Tarihi 31 Temmuz 2023

2030 sendromu

GÖÇMEN sarsıntısı, Pandemi, savaşlar, ekonomik krizler derken dünya şimdiden artan küresel sıcaklıklarla boğuşuyor. Tüm dünyayı kaplayacak bir kuraklık ve gıda krizi kapıda. Ekonomiler sarsılıyor. 84 milyona sahip Almanya'da bile Federal İstatistik Dairesi toplam 2.2 milyon çocuğun yoksulluk içinde yaşadığını açıkladı. Yoksul sayısının 14 milyonu geçtiğini duyurdu. Ülkede son günlerde "AB'den çıkalım. Euro'yu terk edip tekrar Mark'a dönelim" sesleri yükselmeye başladı.
Afrika ülkelerinde peş peşe darbeler yaşanıyor. Dünyanın geleceği olarak görülen ve kullanılmamış tarım arazisi açısından en büyük topraklara sahip kıtada Fransız sömürgelerinde birer birer askerler yönetime el koyuyor. Rusya yanlısı generaller başa geçerek Batı'ya meydan okuyor. Son olarak Batı yanlısı Nijer'de Rus yanlısı darbe yapıldı. Halbuki bu ülkede Amerikan üssünde 1000 ABD askeri var. Fransızları da 1500 asker barındıran bir üsse sahip. Fransa kovulduğu tüm ülkelerdeki askerlerini Nijer'e taşıyordu. Şimdi buradan da kovulmak üzereler. O yüzden ikiyüzlü Batı'nın tamamı Mısır'daki darbeye alkış tutarken, Nijer'deki darbeye şiddetle karşı çıkmaya başladı. AB liderliğine oynayan Fransa'nın Afrika ülkelerinden yılda aldığı 500 milyar dolarlık haracın yolları da kesilmek üzere.
Bu hamleler Almanya gibi AB liderliğine oynayan Fransa ekonomisine de büyük darbeler vuruyor. Gıda artık büyük silah oldu.
Tahıl anlaşmasını bozan ve Ukrayna'dan çıkış yapan gemileri bombalayan Putin "Böylece dünya buğday fiyatları artacak. Biz de para kazanacağız" dedi. Moskova'da da devlet başkanlarını ağırlayarak Afrika Zirvesi gerçekleştirdi. Putin'in buğday krizine girmek üzere olan dünyaya bir mesajı daha vardı.
"Afrika'daki fakir ülkelere buğdayı bedava vereceğiz" diye. Eskiden Afrika ülkelerinde dolarla darbe yapılırken, şimdi buğday ile askeri yönetimler sahaya sürülüyor.
Her yerde, krizde olan dünyada ayakta kalma savaşı var. Herkes ekonomisini korumak için binlerce ötede başka ülkelerde operasyon düzenliyor. Afrika'da darbe karşıtı örgütlenmeye giden ülkeler var. "Eğer bir yerde darbe olursa oraya topluca askerlerimizi sokarız." diye anlaştılar. Yani kıtada savaş kapıda. ABD ve Avrupa ülkeleri DEAŞ gibi örgütleri burada hortlatarak, korkuyla egemenlik kurmak istiyor. Çin milyarlarca dolarlık yatırımla ve parayla giriyor.
Çin'in müttefiki Rusya Wagner ve buğdayla vuruyor. Paniğe kapılan ABD senatosu tam 886 milyar dolarlık rekor savunma bütçesini kabul etti. Tasarıda, Çin'in güvenlik yardımı ya da askeri eğitim sağladığı ülke ve hükümetlerin belirlenmesi bile var.
Tabii tasarıdaki en çarpıcı olan madde ise "ABD ve Çin arasında 2030 yılında olası bir SAVAŞIN jeopolitik ve ekonomik sonuçlarına" ilişkin rapor hazırlanması şeklindeydi. 2030'da büyük savaş olacak mı telaşıyla herkes gardını alıyor. ABD Çin'e karşı dünyanın bir ucunda Hindistan, Avustralya ve Japonya ile NATO benzeri müttefiklikler kuruyor. 2030'da Pasifik'te Çin ile uğraşırken Ortadoğu'nun bela olmaması için bir dizi hamleler yapıyor. Zira Çin Ortadoğu ülkeleri ile S.Arabistan dahil bir dizi anlaşmalar yaptı. ABD ise son olarak S.Arabistan ile İsrail'i tamamen barıştırmak için harekete geçti. Faysal ailesi ABD'ye "Bizimle de NATO gibi bir askeri anlaşma yapın. Bize saldıran size saldırmış olsun" diye bastırıyor ve yüzünü çeviriyor.
Ayakta ve hayatta kalma savaşlarının tavan yaptığı, herkesin birbirinin kuyusunu kazdığı bir dönem Türkiye'ye büyük fırsatlar sunuyor.
Pasifik ile boğuşacak ABD'nin Ortadoğu'yu Türkiye'ye terk etme zorunluluğu ufukta gözüküyor. Akdeniz'in de güvenliği eninde sonunda bize kalacak. O yüzden Akdeniz ve Körfez ülkeleri de bunu görüyor. Türk Dış politikasının muazzam dengeli ve güçlü siyasetinin farkına vardıkları için birer birer Ankara'yla devasa anlaşmalar imzalıyorlar.
Savunma Sanayiimizin böylesine sancılı ve tehlikeli dönemde muhteşem bir şekilde atağa kalkması zamanlama olarak çok önemli bir hayati nokta teşkil ediyor. İçimizde sadece "Erdoğan'ın indirelim"e kilitlenen ve bunun dışında dünyada olanlar konusunda bir kelime dahi fikri olmayan kullanışlı muhalefetimizin Savunma Sanayiimize ve Erdoğan'a saldırması normaldir. Türkiye'nin gururu Bayraktar'ı itibarsızlaştırmak için iftiralar atması ise acınacak bir durumdur. Haluk Bayraktar "Bu iftiraları atmadan önce keşke bize sorsalardı" dedi. Halbuki sormaz ki bilsin, sorsa bilirdi... Bilmez ki sorsun, bilse sorardı. Maalesef Türkiye bu dünyadan bihaberleri sırtında taşıyarak tam gaz 2030'a gitmek zorundadır. Çünkü bilgisizi sırtında taşımak, oturup dinlenmekten daha kolaydır. Bu sırtımızdaki uzaylılara rağmen durmak yok. Yola devam...