarlar estirilmeye çalışılıyor.

Beylik teraneler…

Ekonomi başta olmak üzere, ülkemizin gidişatında yaşanan bazı olumsuzlukları Türkiye'nin dik durma kararlılığına bağlayanlar var. Açıktan 'teslim olalım' diyemedikleri için de, işleri çok daha iyiye götüreceğine iddia ettikleri birtakım beylik formülleri tekrarlayıp duruyor bunlar. Karınlarından konuşuyorlar yani.

Bu beylik formüller de demokrasi, insan hakları, ifade ve basın özgürlüğü gibi konularda ilerlemeler sağlanması önerileri ile başlıyor genellikle.

Bu taleplerin arka planında nelerin olduğu ve bunları isteyenlerin aslında tam olarak neler istedikleri, ilgi çekici bir durum. Demokrasi konusunda çok hassas oldukları zannedilenler arasında, eşitlik konusunda farklı düşünenlerin sayısı epey fazla mesela.

Halkın eğitimsiz olduğu, dolayısıyla insanımızın genellikle seçmemesi gerekenleri seçtiği, demokrasi şarkıları söyleyenler arasında yaygın bir kanaat. Demokrasi halkın kendi kendini yönetmesi manasına geliyor olsa da, toplumu seçkinlerinin yönetmesi gerektiğini düşünenlerin sayısı hiç az değil.

Temel mesele ise, seçkin olduklarını düşünenlerin toplumun değerleri ile sürekli olarak kavgalı olmaları. Toplumun mevcut değerleri ile uyum içerisinde olmayı deneseler, mesele kalmayacak.

Bu kesimin acil çözüm bekleyen problemler konusunda sıkıntıları daha da artırma ihtimali olan tekliflerle ortaya çıkıyor olması, işin en dikkat çekici yönü…

Mesela ekonomi söz konusu ise, Merkez Bankası'nın bağımsızlığının sağlanması durumunda bütün problemlerin ortadan kalkacağını söylüyorlar, hemen.

Yakın dönemde yaşananlar, 'Merkez Bankası'na yapıldığı iddia edilen müdahaleler olmasaydı ne olurdu?' sorusunun anlamlı kılan gelişmelerle dolu oysa .

Soruyu, 'Cumhurbaşkanımızın faiz artışının mümkün olduğu kadar frenlenmesi çağrıları olmasaydı, bugün ne durumda olurduk?' şeklinde sormak, belki daha doğru.