Tarihi 29 Mart 2018

Haddini bileceksin

Papaz Brunson Amerika'yı deli eden bir konuydu. Sürekli hapse attığımız Papazı istiyorlardı. "Adam masum din adamı" diyorlardı. En sonunda Brunson'un fotoğrafları ortalığa saçıldı.
Suriye sınırında PKK'lılarla çektirdiği fotoğraflar boy boy yayınlandı. Din adamı kisvesi adı altında CIA'ya bağladığı FETÖ ile uçakları uçurup halkı bombalatan bir Amerika'nın Papazı da rahat duracak değildi elbet. "15 Temmuz başarılı olsaydı, Papaz Brunson CIA'nın tepesine geçecekti" diyen Amerikalılar vardı. En son Haçlı-Siyonist ittifakının önemli düşünce kuruluşlarından Brooking Enstitüsü'nde iki gün önce bir konferans düzenlendi. Bizim TÜSİAD'dan da bir isim konuşmacı olarak o toplantıdaydı.
İşin daha ilginci 15 Temmuz öncesi sürekli Türkiye'de darbe yapılması çağrılarını haykıran Amerika'nın Ankara eski büyükelçisi Eric Edelman da o konferansta baş konuşmacıydı. TÜSİAD görevlisinin o toplantıda bir darbe tellalı ile yanyana gelmesini yadırgamadık. Adam demokrasi, insan hakları, hukuktan bahsederek orada Türkiye'ye saldırıyordu. Bir darbeci, nasıl demokrasi profesörü gibi konuşmalar yapar bunu anlamak mümkün değildi. Bizim TÜSİAD görevlisi "Yahu sen darbecisin arkadaş" bile diyemedi. Diyemezdi de... İşte o demokrasi düşmanı darbeci Edelman sözü döndürdü dolaştırdı Papaz Brunson'a getirdi. "Cumhurbaşkanı Erdoğan Amerika'ya karşı bir nevi rehine diplomasisi uyguluyor" dedi. Ardından yine kendine yakışan hadsizliği yaptı. Dünyada Rus diplomatlara uygulanan sınırdışı kararlarının bir benzerinin de Türkiye'ye yapılabileceğini söyledi. "Hadi gelin ABD'deki bir Türk konsolosluğunu kapatalım" dedi. O bu konuşmaları yaparken, ABD Başkanı Trump, Fransa Cumhurbaşkanı Macron ile görüşüyordu. Beyazsaray daha sonra bu görüşmenin içeriğini açıklıyordu.
"Trump görüşmede Fransız lidere, Suriye'deki ortak stratejik zorluklar konusunda Türkiye ile işbirliğinin güçlendirilmesi gerektiğini vurguladı" deniyordu. Eric Edelman gibileri buna benzer açıklamalar delirtiyordu. "Neden Türkiye'ye karşı ambargolar vs. uygulanmıyor" diye utanmasa hıçkıra hıçkıra ağlayacaktı.
Türkiye bugünkü güce nasıl geldi diye bu tip kafalar sabahlara kadar düşünüp tırnaklarını yerdi. Bir zamanlar bu ülkede istediklerini başa getiriyor, istediklerini indiriyorlardı. Her şehrimizde at oynatıyor, nice Brunsonlarla ellerini kollarını sallayarak operasyon çekiyorlardı. Mesela bir zamanlar John Leebee diye bir adam vardı. Amerikalıydı. Kalktı, Ankara'ya geldi. "Nuh'un gemisini bulacağım" diyerek Amerikan Kiliseler Birliği'nden yüzbinlerce doları cebe indirmişti. Halbuki tüm masraflarını bizim Genelkurmay karşıladı. Adamın yanına 100'e yakın asker vererek Ağrı dağına gönderdiler.
Orada kamp haftalarca kaldılar. Bizim iki Türk gazeteci de dağda topladıkları sıradan tahta parçalarını "İşte Nuh'un gemisinin parçaları" diyerek bu Amerikalıya götürdüler. O tahta parçalarını önüne geçip poz verdiler. Fotoğraflar tüm dünyada olay oldu "Nuh'un gemisi Ağrı dağında John Leebee tarafından bulundu" diye ajanslar flaş haber geçti.
Dünya ayağa kalktı. Aradan aylar geçti.
Olay unutuldu. Ve derken dünya basınında haberler çıkmaya başladı. O haberlerde "John Leebee Ağrı dağında, Rusya'da yapılan nükleer denemeleri tespit etmek üzere Türkiye'ye ABD tarafındfan gönderildi. Kendisi bir atom mühendisi. Nuh'un gemisi ayağına Rusya'nın yaptığı nükleer denemelerin kalıntılarının Ağrı dağına serpilmiş olabileceği hususuna karşı araştırma yapmakla görevliydi" diye yazıyordu. Nuh'un gemisini aradığını söyleyerek Ağrı dağına Kiliseler Birliği'nden para indirerek gelen ve atom mühendisliği ünvanını gizleyen meçhul bir adam... Papaz elbisesi giymiş Brunson'un FETÖ ile ilişkileri ve zafer işaretleri yapan PKK'lılarla yanyana fotoğrafları... Ve Haçlı-Siyonist karargahlarında ağlayan Neo-Con tetikçisi Edelman gibi zavallılar... Evet geçmişte bu ülkede her kalıba girip operasyon yapabiliyordunuz. Ancak artık geçti o günler... Gidin kendinize oynayacak başka ülke bulun. Haddiniz bildiriliyor artık.
Biliyorsunuz!