Bu adam hiçbir şey bilmiyor, bilmediğini de bilmiyor.
Desteksiz atıyor.
SSK'ya müdür oldu, SSK'yı batırdı.
CHP'ye başkan oldu, CHP'yi batırdı.
Allah Türkiye'yi korusun.
Bu adamı bu partinin başından kim yürütecek?" ifadelerini kullandı.
İşte Sabah gazetesi yazarı Engin Ardıç'ın bugünkü yazısı;
Bildiğiniz gibi çok bilgili, çok kültürlü bir adamdır.
Özü sözü bir, dosdoğrudur. Asla yalan söylemez.
Binde bir söylediği yalan yüzüne vurulunca utanacak kadar da dürüsttür.
"Atatürk Köy Enstitüleri'ni kurarak işe başladı" diyecek kadar tarih bilir.
Daha sonra bu derin birikimini, Atatürk'ün ölümünden sonra "kırklı yıllarda Köy Enstitüleri'ni kurduğunu" söyleyecek kadar pekiştirmiş ve ufak tefek yanlışlarını da böylece düzeltmiştir.
Geçen gün Anıtkabir defterine yazdığı mektupta, mücadelesinin "hakimiyet kayıtsız şartsız milletin olana kadar süreceğini" belirtmişti.
Partisinin "güçlenerek yaşamını sürdürdüğünü" söyleyecek kadar da gerçekçidir.
Nitekim girdiği bütün seçimleri kazanmış, o seçimlerin tek kaybedeni AK Parti olmuştur.
Bir de başı kıçı belli olmayan "akıl var, mantıklar" şeklinde bir söz etti ki, "akıl var mantık var" mı demek istedi, "akıllar ve mantıklar" mı dedi, kimse anlayamadı.
**
Bu çok bilgili adam, geçen gün yaptığı tarihi konuşmada şöyle cümleler de kurdu:
"Bizim yolsuzluklar konusundaki hassasiyetimiz köklerimizden geliyor. Ama 1950'lerin sonunda Türkiye ABD'den yardım almak zorunda kalır."
Bu iki cümle arasındaki mantık ilişkisini, aklımız ermediği için çözemedik.
Yolsuzluklarla Amerikan yardımı arasında ne gibi bir "illiyet bağı" olabilir?
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN