Tarihi 22 Mayıs 2024

Yeni kontrat!

GENÇLİĞİ bir çırpıda yakılan zamanların adamıydı da benim gözümde hiç eskimemişti.
İnsanlığın her gün biraz daha öldüğü, kötülüğün iyiden iyiye palazlandığı bir dünyadan nereye kaçabilirsin!
Arkadaşım İstanbul Silivri'de bol topraklı bir köy evini seçmişti.
Hala geciktirdiğim ve ertelediğim düşlere beni de davet ediyor, arada bir ziyaretine gidiyorum. Gübre kokusu, şehrin göbeğindeki zorbaların yaydığı kokunun yanında parfüm gibi geliyor insana.

***

Bir fırtınanın gelip alacağı gerçekleri bildiği için süt vermeye hazır birkaç inek ve kuzu almış, horozlardan erken uyanıyormuş artık. "Bu hayata geç bile kaldım" dedi.
Penceresinden okuyormuş ayçiçeklerinin mesajını; "onlar yüzünü güneşe dönüyorsa ben niye karanlıkta kalayım" diye karşılık verdi.
Gezen tavuk yumurtası yemenin bile "olağanüstü" sayıldığı bir dünyanın dışında küçük bir dünya kurmuştu kendisine. En çok da kire bulaşmamak için.

***

Serin bir rüzgar esiyordu geceleri. Bir yere varmak için acelesi yoktu da uzak duruyordu kablolu hayata. Ne televizyon izliyor ne gazete okuyordu. Ama hukukun hala kişiye özel davrandığını duyduğu zaman içi içini yiyordu.
Haksızlığa karşı durmakla yemişti ömrünün çoğunu, kalanı buydu.

***

Aynı gerçeklerde kaybolanlar aynı şarkılarda buluşurlar, her zaman.
Eline sazını alanların mevsimlerinde gezinirken, eski moda bir pikapta gençliğinden kalan plakları dinliyordu. "Bu plaklar çok değerlendi" dedim de güldü, "eldekilerin değerini kaybedince anlıyoruz!" diye karşılık verdi.
Cem Karaca'dan Tamirci Çırağı'nı dinledim de "orijinal plağı nereden bulduğunu" sormadım. Çünkü biliyorum ki teknolojiye merak sarsaydı Mars'ta su bulurdu.
Her muhabbetin sonunda asıl meseleye getiriyordu konuyu; "azalan güzellikler yarın hiç kalmayacak çoğalan kötülükler asla azalmayacak."

***

Omuzlarında ne çok arkadaş tabutu taşıdığını bilirim. Kötülüğün salgın olduğu bir ülkede hayatın gaz pedalından ayağını çekmişti artık.
İsyanlarını dizginlemişti de mağlup yanlarını en iyi biçimde böyle onarıyor, şehirde kaybettiklerini bir köy evinde kazanıyordu.
Kendi tabiriyle elden düşme sevinçlerle idare etmeyi öğrenmişti.
Bahçede çimlere basmak serbest.
Fesleğenin kokusunu bile bilmeyen nicelerine karşılık onu sardunyalarla fısıldaşırken gördüm, ortancalar bahçenin en güzel ressamıydı fotoğraflarını çektim.
Yeni hayatla yaptığı kontratın bir kopyasını da kendime aldım. Herkesin tamamlanacak bir ömrü vardı, onun tercihi de buydu.

***

İnsan ulaşacağı yerin keyfini çıkarmalı zaten, adı ölüm bile olsa!

MUTLULUK TAKVİMİ
Sende anısı olan sokaklara çık.
Gitarın tellerine dokun.
Dinlemeden burun kıvırma.
Fanatik olma.

Tek kişilik bir aşk var
Kırılmış aynalarda
Seni tanıyan nasıl
Sensiz kalabilir ki

Seven yürek gitse de
Gözü arkada kalır
Bir veda nasıl senden
Güzel olabilir ki

İhtimallerde yoksan
Bari aşkı hatırlat
Bu kalbi sevmek için
Taşıyoruz be hayat

Bizim neyimiz noksan
Ömrümüze ömür kat
Biz zaten ölmek için
Yaşıyoruz be hayat
Hakkı YALÇIN

Çocukların bu yaşta depresyon ilaçlarıyla tanışması tamamen büyüklerin günahıdır!

Anahtar sözcük!
Okuldan dönecek olan çocukları için evinin anahtarını komşuya bırakan insanları kaybettik. Önce güveni sonra yüreklerdeki merhameti!
"Paranın terbiyesiz ettiği insanları toprak terbiye edecektir" diyoruz ama hiç ölmeyecek gibi yaşayan insanların bir avuç toprağa çiçek ekmesini beklemiyoruz.
Onlar futbolda nefret tohumlarıyla beslenirken, çocuklarımızı bu züppelerden nasıl koruyacağımızı düşünüyoruz kara kara! Ama renk körü olanlar futboldaki yöneticilerden çok daha tehlikeli.
Çünkü anahtar sözcük para!