Tarihi 19 Mayıs 2023

Kafayı yiyenler

DÜNYA Kafayı Yiyenler Kulübü diye bir şey çıktı ortaya. Erdoğan'ın ilk turdan zaferle ayrılması sonucu yeryüzünün özellikle Batı bölgesinde psikopata dönenlerin sayısı çığ gibi artıyor. İslam ve Türk düşmanı Fransız Charlie Hebdo karikatür dergisi kapak yaptı konuyu. Delirmişliğini yansıttı tam sayfa. "Erdoğan'dan nasıl kurtulacağız" diye manşet atmış bir de. Şöyle bir düşünün. Fransa'da seçimler olsa, bizde kimse kapak yapmaz. Türk kamuoyunun umurunda değil. Ancak bu dergi Fransız kamuoyuna "Ben kafayı yiyorum Erdoğan kazandıkça" diye resmen yanık yanık uluyor.
Batı'dan bir başka yayın organı da "Kandırıldık" diye ağlıyor. "Hani Erdoğan kaybedecekti" diye çığlık çığlığa soruyor. Belli ki o da şizofrenik vaka olmuş.
Konu Türkiye'deki seçimler ve Erdoğan'ın kazanması olunca bir yerlerine bir şeyler batıyor bu zevzeklerin.
Karabasan iniyor heriflere.
Erdoğan takıntısı olan manyaklara dönüyorlar.
İstenmeyen düşüncelere, fikirlere duyumlara, takıntılara sahip olanlara Tıp'ta bir ad konmuş. Obsesif kompulsif bozukluk denmiş. Bunu yaşıyor bu zavallılar. Mutsuzluk bunların yaşam tarzıymış.
Erdoğan bu hale getirdi bu hastaları. Saplantılarından kurtulmaları da zormuş iyi mi?
Şifa bulmaları için psikopat olduklarını kabul etmek zorundalarmış ayrıca. Yoksa tımarhanelik olma ihtimalleri fazlaymış.
Avrupa ve Amerikan basını yıllardır "Erdoğan diktatör" diye manşet atıyordu. Amerikan Newsweek son sayısında adeta "Siz ruh hastası mısınız?" dercesine "Hiçbir diktatör 2. Tura kalamaz. Erdoğan'a diktatör demeyin" çağrısı yapıyordu. Bizim muhalefet de bu ruhsal bozukluğu olan Batı menşeli "Diktatör" kavramına balıklama atlıyordu.
Bu argümanı o kadar çok kullandılar ki, en sonunda muhalefeti destekleyenleri bile inandıracak hale geldiler. O yüzden sosyal medyada ağzına geleni söyleyen, Kılıçdaroğlu'na oy vermeyenlere küfür ve hakaret yağdıran, oyların çalındığını iddia eden, ülkeyi terk edeceğini, Amerikan caddelerinde dolaşacak parası olduğunu açıklayanlara kadar sağlığı bozuk bir güruh ortaya çıktı. "Bu ülkede özgürlük yok" diye bağırıp ardından küfür kıyamet edecek kadar özgür olduğunun farkında olmayan bir azgın azınlık üretildi bu ülkede. Onlar sosyal medyadan depremzedelere küfür yağdırdıkça, CHP belediyeleri de bu afetzedeleri tahsis edilen evlerden atmaya başladı.
Verdikleri çadırları bile sökenler oldu. Ortada insanlığı ayaklar altına alan, şehit ailelerine bile söven geniş tabanlı bozukluklar görülmeye başlandı.
Aslında muhalefet iktidara talip olurken taraftarlarının psikolojilerini bozacak politikalara imza attı.
Hala da atmaya devam ediyor.
Güneydoğu illerinde HDPPKK bayrakları altında miting düzenleyip, "Biji APO" sloganları eşliğinde zafer işaretleri yapan muhalefet, Trabzonlu Ekrem'e güvenip Karadeniz turuna çıktı.
PKKlılar önünde zafer işareti yapanlar, Trabzon'da sandıkta fena tokat yedi. Karadeniz'in tüm illerinde sandığa gömüldü.
Anadolu'nun her yerinde tokat yedi. Deprem olduğu gün, bir İYİ partili genel başkan yardımcısı "Bu olay hükümete şamar olacak" diyordu. Deprem illerinde bile şamarı yiyen muhalefet oldu. Seçim akşamı "Biz kazandık" diyerek ekrana sürülen "Ekrem-Mansur" adeta komedi dans ikilisi gibiydi. Bir tek Erol Köse eksikti aralarında. CHP genel merkezindeki seçim sandıklarından gelen ıslak imzalı oyların toplandığı sistemin çöktüğü gerekçesiyle parti genel başkan yardımcısı görevden alınıyordu.
Türkiye'nin geleceğini belirleyecek seçimde bile parti binasına kurduğu sistem bile çöküyorsa, iktidarlarında nelerin çökeceğini de siz hesap edin. Çökmüş sistemle "Seçimi açık ara kazandık" diyen Ekrem ve Mansur'u kim öne sürerek komedi dans ikilisine çevirdi çok merak ediyorum.
Kandil'den övgü ve hergün destek, Diyarbakır'dan da yüzde 80 oy almış, HDP ile kucaklaşmış, CHP lideri de Vatan-Millet-Sakarya diyerek videolar yayınlıyor, 2.tur için milliyetçilik taslıyordu. HDP'ye bakanlık vereceğini açıklayan CHPliler, devlet koridorlarını bunlarla doldurmayı hesaplarken, 1.tur sonrası birden karşılarında Ülkücü Kemal görüyorlardı. Zaten travma yaşayan muhalefet tabanı, "Yahu biz bunlara özerklik verecektik.
Şimdi Vatan-Millet diyen Kemal var" diyerek kafalarını kaşıyor. Bu kadar kısa zamanda Atatürkçülüklaiklikten özerkliğe, seyitlik ve mücahitlikten Ülkücülüğe geçen Bozkurt Kemal, zaten travma yaşayan muhalefet tabanını daha da depresyona soktu. Hala tabanına "Kazanacağız" diyerek çağrılar yapan Kemal Bey'in, inandırıcılığı daha da dibe vurmaya başladı. Amerikan düşünce kuruluşları da apar topar "Kemal neden kaybetti" diye toplantılar düzenliyor. Beyazsaray'ın resmi yayın organı da heyecanla bu toplantıları yayınlıyor. Kafayı yiyecek durumdalar. Halbuki hiç gerek yok toplantılara.
Bize sorsalar anlatırız yukarıdaki tabloyu. Kafayı kurtarırlar. İyiliğimiz olur!