Ben yirmi yıllık televizyoncuyum.
Bu 'neden saçların ağardı' diye sormak gibi bir şey. Yaşayan bir organizma, gerçekten çalışıyor ve yaşamaya, hayatı algılamaya devam ediyorsa, hayatının üzerine hep bir tuğla koyar, o tuğlalar da sizi hep bir yerlere götürür.
Ben yaşıyorum, çalışıyorum. İzleyici de beni bu yöne götürdü diyebiliriz. 'Sadece bunu yapacağım' diye bir şey yok. Bundan sonra da aklımda başka başka şeyler var. Yaşadığım sürece üretmeye devam edeceğim. Pek çok kişi bu soruyu soruyor, ama neden sorduklarını aklım almıyor.
Benim almıyor, sorulmaması lazım aslında. Her insanın böyle olması gerekir. Şimdi Hukuk Fakültesi'nde yüksek lisans yapıyorum. Bir sene sonra inşallah doktoraya başlayacağım. Akademik kariyer yapmak istiyorum. Bununla ilgili açıklamak istemediğim başka projelerim var çünkü... Beş altı yıl sonra yine "Neden böyle" diye soracaklar. İşte şimdiden alt yapısını hazırladığım için öyle olacak. Durmuyorum ki sabah 06.00'da kalkıyorum 22.00'a kadar okula gidiyorum. Neden sabah 06.00'da uyanan bir insan programını bitirdikten sonra akşamın 22.30'una kadar okullarda? Çünkü geleceğe dair bir yatırım yapıyor. Bu insana 'neden böyle oldu denince…' Anlatabiliyor muyum?
Cevap vermeyeceğim de… Bazı insanlar konuşurlar, bazı insanlar konuşulur. Ben konuşulmayı tercih ederim. Çünkü beni izleyenler gerçeği biliyor, onun için içim çok rahat. Ama yanlış yaptığım bir şeyde de çıkıp aslanlar gibi özür dilemesini de bilirim.
Ben dedektifçilik değil gazetecilik yapıyorum.
İnsan olmak! Reyting alacak öyle şeyler oldu ki ve özel hayatları dikkate alarak o kadar çok şeyi geri çevirdim ki! Münevver Karabulut olayında bile kimse kusura bakmasın, babasının psikolojisinin bozulduğunu ve artık canlı yayınlara çıkmaması gerektiğini ilk söyleyen benim. O yayına bağlanmak isterken "hayır" diyen bendim ama baba, o sırada bütün ana haberlerdeydi. Benim etik anlayışım bu. Ayrıca şunu da anlamıyorum, oraya gelenler memnun, emniyet memnun, vatandaş memnun, kim memnun değil?
İşbirliği içinde değilim. Sadece gazeteci olarak görevimi yapıyorum. Gelen ihbarları oraya yönlendiriyorum. Buna işbirliği denemez, o başka bir şeydir,
Tabii olmaz mı? Önemli olan program değil, oraya gelen insanın işi çözülsün. Onlar içi yanmış, çoğu okuma yazma bile bilmeyen insanlar. Oraya geliyor ve yardım istiyorlar. Bana gelene kadar bütün çarelerini tüketmişler. Hemen hepsiyle aylarca görüşüyorum. Programa çıkarmadığımız halde yardımcı olduğumuz vatandaşlarımız var. Ben her zaman birini kapıdan çevirirsek işimizin ters gideceğine inanmışımdır.
Başbakan olacaktım…
8-10 yaşlarındaydım, Türkiye'nin ilk kadın başbakanı olmak istiyordum. Tansu Çiller başbakan olunca hayallerim yıkıldı, bunun üzerine vazgeçtim.
Hayır ikinci olmayı sevmem. Şimdi kadın Cumhurbaşkanımız yok mesela!
Şaka olduğunu kim söyledi?
Çok çalışkan, inek tabir edilen cinsten… Beşinci sınıfı bitirene kadar yerli yabancı okumadığım klasik eser kalmamıştı. Hala sürekli okurum ve hala ders çalışmayı çok severim.
İşini iyi yapan bir magazin gazetecisini zaten kimseye küçümsetmem. Sokakta yürürken gideyim de magazinci olayım demedim. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'ni dereceyle bitirdim. Kanal 6' da yönetmen yardımcılığı yaparken Kenan Erçetingöz bir magazin dergisi ve programı hazırlıyordu. Onunla çalışmaya başladım ve magazinle tanışıklığım onun sayesinde oldu. O yıllardan bu yana yazılı ve görsel basındaki çalışmalarımı bir arada yürüttüm. O yıllarda ünlüler dünyasının yaşamıyla ilgili haberler yapıyordum. Şimdi ise daha bizden insanlarla beraberim. En büyük fark yardım edebildiğim noktada yaşadığım duygusal tatmin…
Onu onlara sorun. Hiç sanmıyorum neden korksunlar ki benden?
Neden? Tarz olarak sert mi buldunuz beni?
Teşekkür ederim ama bu bir erkeğin bir kadının yelkenleri suya indirmesi için söylediği sözlerden biri, fakat yemezler…
Mükemmelliği kabul etmiyorum. Ama hiç olmadı. Keşke şunu yapmasaydım dersem kendime hakaret etmiş olurum. O an öyle gerekiyormuş, öyle davranmışım. Ne yaptımsa kendi irademle yaptım…
Kime ne hesap vereceğim ki! Hesabını vereceğim bir Allah var, bir de kendim.
Tamam valla kızmayacağım sor…
(Sevgili Takvim okurları burada iş koptu… Müge bastı kahkahayı ve elimdeki soru kağıdını kaptı. Roller değişmişti ve artık o soruyordu)
62.
Erkeklerin kafasında bir prototip vardır.
O zaman bari sarı saçlı olsun. Bir erkek -yalan söylemeyelim şimdi- dış güzelliğe takar kafayı. Tabi bu arada 300 kiloluk kadına aşık olan salaklar da çıkabilir aramızdan. Kimse alınmasın obez üstü kadınlardan söz ediyorum. Yani karşılıklı konuşabileceğin… Yahu ben ne saçmalıyorum, kendi söylediklerimi de yazmak zorunda kalacağım…
O jigololuğa girmez mi?
O zaman fena olmaz ama üçgen vücutlu kadın durumu biraz karıştırıyor…
Genç diyecek kadar da şuursuz değilim herhalde. Orta yaşlı, yani 30'undan aşağıya olsun! Mesela Catherina Deneuve olmasını tercih ederim…
Yahu Catherina Deneuve'ün seksiliği mi kalmış! Bir tek avantajı şu olabilir; Fransızca bilmediğim için kadın dırdırı dinlemeyeceğim. Çevrende var mı böyle biri?