Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 9 Ağustos 2018

Durursak düşeriz…

ABD Doları'nda son günlerde yaşanan hareketliliğin, makul ve mantıklı sebeplerden çok birilerinin ülkemizi hizaya getirme çabasının uzantısı olduğu, herkesin malumu.

Ekonomi uzmanı olmadığımıza ve yaşadıklarımızla ilgili teknik izahlar zaten anlamsız olduğuna göre, söyleyebileceğimiz de şundan ibaret: Olup bitenin farkında olan yöneticilerimiz, yapılacak olanı zaten yapmaktalar...

Doların yükselişi sebebiyle rahatsız olanlardan bazıları farkında değilmiş gibi davransalar da, saldırılar karşısında gerekenler yapılmıyor olsaydı, manzara bugünkünden çok daha vahim olabilirdi...

Canı yananlardan bazıları 'bundan beteri olmaz' diye düşünüyor olabilirler belki. Ama beterin her zaman daha beteri olduğunu da biliyoruz. Hele de doyumsuz bir iştaha sahip olan sömürücülerle karşı karşıya iseniz.

Son 16 seneyi bir kenara koyup 2002 öncesinin ekonomik göstergelerine bir göz atmak, beterin beterinin ne olduğu hakkında ciddi fikirler verebilir. O zamanlar, gerekenler yapılmadığı ya da yapılamadığı için, akıl durdurucu iniş-çıkışlar yaşandığı ve bazen bir gecede birtakım varlıkların nerdeyse yarısının kaybedildiği durumlar yaşanmıştı...

Günümüzdeki durum ise şu: ABD Doları, uzman ekonomistlerin olması gerektiğini söyledikleri 4 TL'nin biraz üzeri yerine daha yükseklerde seyrediyor. Spekülatif birtakım saldırılarla doların geldiği yer, çeşitli açılardan ürkütücü. Ancak, ekonomik saldırıların ardındaki güçlerin hedeflerinin belki bundan çok daha ötesi olduğunu da, unutmamak gerek.

Yakın ya da uzak çevremizdeki bazı ülkelerin son zamanlarda yaşamak zorunda kaldığı bazı gelişmelere baktığımızda, emperyalist zihniyetin sadece kar hırsıyla hareket ettiğini anlamak çok kolay.

Söylem olarak parlak birtakım lafların ardına sığınıyor olsalar da, sömürücülerin demokrasi, insan hakları, ifade ve basın özgürlüğü gibi konulara tamamen yabancı olduklarını, bilmek gerek.

Devede kulak...

Emperyalizmin bildiği tek şarkı sömürme üzerinedir ve çarklarının dönüşünden fayda umanların bütün beklentisi de kardan ibarettir.

Küreselleşme ile karşı karşıya kaldığımız bir başka acı gerçek de, bütün beklentileri edecekleri kar olan kesimlerin sosyal problem ve benzeri konulara hiç ilgi duymamaları...

Bizden önce Avrupa Birliği'ne girdiği için hayıflandığımız komşumuz Yunanistan'ın iflas ettiğini, daha doğrusu ettirildiğini, hiç ama hiç hatırdan çıkarmamak gerek.

Yunanistan'ın yaşadıklarının vahametini en iyi anlatan ise, 'her şeylerini kaybeden Yunanlılar, plajlarının da başkalarının elinde olduğunu bilselerdi, isyan ederlerdi' sözüdür.

Uluslararası kredi değerlendirme kuruluşlarının Yunanistan'la alakalı çizdikleri pembe tablolar da, bu ülkedeki nerdeyse bütün değerli varlıkları ele geçiren sömürücülere bir tür kıyak geçme manasını taşır sadece…

Mesele şu ki, ülke olarak uzun ince bir yoldayız. Bu yolculuğun çok az bir kısmı rahat ve engelsiz. Çeşitli sebeplerle sıkıntılarla karşılaştığımız ve karşılaşacağımız bölümleri ise daha fazla...

İstediklerini yapmadığımız için bizimle uğraşanlar yüzünden kaybetmek zorunda kaldıklarımızın, istediklerini yapmış olsaydık kaybedebileceklerimizin yanında devede kuyruk bile olmadığını bilmek belki içimizi rahatlatır... Sömürücünün insafı yoktur çünkü...

Türkiye çok önemli bir ülke ve birileri bizim bize bırakılmamamız gerektiğini kanaatinde. Sadece dışımızdaki bazı mihrakların değil, içimizdeki beyinsizlerin de aynı düşüncede olması, acı ama gerçek...

Tıpkı bisiklette gibiyiz... Hızlı ya da yavaş, sürdüğümüz sürece problem yok. Ama, durursak düşeriz...