Tarihi 14 Eylül 2019

Yumurta ve tavuk

R fotoğraf vardı hafızalarımızda yer eden... Abdullah Öcalan yanında dört çocuk ile poz vermişti.
Çocukların yaşı 7 ila 11 arasındaydı.
Hepsinin elinde Kaleşnikof vardı.
PKK'nın çocukları kullanması yeni değildi. Çok eski yıllara dayanıyordu.
İki üniversitemiz PKK'nın dağa kaçırdığı çocuklarla ilgili bir araştırma yaptı. Sonuçlar çok vahimdi. PKK bir dönem 8-12 yaş arasındaki çocuklardan bir tabur oluşturdu. Ölen PKK liderlerinden birinin kod adı ile kurulan tabura açıkça "Tabura Zaroken Agit" yani "Zaroken Çocuk taburu" ismi verildi. Çocuklar şehir eylemlerinde sıkça kullanıldı.
Örneğin, Siirt'in Kurtalan ilçesinde 14 yaşında olduğu belirtilen bir çocuk PKK adına bombalı eylem yapmak üzereyken yakalandı. İki üniversitenin o yaptığı araştırmada "Yaklaşık 3000 çocuğun çatışma içerisinde yer aldığı tahmin edilmektedir" deniyordu. Rakamlar korkunçtu.
Dağ kadrosuna katılanların yüzde 42'si, 18 ve daha küçük yaştaydı.
Genellikle 11 ila 16 yaş arasındaydı.
Yüzde 9.25'i ise 15 ve altında bir yaştaydı. Bu nedenle terör örgütüne katılım yaşı ortalama 17,7'ye iniyordu.
Çocukların yüzde 10'luk kesimini ise kızlar oluşturuyordu. Ve bu çocukların büyük çoğunluğu seks kölesi olarak kullanılıyordu. BM de sürekli rapor yayınlayarak PKK'nın hem Kandil'de hem de Suriye'de çocukların eline silah verdiğini belgelerle ortaya koyuyordu. ABD İnsan Hakları Çalışma Bürosu tarafından yayımlanan raporda da PKK'nın dağ kadrosunda çocukların yer aldığı açıkça beyan ediliyordu. Ancak aynı ABD PKK'ya komutanlık yapıyor, silah yağdırıyordu. Gözlerinin önünde kaçırılmış, zorla kamplara getirilmiş çocuklar vardı. Onlara TIRLARLA silah taşıdılar. İNSANLIK SUÇUNA hizmet ve ortalık ettiler. Dünyada kimsenin gıkı çıkmadı. Herkes sustu.
Şimdi Diyarbakır HDP önünde analar "Çocuklarımızı verin" diye feryat ediyor. "Akıbetlerini bilmiyoruz. Ölülerse cesetlerini verin" diye ağlıyor. Parti binasına giren HDP'li yöneticiler yürekleri dağlanmaş analara laf atıyor, dalga geçiyor. Türkiye'deki manzara da içler acısı... Seçimlerde HDP ile kolkola girenler "Susamam" demiyor.
Hatta hiçbir şey demiyor. Gıkını çıkarmıyor. İki üniversitenin yaptığı araştırmada Selahattin Demirtaş'ın bir konuşmasına da yer veriliyor.
Demirtaş o açıklamasında "Çocuklar kendi istekleri ile kendi kararları ile katılım yapıyorlar. Kaçırılma vakası, tek bir vaka varsa dahi bu konuda gereğini yaparız ama kendi isteği ile giden çocukları da geri getirmek çok zor oluyor. Bunun bilinmesi lazım" diyor. Anneler ağlıyor, iz süren babalar çocuklarının HDP'liler tarafından hangi araçlarla, nasıl, hangi yollar üzerinden kaçırıldığını tek tek anlatıyor. Türkiye'de insan haklarından bahsedenler, bunun tellallığını yapanlar "Susarım" diyor.
Hatta CHP'den belediye başkanı olur olmaz Diyarbakır'a koşup HDP binasını ziyaret eden "Kaynaşalım" çağrıları yapanlar, çocukları kaçırılan analara dönüp bakmıyor bile... İnsanlık suçu işleyenlere tek kelime bile etmiyor. Orman yaktığını açıklayan PKK'yı hiç duymuyor. Koşarak gittiği o Diyarbakır'da PKK'nın havaya uçurduğu kamyonetteki köylüleri yok sayıyor. "Abicim bu konularda susarım" diyor. Bir Allah'ın kulu çıkıp da bu İNSANLIK SUÇU konusunda "Susamam" diye klip çekmiyor. Öyle bir hale geldik ki, CHP milletvekilleri artık ekranlara çıkıp, PKK marşı çaldığında düğmelerini ilikleyip ayağa kalkan belediye başkanlarınının suç işlemediğini açıkça söyleyebiliyor. Yıllar önce burada bir Amerikalının sözlerine yer vermiştim. "Karar alındı. CHP, HDP'leşecek. HDP, CHP içinde eriyecek" diye... Bazıları gülmüştü.
O Amerikalı dün aradı. "Gelişmelere baktıkça görüyorum ki ben yanlış beyanda bulunmuşum. CHP durumu abarttı. Sanırım onlar HDP içinde erimeye doğru gidiyorlar" dedi gülerek.
Yumurta mı tavuk... Tavuk mu yumurta... Zaman içinde göreceğiz.