Öte yandan, sektörel ayrışmaların belirginleştiği 2020 yılında enflasyonu sınırlayan gelişmeler de yaşanmıştır. Enerji ile alkollü içecek ve tütün grupları tüketici enflasyonunu önemli ölçüde aşağı çekmiştir. Alkollü içecek ve tütün grubundaki olumlu seyirde baz etkileri rol oynamıştır. Petrol fiyatları salgının etkilerinin belirginleşmesiyle Nisan ayında belirgin bir düşüş sergilemiş, küresel çapta kademeli normalleşme adımları sonrasında artış eğilimine girmiş ancak salgın öncesi seviyelerinin altında seyretmiştir. ABD doları cinsinden petrol fiyatları 2020 yılında bir önceki yıla göre yüzde 34 gerilemiştir. Böylece, Türk lirasındaki değer kaybına karşın enerji grubu enflasyonu yüzde 5,64 oranında gerçekleşmiş ve tüketici enflasyonuna sınırlı bir katkı yapmıştır. Salgının etkileriyle talep koşullarının zayıf seyrettiği giyim, konaklama, eğitim, eğlence ve kültür, ulaştırma hizmetleri gibi kalemlerde enflasyon nispeten düşük kalmıştır.
İç talep koşulları, döviz kuru başta olmak üzere birikimli maliyet etkileri, uluslararası gıda ve diğer emtia fiyatlarındaki yükseliş, bazı sektörlerde belirginleşen arz kısıtları ve enflasyon beklentilerindeki yüksek seviyeler, fiyatlama davranışları ve enflasyon görünümünü olumsuz etkilemeye devam etmektedir.
HEDEFE ULAŞMAK İÇİN ALINAN ÖNLEMLER
Enflasyon beklentilerinin kontrol altına alınması ve enflasyon görünümüne yönelik risklerin sınırlanması amacıyla, Ağustos ayı başından itibaren salgın dönemine özgü politikalarda sıkılaşma adımları atılmaya başlanmıştır. Ancak, hızlı kredi genişlemesinin birikimli etkileriyle talep koşullarının sergilediği güçlü seyir, yılın ikinci yarısında cari denge ve enflasyon görünümünü olumsuz etkilemeye devam etmiştir. TCMB, enflasyon görünümüne dair risklerin bertaraf edilmesi, enflasyon beklentilerinin kontrol altına alınması ve dezenflasyon sürecinin en kısa sürede yeniden tesis edilmesi için Kasım ayında politika faizini yüzde 10,25'ten yüzde 15'e yükselterek net ve güçlü bir parasal sıkılaştırma yapmıştır. Buna ek olarak, şeffaflığı ve öngörülebilirliği artırmak amacıyla sade bir operasyonel çerçeve benimsenmesine ve kısa vadeli tüm fonlamanın temel politika aracı olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı üzerinden yapılmasına karar verilmiştir. Bu doğrultuda, TCMB tarafından bir ay vadeli geleneksel yöntemli repo ihaleleri ve Geç Likidite Penceresi (GLP) imkânlarıyla sağlanan fonlama, 20 Kasım 2020 tarihinden itibaren temel para politikası aracı olan bir hafta vadeli repo miktar ihaleleriyle yapılmaya başlanmıştır.
Kasım ayı PPK toplantısında, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda, parasal aktarım mekanizmasının etkinliğini artırmak için zorunlu karşılık düzenlemesinde değişiklik ihtiyacı olduğu değerlendirilmiştir. Bu çerçevede, reel kredi büyümesine göre farklılaşan zorunlu karşılık oranları ve faiz/nema oranları uygulamasının yürürlükten kaldırılmasına ve zorunlu karşılık oranlarının ve faiz/nema oranlarının tüm bankalar için aynı oranlar üzerinden uygulanacak şekilde yeniden belirlenmesine karar verilmiştir. Zorunlu karşılık sisteminin sade bir çerçevede uygulanması, para politikasında şeffaflığın ve öngörülebilirliğin artmasına katkı sağlamıştır. Buna ek olarak, Türk lirası ve yabancı para zorunlu karşılık oranlarında yapılan değişiklikler TCMB'nin parasal duruşunu ve parasal aktarım mekanizmasının etkin işleyişini desteklemiştir.
Para politikasındaki sıkılaşma ve fiyat istikrarına yönelik güçlü iletişim piyasalara olumlu yansımış, finansal göstergelerde iyileşme sağlanmıştır. Fiyat istikrarı odaklı sade bir operasyonel çerçeve benimsenerek politika öngörülebilirliğinin artırılması sonucunda, Kasım ayından itibaren risk primi, döviz kuru oynaklığı ve uzun vadeli faizler gerilemiş, sermaye girişleri artmıştır. Aralık ayında, 2021 yıl sonu tahmin hedefini göz önünde bulundurularak güçlü bir parasal sıkılaştırmaya gidilmiştir. Politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı yüzde 15'ten yüzde 17'ye yükseltmiştir. Aralık ayı kararını takip eden dönemde uluslararası emtia fiyatları ile bazı
sektörlerde belirginleşen arz kısıtlarının yanı sıra asgari ücret ve yönetilen fiyatlara ilişkin gelişmeler, TCMB'nin 2021 yılı enflasyon görünümüne yönelik değerlendirmeleri üzerinde etkili olmuştur.
Nitekim Ocak ayında, sıkı para politikası duruşunun enflasyonda kalıcı düşüşe ve fiyat istikrarına işaret eden güçlü göstergeler oluşana kadar "uzun bir müddet" korunacağı ve "gerekmesi durumunda ilave sıkılaşma yapılacağı" yönündeki sözlü yönlendirmeyle sıkı duruş güçlendirilmiştir. Kasım ve Aralık PPK toplantılarında gerçekleştirilen güçlü parasal sıkılaştırmanın krediler ve iç talep üzerindeki yavaşlatıcı etkilerinin daha belirgin hale gelmesi beklenmekte, böylelikle enflasyon üzerinde etkili olan talep ve maliyet unsurlarının kademeli olarak zayıflayacağı öngörülmektedir. Bu çerçevede, enflasyonun 2021 yılı sonunda yüzde 9,4 olarak gerçekleşeceği, 2022 yıl sonunda yüzde 7'ye ve 2023 yıl sonunda ise orta vadeli hedef olan yüzde 5 seviyesine gerileyerek istikrar kazanacağı tahmin edilmektedir. Enflasyonun, yüzde 70 olasılıkla, 2021 yılı sonunda orta noktası yüzde 9,4 olmak üzere, yüzde 7,3 ile yüzde 11,5 aralığında; 2022 yılı sonunda orta noktası yüzde 7,0 olmak üzere yüzde 4,6 ile yüzde 9,4 aralığında gerçekleşeceği tahmin edilmektedir.. Tahminler enflasyonun 2021 ve 2022 tahmin hedefleriyle uyumunu sağlayacak bir parasal sıkılık düzeyi varsayımı altında üretilmiştir. Ayrıca, küresel büyüme ve dış talep görünümünde salgın kaynaklı olumsuz bir şokun tekrar yaşanmayacağı, küresel risk iştahında yaşanan olumlu gelişmeler ile birlikte Türkiye'ye özgü risk algılarında iyileşmenin devam edeceği bir görünüm esas alınmaktadır. 2021 yılı için oluşturulan tahmin patikasında ücretler, gıda fiyatları ve uluslararası emtia fiyatları enflasyonu yukarı yönlü, yönetilen/yönlendirilen fiyatlar ile enflasyon beklentileri ise enflasyonu aşağı yönlü etkilemektedir. Bu etkileşim içerisinde sıkı parasal duruşun oluşturacağı güçlü etkinin, 2021 yıl sonu enflasyonunun yüzde 9,4 düzeyine gerilemesini sağlayacağı öngörülmektedir. Ancak, bu tahminler üzerinde yukarı yönlü riskler belirgin bir şekilde önemini korumaktadır. Bu nedenle, güçlü sıkı para politikası duruşunun devam ettirilmesi zorunluluk arz etmektedir.