Tarihi 7 Mart 2020

Dönülmez yoldayız

Mısır Hidivi Kavalalı Mehmet Ali Paşa Suriye Valiliği'ni istiyordu. Verilmeyince Osmanlı'ya isyan etti. Oğlunu büyük bir ordu ile Suriye üzerine gönderdi. Şam dahil tüm ülkeyi aldı.

O dönemde Osmanlı'ya Ruslar yardım etti. İsyancı Mehmet Ali Paşa Suriye'den sonra gözünü kuzeye, Boğaz'a dikmişti. Rusların desteği ile geri püskürtüldü. Sultan Mahmud, Amerikan mühendislerinin yardımı ile yeni ve güçlü bir donanma kurdu. Donanma Nil ve İskenderiye'yi ablukaya almak üzere boğazdan ayrılırken, İstanbul'un kulakları daha evvel böylesine güçlü bir top gürlemesi işitmemiştir. Bütün Avrupa'nın gözü bu seferdeydi. Ne olacaktı? O sıralarda hasta padişah vefat etmek üzereydi. 1 Temmuz 1839'da beklenen haber geldi. Sultan vefat etti. Suriye'yi işgal eden Mısır'daki Paşa'nın üzerine gönderilen donanmanın bazı subaylar hariç neredeyse tamamı ihanet etti. Mısır Paşası'nın kuvvetlerine katıldı. Seksen bin kişilik Osmanlı Ordusu Suriye'nin kuzeyinde, Halep civarındaki cephede neredeyse tamamen yok oluyordu. Sultanın vefat ettiği gün Donanmanın ihaneti başkente bomba gibi düştü. Yüreklere dehşet salan olağanüstü hadiseler!... Rus donanması da acaba fırsattan istifade Boğazlara girer miydi? Kavalalı Mehmet Ali Paşa İstanbul'a oğlunu hücum ettirip Osmanlı tahtına geçer miydi?

İşte Osmanlı'nın yıkılış kıvılcımlarının atıldığı bu ilk ihanetlerin yaşandığı günleri anılarında toplayan Cyrus Hamlin soruyordu bu soruları. O ihanetler olmasaydı bugün tarihin seyri değişecek, bölgemizde, Suriye'de bugün karşılaştığımız krizlerin yerinde belki de yeller esecekti. Bugün bizi gerilimli coğrafya atmosferine taşıyan nedenlerin başında hep içeriden gelen ihanetler başrol oynamıştır. Aslında ülkene, devletine değil Türkiye düşmanlarına saldıran, bu noktada topyekün kenetlenen bir ülke olsak bizimle başedecek ülke yok. Bugün bazıları ne işimiz var Suriye'de diye soruyor. Bizim 1800'lü yıllardan beri eksik kalmış bir işimiz var Suriye'de. Allah'a şükür bugünkü ordumuz da çok farklı. İçimizdeki çatlak seslere rağmen Aslanlar gibi savaşıyor, önüne geleni, yanlış yapanı indiriyor. Hem de Suriye'de ABD ve Rusya gibi devlerin arkasına saklananları dize getirerek.

Gelelim yukarıda anlattığımız anılara... "Türkler arasında" adlı bir kitap halinde yayınlandı. Peki yazarı Cyrus Hamlin kim? Hiç de yabancı bir isim değil. Robert Kolejinin kurucusu bir misyoner o. Okulunu kurduğu Boğaziçi Rumelihisarı'na çıkıp "Fatih'in İstanbul'u aldığı surlardan İstanbul'un kültürünü fethedeceğim" diye bağıran adam. Rumelihisarı yapımında kullanılan taş malzemenin tıpa tıp aynısı ile okul yaptıracak kadar da hırslı... Aytunç Altındal kitabında "Robert Koleji Osmanlı döneminde casus yuvasıydı" diyor. Engin Ardıç da "Bizim derslerimize gelen Charles Gilchrist savaş yıllarında İngiliz özel harekat diresinin ajanıydı. Köprü uçurma uzmanıydı."diyor Okulda kolej başkanı Scott Everton'un CIA ajanı, derslerine gelen Hilary Summer Boyd'un İngiliz ajanı olduğunu bildiklerini söylüyor.

Osmanlı'yı yıkanlar işte bu Robert Koleji kurucusu Cyrus Hamlin'in deyimiyle sadece İstanbul'un değil neredeyse Türkiye'nin her yerini fethettiler. Öyle bir eğitim sistemi kurdular ki, içimizden devletinin yanında değil karşısında olanlar fışkırdı. Mehmetçiği şehit eden alçakları değil devletini suçlayanları palazlandırdı. Moskova'da Erdoğan-Putin görüşmesinde bile arka fonda yıllardır duran heykeli yeni konmuş gibi gösterip bundan sosyal medyada siyasi rant peşinde koşanları doğurdu. Türkiye'nin garson yapıldığı masalardan sıyrılıp masa kuran güç haline geldiğini görmezden gelerek heykellere takılanları içimizde yeşertti. İçten içe "Türkiye İdlib'te batağa saplansın" diye dua eden yerlileri üretti. Almanya'ya kaçan ve "Evet ben devlet sırlarını yayınlayarak suç işledim" diye konuşup nobel adayları içine alınan aydınları türetti. Kendi halkını katleden Esed'e, darbeci Hafter'e, PKK'ya alkış tutup kendi Cumhurbaşkanına hakaretler yağdıran milletvekilleri büyüttü. ,

Türkiye'ye içeride ayakbağı olan bu misyoner kafalı yerliler olmasa görün bakın neler olacak... Ancak ne yaparlarsa yapsınlar, onlara rağmen kimse bu ülkeyi durduramayacak. Çünkü Rumeli Hisarı'nı yaptıran Fatih'in torunları, ecdadının topraklarındaki halklarla, mazlumlarla kucaklaşıyor artık. Bundan geri dönüş yok.