Türkiye'de de durum farklı değil. Konut kredileri portföyünde 24-30 yaş grubunun ağırlığı giderek artıyor. Geçmiş dönemlerde söz konusu grup toplam portföy içinde yüzde 7'lik bir paya sahipken şimdi bu oran yüzde 15'i geçmiş durumda.
Kredi kullananların yüzde 80'i lise ve üniversite mezunlarından, yani kentlileşmiş insanlardan oluşuyor. Tek yaşayan insanların eğitim düzeyleri, gelirleri, kentlileşme oranları daha yüksek. Bu insanlara konutla ilgili önerilen "lüks" sadece bazı konfor öğelerinden ibaretse bu artık yeterli olmayacak. Artık gerçek bir gusto, bir bakış açısı ve modern bir öneri getirmeyenlerin şansı yok. Artık lüks; gösterişten uzaklaşmak ve sadece kendin için lüksün keyfini çıkarmak demek. Yeni dönemde 'lüks' pahalı olan değil, kişiyi ruhen ve zihnen zenginleştiren bir şey.
Amacımız, insanları sosyal, estetik ve hatta moral açıdan hayatlarına değer katan, onlara yaşama sevinci veren bir bütünün parçası olmaya davet etmek. Onları mahalle kültüründen uzaklaştırmamak... İstanbul'daki yapıların çoğu sadece deprem açısından dayanıksız değil, sosyolojik olgular açısından da dayanıksız... Yapılar sosyolojik değişimle yüzleşmeli.
İnsanların arzularının ve yönelişlerinin mekanı projeler geliştirmek istiyoruz.
Aslında sektörün temel sorunu, büyürken, alıcısını entellektüel açıdan zenginleştiren, modern öneri getiren projeler sunmaması. Eğer sektör entelektüel ödevlerini yerine getirirse, bu büyüme değer üreten bir büyüme olacak.