"BÜYÜK BİR İMAN VE DAVA ADAMIYDI"
Başkan Erdoğan, Kısakürek'in, yüzyıllar boyunca i'la-yi kelimetullahın sancaktarlığını yapmış bir milletin ruh köküyle bağının zayıflamasını hiçbir zaman kabullenmediğinin altını çizerek, "'Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya; Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya.' derken milleti yeniden ayağa kalkmaya davet ediyordu. 'Sen bir devsin, yükü ağırdır devin; Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin.' mısralarındaki çağrının da muhatabı topyekun milletimizdir." ifadelerini kullandı.
Erdoğan, üstadın mücadelesinin, Türk milletini ruh köküyle yeniden buluşturmak olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Üstadın, Anadolu'nun ruh kökü dediği şey ise bizi biz yapan, vatanı vatan kılan, milletimizi millet yapan kadim hasletlerin bütünüydü. Harcını, dini ve felsefi bir olgunlukla, sancılı ürperişlerle, sevinçlerle ve Doğu'nun batmayan güneşiyle kardığı tüm eserlerinde üstadın öncelikli gayesi işte buydu. O, zaman ve mekan şuuruna sahip, büyük bir iman ve dava adamıydı. O gümrah bir ırmak misali akan şiirleriyle, tiyatrolarıyla, tenkit ve inceleme yazılarıyla bir hakikat yolcusuydu. Üstat, merhum Yahya Kemal'in, 'Ağzımda annemin ak sütü gibidir.' dediği Türkçeyi en mahir, en müessir şekilde kullanan ediplerimizden biriydi. 'İşgalcilerin' diye tabir ettiği devrinin tatsız tuzsuz, renksiz, ahenksiz lisan dayatmalarına asla itibar etmemiştir. 'Dilden daha büyük, dilden daha aziz, dilden daha gerçek, dilden daha müdafaalı vatan yoktur.' diyerek, Türkçeyi savunmuştur."
"ŞİİRLE MUTLAK HAKİKATİ ARAMIŞTIR"
Başkan Erdoğan, üstat Kısakürek'in, şiir ve nesirdeki hikmetli sözlerini keskin bir zeka, derinlik, ustalık, mecaz ve nükteyle tezyin ettiğini vurgulayarak, "Sanatların sultanı olarak tarif ettiği şiirle, mutlak hakikati aramıştır. Necip Fazıl'a göre mutlak hakikat Allah'tır. Şiir, Allah'ı sır ve güzellik yolunda arama işiydi. Şiire ve Allah'ın mahrem ülkesi meçhuller aleminin derbeder seyyahı olarak gördüğü şaire çok önemli görevler yüklüyordu." dedi.
Üstat Kısakürek'in, gerçekleştirmek için bütün bir ömrünü vakfettiği ideallerini ancak ve ancak genç kuşakların gerçeğe dönüştürebileceğine inandığına dikkati çeken Başkan Erdoğan, şunları söyledi:
"Bu gençliğin maya tutması için de üstat, kendi ifadesiyle, 30 yıl boyunca uğraştı, didindi, bu uğurda zindanlara atıldı. Tüm yasaklara, tüm engellemelere rağmen, 35 yıl boyunca neşrettiği Büyük Doğu Dergisi ve kurucusu olduğu Büyük Doğu Cemiyeti ile özellikle gençlere ilham aşılamanın, öz güven ve cesaret vermenin gayretindeydi. O, mücadelesini, fildişi kulelerde değil, milletin içinde, milletiyle, bilhassa gençlerle birlikte yürüttü. Anadolu'yu karış karış gezerek, binlerce kişinin katıldığı konferanslar tertip etti. Sayısız takibata uğradı."
"GENÇLİKTEN ÜMİDİNİ HİÇBİR ZAMAN KESMEDİ"
Başkan Erdoğan, Kısakürek'in, defalarca hapse girdiğine, birçok haksızlığa maruz kaldığına fakat inandığı yoldan asla geri adım atmadığına işaret ederek, "Birisinde, Hakim bey, 'Artık bıktık senden.' ifadesini kullanınca verdiği cevap çok manidardır. 'Siz hancı, ben bu yolda yolcu olduğum müddetçe ben buraya daha çok uğrarım.' Geleceğin fikir yükünü sırtlayacağına inandığı gençlikten ümidini hiçbir zaman kesmedi. Rabb'im bizlere de gençlik yıllarımızda üstadın bu samimi mücadelesine omuz vermeyi bahşetti. Necip Fazıl Kısakürek'in 50. muharrirlik ve 40. mücadele yılı jübilesinin takdimini yapmak bu fakire nasip oldu." değerlendirmesinde bulundu.
"AYASOFYA CAMİ-İ KEBİR ASLINA RÜCU ETTİ"
Üstat Kısakürek'in hayattayken takdimini yapma bahtiyarlığını yaşadığını belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Vefatından 37 yıl sonra ise en büyük hayali olan Ayasofya'yı açma şerefine de eriştik. Allah'a hamdolsun 80 yıllık hasretin ardından zincirleri hep birlikte kırdık ve Fatih'in vasiyetine uygun olarak Ayasofya'yı asli kimliğine tekrar kavuşturduk. Ayasofya Cami-i Kebir aslına rücu etti. Birlikte bu başarıldı. Üstadın hayalini kurduğu şekilde tıpkı bir kitap gibi, tıpkı mukaddesatçı Türk gençliğinin kalbi gibi bu yüce mabedi açmayı başardık. Rabb'ime bir kez daha bizlere bu onuru, bu şerefi, Ayasofya'nın esaretine son verme bahtiyarlığını bahşettiği için sonsuz hamdediyorum."
Başkan Recep Tayyip Erdoğan, "Ayasofya'yı yeniden açan Cumhurbaşkanı olarak anılmak, bizim gönül dünyamızda şereflerin en büyüğüdür." dedi.
Başkan Erdoğan, Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenen Necip Fazıl Ödülleri programında, Ayasofya'yı asli kimliğine tekrar kavuşturduklarını söyledi.
Erdoğan, "Ayasofya'yı yeniden açan Cumhurbaşkanı olarak anılmak, bizim gönül dünyamızda şereflerin en büyüğüdür. Ayasofya'nın yanındaki birçok müktesebat rahmetli Kadir Bey zamanında yenilendi, fakat şu andaki zat, oradaki birçok eseri kaldırarak boşaltılmış bir harabeye döndürdü." ifadelerini kullandı.
Şimdi orayı yeniden restore ettiklerinin altını çizen Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bunlara hiçbir şey bırakılmaz, inanın öyle. Bunlar ülkeyi bile çırılçıplak hale getirirler. Geldiğimiz zaman çöp, çukur, çamurdu İstanbul. Öyle almıştık. Ama kendilerine nasıl bir İstanbul teslim ettik, ortada. Onlar şimdi yine ne yaptılar? Aynı hale dönüştürdüler, dönüştürüyorlar. Onun için 31 Mart çok önemli. Yeniden İstanbul'umuzu, Türkiye'mizi aslına rücu ettirmek için 31 Mart çok önemli."
Ayasofya'yı kendilerinin açtığını ama onu koruyacak olanların elbette gençler olduğunu dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Gençlerimizin bu mukaddes emanete layıkıyla sahip çıkacağına yürekten inanıyorum. 'Zaman bendedir ve mekan bana emanettir.' diyen, 'Kim var?' diye seslenilince sağına ve soluna bakınmadan fert fert 'Ben varım.' cevabını veren bir gençliğin karşımda olduğunu görüyorum. Böyle olduğu müddetçe Allah'ın izniyle Ayasofya'nın kubbelerinden Kur'an sesi, minarelerinden ezan sesi hiçbir zaman eksilmeyecektir. Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi, Türkiye Yüzyılı'nın sembolü olarak ebediyete kadar mümin yürekleri selamlamaya devam edecektir."
Necip Fazıl'ın izini süren düşünce ve edebiyat damarının, Türkiye'de halen yazı, şiir ve fikir pınarlarını beslemeye devam ettiğine dikkati çeken Erdoğan, "Üstadın geride bıraktığı ilim, kültür ve sanat birikiminin özellikle günümüzün genç kalemleri tarafından sahiplenildiğini görüyoruz. Ödül takdim edeceğimiz kardeşlerimizin arasında gençlerimizin de olmasından büyük bir memnuniyet duyuyoruz. Biz de üstadın adına verdiğimiz 'İlk Eserler' ödülüyle genç kardeşlerimizi destekliyor, cesaretlendiriyoruz." diye konuştu.