Kurban Bayramı tekbiri ne zaman başlar, biter? Teşrik tekbiri nedir? Kurban tekbirine ne zaman başlanır?

Teşrik tekbiri nedir? Kurban tekbirine ne zaman başlanır? Kurban Bayramı tekbiri ne zaman başlar, biter? Kurban Bayramı tekbiri, son günlerde en çok merak edilenler arasında yer alıyor. Kurban Bayramı arefe günü 10 Ağustos'ta idrak edilecek. Arefe günü itibarıyla başlayan teşrik tekbirinin ne zaman getireleceği konusunda araştırmalar sürüyor. Peki, Kurban tekbirine ne zaman başlanır? Kurban Bayramı tekbiri ne zaman başlar, biter? Teşrik tekbiri nedir? Teşrik tekbiri, sola selam verdikten hemen sonra ara vermeden, yerinden kalkmadan, mescidden çıkmadan ve dünya kelâmı konuşmadan okunması gerekmektedir. Arefe günü Sabah namazının farzından başlayarak bayramın 4. Günü ikindi namazının farzı da dâhil her (toplam 23) farz namazın ardından bu teşrik tekbirleri birer kez okunur.

Giriş Tarihi 11 Ağustos 2019, 09:03 Güncelleme 11 Ağustos 2019, 09:03
Kurban Bayramı tekbiri ne zaman başlar, biter? Teşrik tekbiri nedir? Kurban tekbirine ne zaman başlanır?

İÇİNDEKİLER

Kurban tekbirine ne zaman başlanır? Manevi bir zenginliğimiz olan gelenek ve göreneklerimizin nesillerden nesillere aktarıldığı Kurban Bayramı'na kısa bir süre kaldı. Kurban Bayramı'nın yaklaşması ile birlikte en çok merak edilen konular arasında 'teşrik tekbiri' yer aldı. Peki, Kurban tekbirine ne zaman başlanır? Kurban Bayramı tekbiri ne zaman başlar, biter? Teşrik tekbiri nedir? Teşrik tekbiri, mükellef olan her Müslüman'ın üzerine vaciptir. Teşrik tekbiri, Arefe günü sabah namazından başlayarak bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar farz namazların akabinde okunur. Yani Arefe günü (10 Ağustos Cumartesi) okunmaya başlanan teşrik tekbiri bayramın 4. günü (14 Ağustos Çarşamba) okunur ve bu şekilde toplam 23 vakit okunmuş olunur.

KURBAN TEKBİRİNE NE ZAMAN BAŞLANIR?

Teşrik tekbiri, mükellef olan her Müslüman'ın üzerine vaciptir. Teşrik tekbiri, Arefe günü sabah namazından başlayarak bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar farz namazların akabinde okunur. Yani Arefe günü (10 Ağustos Cumartesi) okunmaya başlanan teşrik tekbiri bayramın 4. günü (14 Ağustos Çarşamba) okunur ve bu şekilde toplam 23 vakit okunmuş olunur.

Teşrik tekbiri, sola selam verdikten hemen sonra ara vermeden, yerinden kalkmadan, mescidden çıkmadan ve dünya kelâmı konuşmadan okunması gerekmektedir.

Teşrik tekbiri: Allâhü ekber, Allâhü ekber, lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Allâhü ekber ve lillâhi'l-hamd"

Teşrik tekbiri anlamı: Allah en büyüktür, Allah en büyüktür. Allah'tan başka ilâh yoktur. Allah en büyüktür, Allah en büyüktür. Hamd Allah'a mahsustur.

TEŞRİK GÜNLERİ VE TEKBİRLERİNİN SUBUTİ

Nübeyşe el-Hüzeli (Radıyallâhu Anh)den yapılan rivayette, Rasûlullâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz'in şöyle buyurduğu bildirilmiştir: ''Teşrik günleri, yeme, içme ve Azîz, Celîl olan Allah'ı anma günleridir.''

Nitekim İbnu Abbas (Radıyallâhu Anhumâ)nın şöyle dediğini Buhârî nakletmektedir: ''Kur'ân'da, 'Allah (Celle Celâluhû)ı belli günlerde/sayılı günlerde anın' ayetleri teşrik günlerine işarettir.''

İbnu Ömer (Radıyallâhu Anhumâ) ile Ebu Hureyre (Radıyallâhu Anh) da Zilhicce'nin ilk on gününde çarşı, pazara çıkıp tekbir getirirler ve halk da onlara katılarak tekbir getirirdi. Hazreti Ömer (Radıyallâhu Anh) de Mina'da bulunduğu çadırda yüksek sesle tekbir getirir ve mescid ehli onun tekbir sesini işitir, böylece onlar da ona katılıp tekbir getirirlerdi. Aynı zamanda çarşı-pazarda olanlar da bu tekbire katılarak seslerini yükseltirlerdi. O kadar ki, yükselen tekbir sesleri Mina'yı çınlatırdı.

TEŞRİK TEKBİRİ NASIL BAŞLADI?

Rivâyet olunur ki, Hazreti İbrahim (Aleyhisselâm) Hazreti İsmail (Aleyhisselâm)ı boğazlamak maksadıyla yere yatırıp da hazırlıklara başladığında Cebrail (Aleyhisselâm) yanında koç bulunduğu bir halde harekete geçti ve Hazreti İbrahim (Aleyhisselâm)ın bıçağı vurmaması için "Allahu ekber, Allahu ekber" diye tekbir getirdi. Bunu duyan Hazreti İbrahim (Aleyhisselâm) da başını kaldırıp semaya baktığında koçu görmesi üzerine: "Lâ ilâhe illâllahu vallahu ekber" dedi. Hazreti İsmail (Aleyhisselâm) ise buna: "Allahu ekber velillâhi'l-hamd" şeklinde mukabele etti ve teşrik tekbirleri böylece sabit olmuş oldu.

Teşrik Tekbirlerine ait bazı hükümler:

* Arefe günü Sabah namazının farzından başlayarak bayramın 4. Günü ikindi namazının farzı da dâhil her (toplam 23) farz namazın ardından bu teşrik tekbirleri birer kez okunur.

* Teşrik tekbirlerinin hükmü ve tahakkuk şartları konusunda ihtilaf edilmişse de, bu gibi konularda ihtilaftan uzak durularak amel edilmesi ihtiyata uygun olandır. Buna göre; erkek-kadın, misafir-mukim, hasta-sağlam herkes bu tekbirleri belirtilen günlerde her farz namazın ardından getirmelidirler.

* İçerisinde bulunulan senenin teşrik günlerinden birinde kılınmamış olan bir namazın kazası, yine o senenin teşrik günlerinde yapılacak olsa, teşrik tekbiri getirilir. Başka bir senenin teşrik gününde kaza edilmesi durumunda ise teşrik tekbiri getirilmez.

* Teşrik günlerinde kılınan bir farz namazda secde-i sehiv yapmak icap ettiğinde önce sehiv secdesi yapılır ve namazdan çıkmak için verilecek olan selâmı müteakip teşrik tekbiri getirilir.

* Namazdan sonra, kasten abdestini bozan kimseden teşrik tekbirleri sakıt olur. Fakat o kimsenin abdesti, kastı olmaksızın bozulmuş olsa, abdestsiz olarak tekbir alır.

* İmam namazı kıldırıp tamamlayınca tekbir getirmeyi unutursa, cemaat bu hususta ona uymaz, kendileri tekbir getirirler.

* Kendisine teşrik tekbiri vacip olan kimse farz namazı kılıp sol tarafına selam verince yerinden kalkmadan, mescitten çıkmadan ve dünya kelamı konuşmadan teşrik tekbirini getirmesi gerekir. Teşrik tekbiri getirmezse günahkâr olur.

* Tekbiri unutan kişi, konuşma gibi namaza aykırı bir davranışta bulunmadıkça veya camiden çıkmadıkça tekbir alabilir. Tekbirin araya fâsıla girmeden selâmdan hemen sonra alınması menduptur. Selâmdan sonra tekbir getirmeden konuşulması halinde tekbir yükümlülüğü düşer ve bu şekilde davranan kişi günahkâr olur. Teşrîk tekbirlerini almak için abdest şart değildir.

AREFE GÜNÜ OKUNACAK DUALAR

Diyanet İşleri'nde yer alan bilgiye göre Arefe Günü için Hz.Muhammed (S.A.V.) şu duayı uygun görmüştür:

"Allah'tan başka ilah yoktur, o tektir, onun ortağı yoktur. Mülk sadece onun, hamd da yalnız onadır. O her şeye kadirdir."
Hz. Ali ise bugün için şu duanın okunmasını tavsiye etmiştir:

"Allah'ım, bizim dediğimizden hayırlı olarak, Zât'ının buyurduğu gibi hamd sana mahsustur. Allah'ım namazım, sair ibadetlerim, ölümüm, yaşamam senin içindir. Kalan varlığım da Zât'ın içindir. Allah'ım kabir azabından, kalp fitnesinden, işlerin bozulmasından sana sığınırım. Allah'ım esen yelin getirdiği şeyin hayırlısını senden dilerim."

Ayrıca bugün içinde İhlas Suresi'nin sürekli okunması gerektiği de vurgulanıyor.

İhlas Suresi'nin Arapça okunuşu:

"Kul hüvellâhü ehad. Allâhüssamed. Lem yelid ve lem yûled. Ve lem yekün lehû küfüven ehad."

İhlas Suresi'nin Türkçe çevirisi:

"De ki; O Allah bir tektir. Allah eksiksiz, sameddir (Bütün varlıklar O'na muhtaç, fakat O, hiçbir şeye muhtaç değildir). (O)Doğurmadı ve doğurulmadı. O'na bir denk de olmadı."

Yemin olsun on geceye...

Milyonlarca mü'min "Lebbeyk!" nidalarıyla kutsal diyarlara yüzünü gözünü sürüyor. Gidemeyenlere ise Cenâb-ı Hak, Zilhicce gibi önemli bir fırsat sunuyor. Zira bu ayın ilk on günü bizler için duaları hacıların niyazlarına katma, oradaymış gibi her anı bereketlendirme vakti.

Milyonlarca insanın hac ibadetini eda ettiği, Arafat'ta, Mina'da, Müzdelife'de rahmet sağanağında ıslandığı, "Lebbeyk Allahümme lebbeyk!" nidalarının yükseldiği, kurbanların kesildiği bir zaman dilimi Zilhicce ayı.

Müminler denizinde bir damla olmanın hazzıyla bu kutlu zaman dilimini kutsal topraklarda geçirenler var. Onlar, Hacerü'l-Esved'e yüzünü gözünü sürüp, Ravza'nın sahibinin manevî atmosferinde yıkanıyor. Ancak herkes bu talihe sahip değil. Kâbe'nin kokusunu almak isteyen, Rabb'ine teveccühte bulunmayı arzulayan, "Ah keşke biz de orada olabilseydik!" diyenler de var geride. Onlar için Allah'ın engin rahmeti imdada yetişiyor. Zira Cenâb-ı Hak kullarına umumî bir teveccühte bulunuyor. Yani 10 günü hacdaymış gibi dolu dolu geçirebilmemiz, dualarımızı Arafat'takilerin dualarına katabilmemiz, onların feyiz dolu ibadetlerine ortak olabilmemiz mümkün. Bundan istifade edebilmek için esas olan niyet, arzu ve Rabb-i Rahim'in teveccühüne teveccühle mukabelede bulunmak.

Kur'an-ı Kerim'de Allah'ın önemini vurgulamak için üzerine yemin ettiği şeylerden biri de Zilhicce ayında saklı. Fecr Sûresi'nin hemen başında "Şafak vaktine ve on geceye yemin olsun ki." buyruluyor. Âlimlerin ekseriyetine göre bu ayetler Zilhicce'nin ilk on gecesine işaret ediyor. Bu on gecenin, Muharrem ayının ilk on gecesi ya da Ramazan'ın son on gecesi olduğunu söyleyenler de var. Ancak İslam âlimlerinin büyük çoğunluğu bu günlerden kastedilenin Kurban Bayramı'ndan önceki on gece olduğu görüşünde.

Ayette Zilhicce'nin on gecesine yemin edilerek gecelerin Allah katındaki kıymeti de ön plana çıkarılıyor. Zira gece ibadeti manevî terakki adına çok önemli. Çünkü o saatler Cenâb-ı Hakk'a en yakın olunan anlar arasında. Allah için rahatın terk edildiği, hiç kimsenin görmediği yerde Allah'a yönelindiği, kendi sesini dinleme, içini duyma imkanın bulunduğu zaman dilimleri. Bu sebeple o anlarda Yaradan'ın ekstra teveccühü söz konusu.

On geceye yemin edilen ayette dikkat çeken bir başka husus ise Allah'ın ekstra lütuflarla bezediği Ramazan'ın son on ile Zilhicce'nin ilk on gecesinin sonunun bayramla taçlanması. Bazi âlimler Fecr Sûresi'nde, on geceye yemin edilmeden önce zikredilen fecirden (şafak vakti) maksadın, bu bayram günleri olduğunu söylüyor. Allah, bu günlerde uhrevileşen, Kendi kapısına koşan kullarına boşluk yaşatmak istemezmişçesine inananları hayrı, bereketi, neşesi ile dolu bayrama emanet ediyor. Kullarına dünya hayatında bayram ettirerek, ahirette vereceği mükafatların provasını yaptırıyor bir nevi.