Tarihi 8 Kasım 2016

Soramazlar!

"Türkiye DEAŞ'e yardım ediyor" dediler. Batı'dan Ankara'ya yaylım ateşi açtılar. İçerideki işbirlikçileri, aydın görünümlü karanlıklar ile işi "Türkiye eşittir DEAŞ" noktasına getirdiler. Avrupa Birliği'nin lideri Almanya'dan "Türkiye NATO ülkesi olarak sorumluluklarını yerine getirip DAEŞ ile savaşmalıdır" çağrıları yaptılar. Yani, "Girin Suriye'ye, Irak'a" diyorlardı.
Şimdi Türkiye DEAŞ ile savaşıyor. Aynı Batı "Türkiye'nin ne işi var Suriye'de, Musul'da" diye yaygara yapıyor.
Çarkçılığın en aşağılık seviyesindeki alçaklığın bu kadarı yeryüzünde görülmedi. İçeride de bu çarkçılara çark tahtası olanların enflasyonu yaşanıyor maalesef. Bizde ABD mandası olmamızı isteyen, Pensilvanya'daki ile bu uğurda iş tutan solcu, liberal, patron, entellektüel çoktur. Bizde Paris aşkıyla yanıp, Londra sevdasıyla kavrulan, Berlin pasaportu için kuyruğa giren, Brüksel'den medet uman, BATI başkentlerinden maaş alan çoktur. Batı onlara "Türkiye DEAŞ ile ortak" der, hepsi papağan olur, tekrarlar bu topraklarda.
Batı onlara "Türkiye'nin DEAŞ ile mücadelede ne işi var, PKK yapacak bu işi" der, hepsi çark edip tellal kesilir, gırtlak patlatır ihanet sayfalarında. Dışarıdaki çarkçıların peşinden sürüklenen ahmak ve yerli çarkçı da çoktur memleketimizde. İngiliz, Alman gazeteleri Türkiye'ye saldırır, içeride anlı şanlı medyamız, merkezde olduğunu söyleyeni, solcu geçineni manşetlere taşır.
Türk insanına Alman, İngiliz ağzıyla saldıran Türk görünümlü kaynar her yer. Londra- Berlin işbirlikçisi papağanların hiçbiri, Alman'a İngiliz'e saldırmaz sayfalarında, köşelerinde. Yaptıklarını, çıkardıkları fitneleri, oyunlarını, tezgahlarını görmezler, kör ve sağır takılırlar. "Terör listendeki PKK 'ya neredeyse köylerde ofis açtıracak hale geldin Avrupa, neden? Sen Avrupa Terörist Birliği misin" diye sormazlar.
Darbecileri Avrupa başkentlerinde el üzerinde gezdirenlere "Demokrasi ve insan düşmanları, utanmıyor musunuz?" diye iki laf etmezler. DHKP-C'li katilleri Avrupa Başkenti Brüksel'de özel timlerle koruyanlara "İnsan öldürenleri besliyorsunuz.
Siz insan mısınız yoksa hayvandan da öte mi?" diye asla soramazlar.
Bizdeki işbirlikçi medya İngiltere'den Yeni Zelanda'ya, tam 63 ülkeye "Ne işiniz var Musul'da" deme cesaretini gösterecek kadar hür değildir. Onların hürriyeti ancak "Ne işimiz var bizim Musul'da" sorusunu kendi Devleti'ne yöneltmekte vardır. Alman gazeteleri Türk Devleti'ne manşetlerinde saldırır, bizimkiler gidip o Almanlarla ortaklık yapar. Avrupa Birliği büyükelçileri HDP'li terörist sevicilere yapılan operasyon sonrası acil toplantıya çağırırlar birbirlerini. "Türkiye'de demokrasi sekteye uğruyor" diye... Bizim işbirlikçi medyadan "Utanmazlar, darbe girişimi ve 243 kişinin öldürülüp, binlerce insanın yaralanması, Meclis'in bombalanmasından sonra neredeydiniz?" diye soran çıkmaz. O büyükelçilere "Demokrasiye kurşun sıktılar, bombalarla binlerce eve kan ve gözyaşı yağdırdılar. O zaman neden acil toplanmadınız" diyerek ikiyüzlülüklerini bir yüzlerine dahi vuran asla çıkmaz. "Katiller, teröristler başkentlerinizde geziyor, siz KATİL HAKLARI SAVUNUCUSU musunuz?" diyen olmaz. Giderler Amerikalar'da köprüaltı röportajları ile teröristleri aklamaya çalışırlar. Demokrasiye kurşun sıkanların yığınak yaptığı Pensilvanya çiftliğine uğramazlar, gazeteci, foto muhabiri göndermezler. Çiftlik önünde gezinip koruma yapan CIA ajanlarını görüntülemezler, "Bize insan hakları ve hukuk dersi vereceğinize, Tanklarla gezen katilleri neden orman içindeki saraylarda koruyorsunuz?" diye manşet atmazlar.
Her kalkışmada İngiliz elçisi ile röportaj yaparlar, bize perde arkasını Londra ağzıyla verirler. Amerikan elçisine "Ne işin var Artvin'lerde" diye sormazlar. Alman elçisi ile yemeklerdeki muhabbetten pek vakitleri kalmaz buna çünkü. Ve dahası BATI'nın bu ülkeyi karıştırmak isteyen teröristleri neden kullandığını asla anlatmazlar. Maşaları bile sorgulayacak, iki laf edecek ne cesaretleri ne de izinleri vardır. Onlara verilen tek izin, BATI başkentlerinde pişirilen Türkiye düşmanlığını, söylemleri, sloganları makaslamadan burada sayfalarından taşırmaktır. Bardak taşıyor, YENİ TÜRKİYE kuruluyor. Gemi yoluna daha büyük güçle devam ediyor. Yakında batıdaki limanlara sığınanların sayısı artacak!