ARDA USKAN

ARDA USKAN

Tarihi 21 Şubat 2011

Kuralları bileceksin!

Kuşkusuz Elif Şafak, Türkiye'de en çok satan ve en çok okunan yazarlarımızdan biri.
Üstelik okurları için pek çok zahmete de katlanıyor. Örneğin son kitabını yazmak için taaa Londra'lara kadar gitmiş. Orada verdiği bir konferansta, yeni kitabının çok hüzünlü oluğunu, yazarken sık sık ağladığını söylemiş. Doğaldır, o yazarken ağlamazsa biz okur olarak neden ağlayalım ki! Konferans sırasında roman yazmanın altı kuralını da açıklamış: Empati, makro yerine mikro olanı görmek, mizah, alışkanlık, göçebelik ve bağ kurmak... Bunu okuyunca, Elif Hanım kadar ünlü olmasa da, bir başka ünlü yazarın, Somerset Maugham'ın şu cümlesi geldi aklıma nedense : "Roman yazmanın üç kuralı vardır ama ne yazık ki bunları bilen yoktur." İngiliz Somerset abi'nin bilemediğini Elif ablanın bilmesi, bir Türk olarak gururlarımızı okşamasın da ne okşasın!


Feministlere TESLİM EDELİM!
Nasıl da beyefendi ve aydın ifadeli bir görünüşü var! Ama 'fikirlerine' ve 'saptamalarına' gelince sıra, oluyor size bir 'maganda!' Erzurumlu kızların İstanbul'a gelip rezil-i rüsva olduklarını savunan basın müşavirinden söz ediyorum. Fazla söze gerek yok aslında, böylelerini -şayet bir kalem sürçmesi değilse yazdıkları- görevden almakla yetinmeyecek, bizim feminist kadınların arasında yaşamaya yollayacaksınız. Ki kızlar öğretsinler ona, 'ağaç diplerinde bekaret kaybetmek' nasıl olurmuş.
Şimdi diyeceksiniz ki, 'şeriat gibi bir şey senin de önerdiğin. Kısasa kısas mı yani her şey!' Şahsen böyle 'şeriata' can kurban... 'Kadınların arasına atılmak' yani...

İKİ AYRI GERÇEK
Raşamon'un felsefesinden çok sık söz ederim bu sütunlarda...
Çünkü bilirim ki, eleştirdiğim her olayın bir de 'diğer cephesi' vardır. Ve o tamamen farklıdır. Peki hangisi gerçektir? Belki hiç biri.
Şimdi bildiğiniz müessif bir olayı, Raşamon gibi sizler de kendi 'doğrunuza' göre değerlendirebilirsiniz.
Ortada öldürülmüş genç bir adam var. Adı Tolga Taş. Çok yakışıklı ve manken.
Çocukluk arkadaşı Özcan tarafından bıçaklanarak öldürülüyor. Özcan ise diğerinin tersine sıradan bir genç. "Bana küfür ettiği için bıçakladım" diye savunuyor kendini. Tolga taraftarları ise, 'bu kinin taa çocukluklarına dayandığını ve Özcan'ın arkadaşını hançerlerken bunun altında yatanın, yıllara dayanan şuur altı bir kıskançlık olabileceğini' öne sürüyorlar. Öyle ya manken olan, kızları rahatça tavlayan ve para kazanan hep Tolga! O zaman yok olup gitsin şu dünyadan!
Raşamon'un ikinci fotoğrafı ise, tam tersi bir gerçeği koyuyor ortaya; Tamam Tolga yakışıklı filan ama para konusunda çok hırslı bir genç. Mesela, laptopunu sattığı adam (Özcan aracı olmuş) hastalanıp ölüyor ve kalan 300 lirayı almak için rahmetli, sürekli arkadaşını tehdit ediyor; "kalan borcu sen ödeyeceksin" diye. Münakaşa sırasında da aldığı iki bıçak darbesiyle oracıkta can veriyor.
Ve bu da bize, her vukuatın, mutlaka en az iki ayrı fotoğrafı olabileceğini açıkça gösteriyor. 'Gerçek bir tanedir' klişesi ise, sadece kanunlar önünde geçerli kalıyor.


BENDEN ZIRNIK ÇALIŞMAZ!
Kazma
adam bir de poz vermiş gazetelere. Paul isimli bir İngiliz araba tamircisinden söz ediyorum. 4 çocuk peydahladığı 10 yıllık nişanlısına, evlenmek için şöyle bir şart koşmuş; "Filan tarihe kadar Facebook'ta 1 milyon takipçiye ulaşırsan, seninle ancak o zaman evlenirim!"
Zavallı Kelly de bu şartı yerine getirmek için insanların kendisini arkadaş olarak eklemesini istiyor. İstemek ne kelime yalvarıyor adeta kız. Nah işte şuraya yazıyorum; O sayıya ulaşması için son adam ben kalayım, tek o yarmanın dediği olmasın diye arkadaşlık ilan edersem namerdim. Bu aynı zamanda kadını, o öküzden kurtarmak için tabii.

ÖĞRETMEN F.S SUÇLU MU?
Yine ülkece ayağa kalktık ve bir öğretmenimizi linç ediyoruz.
Sebep; bu öğretmenin, 7 yaşında ve zihinsel engelli bir kız çocuğunu, 'Engellileri kaynaştırma' projesi kapsamında yerleştirildiği kendi sınıfından sürekli kovması!
Böyle yazınca işte, vatandaşın aklına düşün de, 'şeytan diyor ki kalk git, bu kadın öğretmenin saçını başını yol' oluyor.
Oysa o sınıf ortamının bir benzerine şahit olan biri olarak, ben bu kadar 'gaddar' olamıyorum. Yıllar öncesi oğlum ilkokul öğrencisiyken, kendi gibi diğer bir hiperaktif veletle, sınıfın nasıl tozunu attırdığını ve hocayı nasıl çıldırttığını biliyorum çünkü.
Öğretmen diğer çocuklara okuma-yazma öğretmek için çırpınırken bizimkiler sıralar arasında dolaşıp onun bunun defterlerini çekiştiriyordu. Ne dur'dan anlıyorlardı ne otur'dan. Bence dünyanın en zor işidir ilkokul öğretmenliği.
Zihinsel engelli olmasına gerek yok, aklı fikri sokaktaki oyunda olan onca 'kıpırdak' çocuğu tahta sıralarda oturtacak ve bir şeyler öğreteceksiniz, düşünsenize! Üstelik bu konuda, sınıf genelinde başarısız olursanız, sadece diğer velilerin hışmına uğramakla kalmayacak, meslek hayatınızın da sonu olacak. Bu yüzden Milli Eğitim, belki bir başka formül bulmalı. Her iki tarafı da mağdur etmeyen...


Altın 'Toprak' oldu!
"
Evdeki eşyalar için depo tuttuk, 2-3 gün oğlumun evinde kalacağım, 17 evim vardı, 17'si de borçlarım nedeniyle gitti" demiş Halis Toprak. Birileri bu adama beddua etmiş anlaşılan; "Altın diye tuttuğun toprak olur inşallah" diye... Ne kadar üzüldüğümü anlatamam.

EŞEK ARISI
"Mozart dinlemiyorum ama Türkiye'ye gelirse konserine mutlaka giderim." Emrah
"Erken seçim olmasaydı 2084'e kadar iktidarda kalacaktık!" Bülent Ecevit
"23.Yüzyılı yaşadığımız bu günlerde başıma gelen bu dram..." Q kızı Reyhan
"Bazı futbolcuların hepsi sigara içiyor." Fenerbahçeli Oğuz Çetin
Gazeteci Sorusu; "Türkan Hanım, gözlerinizi bağışlamayı düşünür müsünüz?"
Türkan Şoray yanıtı; "Bugün mü?