Yalan siyasetinin tek adresi: CHP! İşte Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibinin iftiraları!

Hükümeti her adımını eleştirmekten çekinmeyen CHP, işi muhalefet boyutundan çıkararak yalan siyaseti yapmaya başladı. Partinin yalanlarında öncü isim tabi ki Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu. Suni gündemler yaratıp asılsız iddiaları ortaya atan CHP’nin skandalını manşete taşıyan medya organları bile özür dilerken Kılıçdaroğlu ve saz ekibi utanmadan iftiralara devam etti. Aslında bu durum CHP’nin genel olarak izlediği siyaset biçimiydi. İşte son bir ayda Kemal Kılıçdaroğlu ve partisinin ürettiği yalanlar…

Giriş Tarihi 29 Haziran 2021, 10:21 Güncelleme 29 Haziran 2021, 10:44
Yalan siyasetinin tek adresi: CHP! İşte Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibinin iftiraları!

İÇİNDEKİLER

Sandık dışı yöntemlerle iktidar değişikliği yapmak isteyen mafya, terör örgütleri, yurt dışı fonlu sivil toplum kuruluşları ve muhalefet, psikolojik harp tekniklerini kullanmaya başladı. Psikolojik harp uzmanları ve iletişim bilimcilerin 'post truth' adını verdiğini kısa ömürlü, duygulara hitap eden ve kısa sürede yıkıcı etki yarabilecek yalanlara hız verildi. Hem CHP, hem de uzantısı olan medya organları iktidar üzerinde sokak baskısı yaratmak için son birkaç haftada şu yalanları başvurdu:

KATARLI ÖĞRENCİ:
-Milyonlarca gencin geleceğini etkileyecek olan YKS'den 1 gün önce Sözcü gazetesi "Katarlı gençlere Türkiye'de sınavsız tıp eğitimi hakkı verildi" anonsu ile bir haber servis etti. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP'liler de bu iddiayı doğruymuş gibi paylaştı. Anlaşmanın askeri bir anlaşma olduğu ve sadece sınırlı sayıda askeri öğrenciyi kapsadığı açıklandı. Haberi yapan yayın organları bile iddiaların yalan olduğunu belirtip özür diledi. Ancak CHP'liler ısrarla yalana devam ediyor.

OĞLUMUN ADINI DEĞİŞTİREMİYORUM:
-Yine CHP milletvekilleri Çankırı ziyaretinin ardından bir rapor hazırladı ve bazı iddialara yer verdi. Raporda bir vatandaşın oğluna Recep Tayyip adını verdiği, şimdi değiştirmek istemesine rağmen nüfus müdürlüğünün buna izin vermediği öne sürüldü. Çankırı Valiliği, müdürlüklerde bu yönde bir randevu veya başvuru bulunmadığını belirterek iddiayı yalanladı.

SALDA'YA KANALİZASYON AKIYOR:
-Yeni Şafak'ta yer alan habere göre, Vatandaşın çevre hassasiyeti de yalanlarla sürekli kaşındı. Sözcü, Tele1, Birgün gibi yayın organlarında, CHP'liler kaynak gösterilerek 'Salda Gölü'ne kanalizasyon akıyor' haberleri yapıldı. İddialarının gerçeği yansıtmadığı tahlil sonuçları ile ortala kondu.

BAKAN'IN KARDEŞİ YALANI:
-Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un kardeşinin de hissesinin bulunduğu bir şirketin bakanlığa 25 milyon tutarında bir satış gerçekleştirdiği yönünde iddia ortaya atıldı. İddiaları kesin bir dille yalanlayan Bakan Selçuk, iddialara ilişkin dava açtı.

11 MAAŞ YALANI:
-CHP Kayseri Milletvekili Çetin Arık, Tarım Kredi Kooperatifleri Genel Müdürü Fahrettin Poyraz'ın 11, Genel Müdür Yardımcısı Davut Arpa'nın ise 5 farklı kuruluştan maaş aldığını öne sürdü. Tarım Kredi iddiaları 'iftira' diyerek yalanladı. Poyraz'ın 7 şirkette, Arpa'nın ise 3 şirkette çalıştığını ancak tek maaş aldığı belgeleriyle ortaya kondu.

HAYALİ İFADE UYDURDULAR:
-Sözcü gazetesi, Avusturya'da gözaltına alınan 'Sezgin Baran Korkmaz'ın ilk ifadesine ulaştık' iddiasında bulundu. Haberde Korkmaz'ın 'Bayramda emniyet müdürlerine 3 milyon dolar rüşvet dağıttım' dediği iddia edildi. Ancak bu haber de yalan çıktı. Baran Korkmaz'ın ifadesinin hiç alınmadığı açıklandı.

128 MİLYAR DOLAR YALANI:
-Ana muhalefet partisi Merkez Bankası'nın 128 milyar dolar rezervinin buhar olduğunu iddia etti. Ancak defalarca yalanlanmasına rağmen konu CHP tarafından hala sıcak tutulmaya çalışılıyor.

MAFYA YALANLARI:
-Daha önce FETÖ tarafından uydurulan ancak itibar görmeyen yalanlar bu kez organize suç örgütü lideri Sedat Peker'in üzerinden ısıtılıp tekrar gündeme taşındı. "Kolombiya'dan Türkiye'ye 'kokain ağı' kuruldu", "Türkiye'nin Suriye'de cihatçılara silah yardımı yaptı" gibi iddialar defalarca yalanlanmasına rağmen CHP tarafından kara propaganda aracına dönüştürüldü.

KADINA ŞİDDET İSTİSMARI :
-Kadına şiddet konusu da CHP'nin istismar alanlarından birisi oldu. CHP'li Vekil Alpay Antmen, "Sığınma Evleri 22 ilden kalabalık. Kadın ve çocuk sığınma evlerinin sayısı da nüfusu da her geçen gün katlanarak artıyor" dedi. Ancak sığınma evlerinde sadece 1069 kadın ve 766 çocuğa hizmet verildiği açıklandı.

CHP BUNU PLANLI YAPIYOR
İstanbul Medipol Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Yusuf Özkır da muhalefetin yalanları sıklaştırdığına dikkat çekti. Özkır şunları kaydetti: "Başta Twitter olmak üzere sosyal medya 7-8 yıldır daha egemen bir şekilde hayatımızda yer edindiği için bu türden propagandanın etkisi güçlü şekilde hissediliyor. CHP tarihinde yalandan beslenmemin bir karşılığı var ve Türkiye'nin tek başına aktörleşmesi ve inisiyatif almasından rahatsızlar. Hep böyle oldu. Bu yüzden Türkiye'nin iyi ilişkiye sahip olduğu ülke veya aktörlerin şeytanlaştırılması için büyük bir çaba içinde. Toplumsal kutuplaşmayı artırabildiği ölçüde kendini siyaseten başarılıymış gibi görüyor. İplerin gerilmesinden kazanarak çıkacağını öngörüyor olabilir. Fakat 15 Temmuz gösterdi ki toplum Türkiye'de o eşiği aşmış durumda. Yalanlara ve kutuplaştırmalara prim verilmiyor. Fakat o gerilimi de yaşıyoruz toplum olarak. Öte taraftan bu negatif söylemin, içeriklerin, tehdit dilinin ve Kanal İstanbul konusunda olduğu gibi mafyatik açıklamaların seçmen nezdinde bir karşılığı yok. CHP'nin oyu ortada. Sadece kendi seçmenini radikalleştiriyor. Bu da ayrıca tehlikeli tabi. Bunun planlı yapıldığını düşünüyorum."

ÖZTRAK DA YALANI SÜRDÜRDÜ
CHP lideri Kılıçdaroğlu'ndan sonra partinin genel başkan yardımcısı ve sözcüsü Faik Öztrak da, "Katarlı öğrencilere sınavsız tıp eğitimi" yalanını savundu. CHP MYK sonrası açıklamada bulunan Öztrak, 2021 YKS sınavlarındaki soruların zor olduğunu iddia etti. Öztrak, "Neden bu kadar zor sorular soruldu? Boş kalacak kontenjanlara Katarlı öğrencileri doldurmak için mi bunu yaptınız?" şeklinde konuştu.

HEDEFLERİ KİTLELERİ HAREKETE GEÇİRMEK
İletişim bilimciler son günlerde hız kazanan 'post truth' yalanların yıkıcı bir etkiye sahip olabileceğini ifade ediyor. Sakarya Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim üyesi Doç. Dr. Mustafa Bostancı, teknolojiyle birlikte 'post truth' yalanların ön plana çıkmaya başladığını söyledi. Bostancı şunları kaydetti: Gelişen teknoloji ile 'Post truth - hakikat sonrası' diye bir tanımlama girdi hayatımıza. Gerçekten çok algının ön plana çıktığı, akıldan çok insanların duygu ve inançlarına yönelik mesajların üretildiği bir süreç doğdu. Bu tür mesajların, yalanların ani etki yaratma potansiyeli var. Bombayı bıraktığın anda kitleler harekete geçebiliyor. Geçmişte Gezi Parkı'nda bunu gördük. Başka bir yerde çekilen yaralı fotoğrafları sanki Gezi olaylarında çekilmiş gibi servis edilerek insanlar sokağa dökülmek istenmişti. Vodafone Maratonu'nun fotoğrafı 'İnsanlar Taksim'e gidiyor' diye servis edilerek kitleler tetiklenmek istenmişti. Bu tarz eylemler, mesajların yalan olduğu kısa süre sonra ortaya çıksa da, bunu ortaya atanlar amaçlarına ulaşmış oluyorlar. Hem anlık tepki hem de kamuoyu oluşturmak gibi etkileri olabilir. Bu tarz haberleri yayanların bu tarz yalan haber yapanların 'memleket karışmasın' gibi bir kaygıları olduğunu düşünmüyorum.

HEP BU KAFANIN İCADI!
CHP'nin yalan siyasetini köşesine taşıyan Sabah gazetesi yazarı Hasan Basri Yalçın şu ifadeleri kullandı:
Meseleyi hukuksuzluk vaadine kadar getirdiler. Ödemeleri yapmayacakları gibi şirketleri mahkemelerde süründüreceklermiş. Demek ki iktidar olsalar mahkemeleri de kontrol edecekler. Hepimizin haklarını çiğneyebileceklerini şimdiden ilan ediyorlar.
Daha öncesinde de benzer ifadelere rastlamıştık. Bazı işadamlarının mallarına el koyacaklarını, bazı medya kuruluşlarını kapacaklarını da söylemişlerdi.
Her gün yeni bir hukuksuzluk vaadi var. Lafa gelince muhalifler hukukun üstünlüğünden falan dem vurur. Ama daha muhalefetteyken bile hukuku çiğneme hayalleri kuruyorlar.
Bu zihniyetin eski alışkanlığıdır. İstiklal Mahkemeleri, Yassıada mahkemeleri, 28 Şubat maskaralıkları hep bu kafanın icadıdır.

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!

NE ECEVİT NE DE BAYKAL DÖNEMİNDE GÖRÜLDÜ!
"Böyle bir siyaset tarzı, ne Ecevit ne de Baykal döneminde görüldü" diyen Sabah gazetesi yazarı Mahmut Övür ise şunları söyledi:

Bu siyaset tarzı, sadece Türkiye'nin gelişmesini, demokrasinin derinleşmesini sekteye uğratmıyor, aynı zamanda siyasete güveni de sarsıyor.

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!