TANZİMAT Fermanı’nın ilanından iki yıl sonra İstanbul’daki Avusturya Hastanesi’nin tenha koridorları, kafasına sırık düştüğü için ölmüş talihsiz bir gayrimüslimin kesilip biçilen kadavrasından çıkan seslerle yankılanıyordu. Tarihte Türk toprakları üzerinde yapılan ilk otopsiydi bu. Ne var ki tıpkı masadaki ölü gibi otopsiyi yapan da Türk değildi. Doktor, o güne dek -çoğu öldürülmüş kimselere ait- sayısız ceset açıp incelemişti. Otopsi, onun için karanlık odada film yıkamak gibi bir şeydi.
Padişah fermanı ile başlayan bu Türk usulü yukarıdan aşağıya devrimin planlayıcısı ve uygulayıcısı Sultan II. Mahmut idi. Sultan, icraatlarından ötürü Osmanlı tarihinin kriminal perspektifli ilk padişahı olarak ‘adli’ sanını aldı. II. Mahmut’un yaptıkları, adli tıbbın gelişimi açısından önemli adımlardı, ama her alanda olduğu gibi bu alanda da batının çok gerisindeydik. Öyle ki 1908’de Türkiye’de henüz müstakil bir morg binası yoktu ve otopsiler Askeri Tıbbiyye Teşrihhanesi’nde yapılıyordu. Adli tıptaki kurumlaşma, Cumhuriyet’in ilanından sonra hız kazandı. 1926 yılında kurulan Tıbb-ı Adli Müessesesi’nin adı, 1982’de günümüz Türkçesine uyarlandı ve Adli Tıp Kurumu olarak değiştirildi.
ÖNCEKİ RESİMLER İÇİN TIKLAYINIZ