Muhalefet 'Bir sansür, bir yasaklama var' diyor. Katılmıyoruz; bu doğru değil. TBMM'nin Dijital Mecralar Komisyonu'na şimdiye kadar Facebook, Google ve Youtube, TikTok dahil olmak üzere tüm temsilciler geldi. Twitter ile birkaç defa plan yaptık ama maalesef Kovid-19 salgını nedeniyle ertelemek durumunda kaldık.
YOĞUN ŞİKAYETLER VAR
TBMM'de komisyonunuza gelen tüm dijital ağların temsilcileri 'Vatandaşların yoğun şikayetleri var. Bizler de sosyal medyada yaşanan bazı paylaşımlardan rahatsız ve kendi etik kodlarımızı devreye sokuyoruz' dedi.
Zaten rahatsız olmamak da mümkün değil. Cinsel suçlar, çocuğa saldırı, uyuşturucu ticareti, kadına şiddet, ırkçılık, nefret, islamafobi, hakaret, saldırı, ayrımcılık bunların hepsinin yapıldığı yer maalesef dijital ağlardır.
YIKIM VE KAOS ALANI
Sosyal ağlar tüm dünyada tartışılıyor. Hükümetler ve parlamentolar dijital ağlara karşı tedbirler almak çerçeve yasalar koymak istiyorlar. Maalesef sosyal medya adeta bir yıkım yerine ve kaos alanına dönüşmüştür. Bize gelen temsilciler de bu konudan şikayetçiler ve onlar da kendi etik kodlarını koymak istiyorlar" diye konuştu.
DÜZENLEME LAZIM
Yayman, yasayla birlikte demokrasiyi, hürriyetleri ve kamu düzenini koruma altına almak istediklerini söyledi.
Yayman şunları söyledi:
Dezenformasyon konusunu siyaset üstü bir konu olarak görüyoruz. Yani burada sadece iktidarı ve muhalefeti değil demokrasiyi, TBMM'yi koruma altına almak istiyoruz. Kendini meclisin, demokrasinin üzerinde gören ve yeni bir vesayet kurmak isteyen ulus aşırı dijital şirketlere karşı diyoruz ki: 'Bu olmaz, burada bir düzenleme yapmak lazım.'
ÖRNEKLERE BAKTIK
Düzenlemeyi yaparken Avrupa örneklerine baktık. Almanya, Fransa, İngiltere ve Amerika örneklerine baktık. Biz ne bireysel özgürlükleri kısıtlamak ne de kamu düzenini bozmak gibi bir tercihte bulunmuyoruz.
Biz hem bireysel özgürlükleri hem de kamu düzenini koruma altına alacak ortak akılla bir çalışma yürüttük
YANGINDAN DAHA BÜYÜK
Dezenformasyonun geldiği durumu şu şekilde özetleyen Yayman, "Hatay'da bir orman yangın çıktığını zaman, yangının sosyal medyada kullanım şekli yangınının yarattığı tahribattan daha büyük yıkım yaratıyor. Ya da dünyanın hiçbir ülkesinde o ülkenin cumhurbaşkanına "Öldü" diye 'tweet' atılmıyor, sosyal medya üzerinden bu kadar kişilik haklarına saldırı yapılmıyor.