Ekrem İmamoğlu'nun da sonu Muharrem İnce gibi olacak

CHP'de bir gelenek haline gelen yalan siyasetini sürdüren isimlerden biri olan 24 Haziran gecesi büyük bir hezimet yaşayan CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, o gecenin ardından yenilgiyi kabul ederek ortadan kaybolmuştu. Tek ayak üstüne kırk yalan uyduran CHP'nin İstanbul adayı İmamoğlu, 'Onu bırakın beni seçin'den öte söyleyecek bir şey bulamayan Muharrem İnce'yi arattı. Psikolojisi iyice bozulan İmamoğlu devletin valisine 'it' dedi ve bunu onca görüntüye rağmen inkar etti. Son olarak da CHP yandaşı İsmail Küçükkaya ile bir otelde görüşerek ortak canlı yayın öncesi soruları alması gündeme bomba gibi düştü. 'Sevgi pıtırcığı' diye kamuoyunda boy gösteren fakat gerçek yüzü kısa süre içerisinde ortaya çıkan İmamoğlu'nun bunlar ne ilk ne de son yalanlarıydı. Tüm bunlar tartışıladururken Sabah Gazetesi yazarı Engin Ardıç'ın bugünkü köşe yazısında İmamoğlu ile İnce'nin siyaset anlayışını kaleme aldı. Ardıç, "Bak, yok oldun gittin dipsiz kuyularda... Ama orada yalnız kalmayacaksın, az bekle, Ekrem de yanına geliyor." ifadesini kullandı.

Giriş Tarihi 21 Haziran 2019, 06:59 Güncelleme 21 Haziran 2019, 07:04
Ekrem İmamoğlu’nun da sonu Muharrem İnce gibi olacak

İÇİNDEKİLER

İşte Sabah Gazetesi yazarı Engin Ardıç'ın bugünkü köşe yazısının tamamı:

Seninle dalga geçtik Muharrem...
Gerçi sen de yalan söylüyordun ama söylediğin yalanlar "her gün cuma namazı kılarım" gibilerden çocukça saçmalıklardı.
O bisiklete binmeler, kafaya kasket geçirmeler falan...
Basit kampanya numaralarıydı.
Enayileri keklemek için "sol kokması" istenmiş atraksiyonlar.
Azıcık saf bir adamdın Muharrem.
"Kuantum bilen bir başkanınız olacak" gibi ancak lise iki fizik öğretmenlerini tavlayacak gayretkeşlikler...
Ne şirin adaylarıydın sen onların Muharrem...
Kalın ve kaba bir adamdın ama asla namussuz değildin.
CHP gibi bir partinin başına da yakışmazdın ama bin beterleri vardı.
Siyaset bilmediğini de kanıtladın.
Yani sizin oralarda siyaset adı verilen inanılmaz pişkinlik ve yüzsüzlük sende yoktu.
Tek ayak üstüne kırk yalan uydurup sonra da çokbilmiş çokbilmiş sırıtacak adam değildin.
Üçkâğıda tenezzül edecek adam da değildin Muharrem.
Direk gibi dosdoğruydun.
Hatta fazla doğruydun.
Lakin "onu bırakın beni seçin"den öte bir şey bulup da söyleyemedin.
Seçim gecesi yenildiğini kabul ederek sizin oralarda da yeni bir çığır açtın. Çamura yatmadın, edepsizlenmedin, zeytinyağı gibi üste çıkmadın.
O çığır sonra hemen kapanıverdi. Dürüstlük birilerine iki numara büyük gelmişti.
Seni yediler Muharrem, seni ham yaptılar...
Gerçi sen de kendini yedirmek için elinden geleni yaptın ya...
Ne tür kurtlarla dans ettiğini bilemedin Muharrem, yoksa çakal mı demeliydim?
Aculluk ettin Muharrem...
Demirel'in deyimiyle "zamanlama denilen sanattan" hiç anlamıyordun.
Hemen kurultay istemekle en büyük hatayı yaptın.
Yenileceğin belliydi.
Ne yani, o zaman cumhurbaşkanı adayı olacağına şimdi belediye reisi adayı olsaydın daha iyi değil miydi?
Yenilirdin ama edebinle...
Sen sandık sahteciliğiyle seçim kazanmış gibi yapacak adam da değildin.
Gerçi devlet görevlilerine bir zamanlar sen de küfür etmiştin ama bunlar gerilerde kalmıştı, üstelik alacakverecek meseleleri gibi özel konulardı.
Sen Amerika'nın adayı değildin.
FETÖ'nün adamı da olmadın.
Kıymetini bilemedik, bizi affet Muharrem.
Bak, yok oldun gittin dipsiz kuyularda...
Ama orada yalnız kalmayacaksın, az bekle, Ekrem de yanına geliyor.