Hasan Basri Yalçın

HASAN BASRİ YALÇIN

Tarihi 24 Temmuz 2018

Mesut Özil

DÜNYANIN en iyi futbolcularından biri. Dünyanın en zorlu liglerinde büyük başarı gösterdi. Real Madrid'de Kaka'yı takımdan kesti. Banko oynadı.
Arsenal'e transfer oldu. Takımın en önemli futbolcusu haline geldi. Yıllardır hem kulüpler de Alman milli takımında büyük başarılara imza attı. Bildiğim kadarıyla Alman milli takımının tarihi boyunca en fazla asist yapan oyuncusu oldu. 60 yıldır Almanya'da yaşayan Türklerin gururu oldu. Gerçi biz kendisini Türk milli takımında görmeyi hep istedik ama Alman milli takımında gösterdiği başarılarla da gururlandık.
Bugün Mesut Özil Alman milli takımını bırakma kararı aldı. Sportif bir başarısızlık nedeniyle değil, kendisine yönelik ırkçı saldırılarının bir sonucu olarak. En büyük günahı Cumhurbaşkanı Erdoğan'la resim çektirmiş olması. O günden beri hem medya hem de Alman siyasetçiler Mesut'a hem hakaret ediyor hem küfür. Baskı uzun süredir devam ediyordu. Sonu böyle oldu. İnşallah iyi de olur.
Çünkü bu sadece Mesut Özil'e yönelik bir tavır değil. Gün geçtikçe Almanya'daki Türklerin yaşamı zorlaşıyor. Almanya'da yeninden yükselişe geçen ırkçılık saldıracak hedef arıyor. Bu anlamda ilk adres nüfusu 4 milyona yaklaşmakta olan Türkler.
Bugün gidin Almanya'da şöyle bir hafta dolaşın anlarsınız nasıl bir baskı ve nefret olduğunu. Türkiye'deki seçim süreçlerini de bahane ederek Türklerin yaşamını zorlaştırmak için her şey yapılıyor. Gittikleri devlet kurumlarında kendilerine hangi partiye oy verdiği soruluyor. "Sen de mi Erdoğan'a oy verdin?" diye sıkıştırılıyor. Türklerin kurdukları sivil toplum örgütleri baskı altına alınıyor. Medyada fütursuzca saldırılar yapılıyor. Bütün bunlarda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ismi son derece merkezi bir konuma oturtuluyor.
Genelde Türkiye'deki seçimelerin ve Almanlar'daki Erdoğan nefretinin bu baskıya neden olduğu düşünülüyor.
Ama benim gözlemim tersi yönünde.
Aslında Alman devleti, Alman medyası ve Alman toplumu topyekün oradaki Türklerden nefret ediyor. Erdoğan'ı da bu nefretin simgesi olarak kullanıyor. Çünkü Erdoğan içlerinde görmek istemedikleri nüfusa çok benziyor onu temsil ediyor.
Aslında hakaret etmek istedikleri oradaki Türkler. Onlara hakaret etmek siyaseten yanlış olacağı için Erdoğan'a hakaret ediyorlar. Böylece nefret ettikleri tüm Türklere hakaret etmiş gibi hissediyorlar.
Öylesine bir tek seslilik var ki, ufacık bir eleştiriye tahammülleri yok. Kimse kusura bakmasın. Alman toplumunda ırkçılık hala çok yaygın. Sadece gizli tutuluyor. Patlaması ise an meselesi.
Bakın mesela dünyanın göç alan benzer ülkelerine. Oradalarda da sıkıntılardan bahsedebilirsiniz. Ama hiçbiri Almanya gibi değil. Mesela bugün İngiltere'de ve Amerika milyonlarca Çinli, Hintli ve Pakistanlı yaşıyor. Hepsinin kendine has sorunları da olabilir. Ama öyle ya da böyle bu gruplar bu ülkelerde entegrasyon adı altında asimülasyon süreçlerine maruz bırakılmıyorlar.
Ama Almanya'da uygulanmak istenen yöntem toplumsal farklılıkları törpülemek üzere kurgulanmış. Böyle bir baskıya direnmek kolay değil. Mesela Almanya'da Çinli ve Hintli göçmenlerin neredeyse yok denecek kadar az olması sadece sömürgecilik tarihi gibi tarihsel faktörlerle açıklanamaz. Öyle bir baskı var ki, Türkler gibi yüksek direnç sahibi olmayan göçmenlerin dayanması kolay değil. Ama Türkler bu baskıya yıllardır dayanıyor. Sömürge haline dönüşmemiş bir milletin özgüveniyle bugün oradaki Türkler tüm bu baskılara rağmen varlığını ve farklılığını koruyor. İşte bu da Alman devletini de Alman toplumunu da deli ediyor.
Mesut Özil etrafında bir nefret dili kurdular. Ama Mesut Özil onlara muhteşem bir cevap verdi. Alman milli takımı için terlediğini anlatmış. Ama kendisinin kökünün Türkiye'de olduğunu olduğunu da söylemiş. O ülkenin değerlerine inandığı ve bu değerler çerçevesinde Türk Cumhurbaşkanı'yla resim çektirmekte sorun görmediğini söylemiş. Soğukkanlı ve sakin bir dille Almanya'nın kendisine yaptığı tüm haksızlığı dile getirmiş.
Bence Mesut Özil bir kıvılcım çaktı.
Alman ırkçılığını afişe etti. Bu krizin hiç şüphesiz toplumsal sonuçları olacaktır.