Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 2 Aralık 2017

ABD ve CHP Türkiye'ye karşı

Olup bitenler bir yönüyle bizim meşhur 'Kurtla Kuzu' hikayesinde olduğu gibi. 17-25 Aralık, 15 Temmuz ve bunların öncesi ve sonrasında yaptığı girişimleri Sarraf, yani Mehmet Hakan Atilla davası ile sürdürüyor ABD.
Kim ne söylerse söylesin, ABD'de sürdürülen mahkeme sürecinin hedefi, ülkemizin kendi ayakları üzerinde durma kararlılığına mümkün olduğunca ağır bir darbe indirebilmek.
Ne tür bir neticeyi hesapladıkları bilinmese de, sanıklıktan tanıklığa terfi ettirdikleri Sarraf, belli ki işlerine yarayan her ne ise onu söyleyecek.
İtirafçı pozunda iftiracılık yaparak paçayı kurtarmaya çalışacağı anlaşılan Sarraf'ın kişiliği ile alakalı en ciddi şahitliklerden birisi, eşi olan şarkıcı hanımdan geldi.
Eşinin beyanına bakılırsa, ABD'nin davetiyle(!) oraya giden Sarraf ülkemize zarar verebilir. Bu hanımın: "Eşimin ABD'ye gidişi sıradan bir olay değil. Türkiye'ye zarar verecek bir tutum içine girebilir" sözü, şahsın yapabilecekleri konusunda duyulan kaygının ifadesi çünkü.
ABD, hukukla değil güçten doğduğuna inandığı kendisine has bir hukuk, yani aslında hukuksuzluk anlayışı ile hareket ediyor. İran'la alakalı aldığı tek taraflı ve başka ülke vatandaşlarını ilgilendirmemesi gereken ambargoya uyulmadığı gerekçesiyle cezalar kesmeye niyetli ve mahkeme sürecinin detaylarını da buna göre planlamış durumda.
Hakimin davacı, mübaşirin şahit olması yetmezmiş gibi, duruşmanın savcısı ve bizim hukuk sistemimizde olmayan jüri üyeleri de, sanık olarak düşünülen isim ve isimler konusunda ABD'nin istediği gibi davranmaya hazır durumdalar.
Uymaya mecbur olmadığımız ambargo kararını aslında delmemiş olmamız, kimsenin umurunda değil.
Sanıklıktan tanıklığa terfi eden kişinin korku sebebi ile kesinlikle güvenilmeyecek beyanlarda bulunabilme ihtimalinin de savcıyı, hakimi ve jüri üyelerini rahatsız ettiği söylenemez bile...

​İÇERİDEN DESTEK ATIŞLARI
Hakimi, savcısı, jürisi ve ayarlanmış tanığı ile 'patron'un istediği gibi kararlar almaya dünden hazır bir güruh, güya yargılama yapıyor. Dünyayı ABD ve yakın komşularından ibaret kabul ettikleri için, binlerce kilometre ötede bulunan birileri aleyhinde almaları istenen kararların vicdanları ile bir bağlantısı da olmayacak zaten.
Haberlere bakılırsa, istenilen şekilde karar almaya odaklarmış jüri üyeleri, uyuklamayı tercih ediyorlarmış. Bunun sebebi, mahkemede söylenenlerin verecekleri kararı değiştirmeyecek olması büyük ihtimalle. Yapısı itibariyle adaletle alakası olmayacağı artık iyice açığa çıkan ABD'deki mahkeme süreci ile hedeflenenlere Türkiye'den birilerinin destek verme çabaları, konunun belki de en can sıkıcı yanı.
ABD'nin yapmak istediğinin netice olarak ülkemizi köşeye sıkıştırmak olduğunu bile bile, ana muhalefet partisi CHP, oradaki bu çabalara destek mahiyetinde adımlar atmaya başlamış durumda.
Aslı astarı olmadığı ve olmayacağı belli birtakım iddialarla sahne alan CHP'nin genel başkanı, ABD'nin yapmak istediğine katkı sağlayabilmek için yırtınıyor adeta.
Sarraf, belki hürriyetini kazanacağı için iftiralar yağdırmaya hazırlanırken, Kılıçdaroğlu da, ülkemiz eğer köşeye sıkıştırılabilirse doğabilecek neticelerden siyasi rant sağlama derdinde belli ki.
Tıpkı ABD'deki davanın birtakım kurgulara ve yalanlara dayalı olması gibi, Kılıçdaroğlu'nun içeriden yapmaya çalıştığı destek atışlarının da kuru sıkı olması, maksat birliğinin açık delili...
'ABD Rıza Sarraf'a karşı' olarak başlayıp, 'ABD Mehmet Hakan Atilla'ya karşı' ismiyle devam eden dava, 'CHP ve ABD Türkiye'ye karşı' haline gelmiş durumda artık...