'Kâr eden şirket kapanacak'

Askeri yönetim, demokrasiye geçişin adımlarını atmıştı. Tabii ki, "demokrasiye geçiyoruz" ifadeleri lafın gelişiydi. Vesayet altındaki "demokrasi" sözcüğü çok fazla anlam ifade etmiyordu. Cunta yönetimi emekli general Turgut Sunalp'e, Milliyetçi Demokrasi Partisi'ni kurdurmuş ve destekliyordu. Diğer tarafta ise, Konsey'den icazetli Turgut Özal'ın ANAP'ı ve Necdet Calp'in Halkçı Partisi vardı. Bu arada hiç hesapta olmayan bir şekilde Büyük Türkiye Partisi kuruldu. Kapatılan AP'nin Genel Başkanı Süleyman Demirel'in desteklediği bu partinin kuruluş çalışmalarını emekli general Ali Fethi Esener yürütüyordu. O günlerde Tercüman Gazetesi'nin Ankara Temsilcisi olan Yavuz Donat, ailece görüştüğü son derece etkili bir generali ziyaret etmişti. Donat, sohbet sırasında aklına takılan bir soruya cevap aradı:
- Süleyman Bey'i ve diğer parti liderlerini sürgüne göndermeyi düşünüyor musunuz?
Bir anda Paşa'nın suratı değişti. Odadaki samimi hava dağıldı. Paşa ciddi ve sert bir ifade takınarak sordu:
- Bu soruyu niye sordun?
Yavuz Donat, herhangi bir amacının olmadığını, sadece merak ettiği için bu soruyu sorduğunu söyledi. Paşa'nın o gergin halini görünce rahatsız oldu. Rahatsızlığını da "Ben artık müsaade isteyeyim" sözleri ile ortaya koydu. Paşa, Yavuz Donat'ı bırakmak istemedi. Sorunun hangi maksatla sorulduğunu öğrenmek için hayli çaba sarf etti. Oysa, Yavuz Donat gerçekten de maksatlı olarak ya da herhangi bir bilgiye dayanarak bu soruyu sormamıştı. Ancak, Paşa'nın gösterdiği tepkiye bakarak, ortada bir plan bulunduğunu ve bu planın deşifre olmasının istenmediğini anladı. Aradan iki gün geçti. Yavuz Donat'ın gazetedeki özel telefonu çaldı. Karşısında yine o etkili general vardı. Sekreter kullanmamıştı, gazeteyi emir subayına aratmamıştı. Numarayı bizzat çevirmişti. Kendini tanıtmadan ve "nasılsın" bile demeden, "Kar eden şirket kapatılacak" dedi. Yavuz Donat şaşırmıştı. Paşa'nın sesini tanımış, ancak söylediklerine bir anlam verememişti:
- Paşam ben Yavuz Donat'ım.
- İyi ya ben de seni arıyorum.
- Buyurun Paşam.
- Hem olmayacak yerde olmayacak soruyu soruyorsun. Hem de şimdi verdiğim cevabı dinlemiyorsun. Bana sorduğun sorunun cevabını veriyorum. Kar eden şirket kapatılacak.
- Peki büyük hissedarı ne olacak?
- Tatile çıkacak.
- Bunun için pasaport gerekecek mi?
- Hayır gerekmeyecek.
- Paşam, büyük hissedar nereye gidecek?
- Tam olarak söyleyemem. Çanakkale civarında bir yere.
"ÇOK ŞÜKÜR MEMLEKETİMDEYİM"
Yavuz Donat, görüşmenin ardından Süleyman Demirel'in Güniz Sokak'taki evindeki özel telefonunu aradı. "Sayın Başbakan, simdi size söyleyeceklerim hoşunuza gitmeyebilir, ancak bunu size iletmek zorundayım" dedi. Demirel, "Olsun, söyle" cevabını verdi. Donat da lafı evirip çevirmeden söyledi:
- Efendim sizi sürgüne gönderecekler.
Bir anlık sessizliğin ardından Demirel tek kelimelik sorusunu sordu:
- Nereye?
Yavuz Donat da yeri tam olarak bilmediğini, ancak Çanakkale civarında bir yere gönderileceğini iletti. Demirel'in ilk tepkisi, "Çok şükür, demek ki memleketimde kalıyorum" oldu. Ardından, Yavuz Donat'ı, Güniz Sokak'taki evine davet etti.
"SEVR ANLAŞMASINI MI İMZALADIM?"
Görevliler, Yavuz Donat'ı kapıda karşıladılar. "Beyefendi sizi bekliyor" dediler. Gerçekten de Demirel heyecanla kendisini bekliyordu. Yavuz Donat, generalin ismini vermeden aldığı bilgileri tek tek iletti… Demirel sordu:
- Kaynağın sağlam mı?
Yavuz Donat da "Lütfen bana isim sormayın" diyerek dört parmağını omzuna götürdü ve dört yıldız işareti yaptı:
- Hem de cilalı.
Bu sözler üzerine eski Başbakan bağırarak elini masaya vurdu:
- Ne yapmışım ben? Bu vatanı mı satmışım? Sevr Anlaşması'nı mı imzalamışım? Ülkeme mi ihanet etmişim?
Demirel sakinleştikten sonra bir durum değerlen dirmesi yapıldı. Sıkıyönetim Komutanlığı'nın göndereceği tebligata uymaktan başka çare yoktu. Radyo açılacak ve Milli Güvenlik Konseyi'nin ilgili bildirisinin okunması beklenecekti.
ZİNCİRBOZAN TEBLİGATI
Çok geçmeden beklenen tebligat yapıldı. Bu tebligatla birlikte, eski başbakanlar Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit'in sürgüne gidecekleri yer de belli olmuştu. Askeri yönetim, izin verdiği kısıtlı siyasi faaliyetleri eski siyasetçilerin yönlendirmesini istemiyordu. Onları Zincirbozan'da gözetim altında tutacaktı. Demirel, Yavuz Donat'ı tekrar evine davet etti. Güniz Sokak'ta yine bir durum değerlendirmesi yapıldı. Demirel, tam ayrılacağı sırada Donat'a "Yarın gitmeden görüşelim" dedi:
- Efendim, yarın siz yola çıkacaksınız.
- Çıkmadan önce görüşelim.
- Ama siz çok erken çıkacaksınız. Benim bu durumda gün ağarırken buraya gelmem lazım.
- Olsun, gelebilirsen gel.
O gece Yavuz Donat'ı uyku tutmadı. Gün ağarmadan Güniz Sokak'ın yolunu tuttu. Herkes ayaktaydı. Bahçedeki görevliler kendisini bekliyorlardı. Hemen içeri alındı. Salona girdiğinde Süleyman Demirel'in yanında sadece kardeşi Şevket Demirel vardı. Demirel, lacivert takım elbiselerini çoktan giymişti. Masanın üzerindeki haritada gideceği yer olan Zincirbozan'ı inceliyordu… Demirel, "Çanakkale" dedi:
- Havaalanı yok. Karayolu ile gitmemiz lazım. Ankara'dan da, İstanbul'dan da İzmir'den de karayolu ile gidilebiliyor. Oysa, Çanakkale son derece önemli bir kavşak. Biz, Başbakanlık dönemimizde maalesef bu ilimizi ihmal etmişiz. Yeniden Başbakan olduğumda ilk işim Çanakkale'ye bir havaalanı yapmak olacak.
Yavuz Donat şaşkındı. Karşısında, askeri idarenin sürgüne gönderdiği eski bir başbakan vardı. Ancak, o hiçbir şey olmamış gibi davranıyor ve yeniden başbakan olmaktan bahsediyordu. "Herhalde ciddi bir travma yaşıyor olsa gerek!" diye düşündü. Şevket Demirel'le göz göze geldi. Şevket Demirel araya girdi:
- Yap, yap, ağam yap. Bak yaptın da başına ne işler geldi!
Eski Başbakan sert bir dille araya girdi:
- O iş başka bu iş başka.
Ardından "göreceksiniz" dedi:
- Bu günler geçecek. Yeniden Başbakanlık koltuğuna oturacağım. İlk işim de Çanakkale'ye havaalanı yapmak olacak. Yazın bunu bir yere.
Gerçekten de dediği gibi oldu. Kendi değimi ile "Keser döndü, sap döndü. Gün geldi hesap döndü." Süleyman Demirel, yıllar sonra Başbakanlık Koltuğu'na yeniden oturmakla kalmadı. Türkiye'nin 9. Cumhurbaşkanı olma sıfatını da kazandı. Verdiği sözü tutup, Çanakkale'ye havaalanını inşa etti. Çanakkale Hava Limanı 1997'de hizmete açıldı.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.