Eliz Sakuçoğlu

ELİZ SAKUÇOĞLU

Tarihi 11 Eylül 2016

Burning Man - Playa Büyüsü

Kendi gerçeğinizi yaratmanın tamamen sizin elinizde olduğunu fark ettiniz mi hiç?
Ya da istediğiniz herhangi bir şeyi gerçeğe dönüştürmenin sizin elinizde olduğunu biliyor muydunuz? Sonsuz bir güce sahip olduğunuzun farkında mısınız? Hangi Burner'a (Burning Man'e katılanlara öyle denir) sorarsanız sorun size Playa Büyüsü'nden bahsedecektir. Bu kısmını anlatmadan önce Burning Man'e giriş için geçirdiğim hazırlık sürecimden kısaca bahsetmek istiyorum.
Festival başlamadan 4 gün önce İstanbul'dan San Francisco'ya uçtuk.
Oradan Burning Man'e özel karavanımızı kiraladık ve cumartesi sabah saat 6'da Black Rock City'ye doğru yol aldık. Yolda giderken tüm alışverişimizi tamamladıktan sonra gece yarısı çöle vardık. Normalde 6 saat süren yolculuk, yoğun Burning Man trafiğinden dolayı neredeyse 12 saat sürdü. Bir de üstüne çöle giriş sırası eklendi ve böylelikle ancak sabah saat 5'e karşı giriş yapabildik. Güneşin eşsiz doğuşuna ilk o sabah tanıklık ettik. Gördüğüm manzara karşısında adeta nefesim kesildi. Kendimi resmen cennete gelmiş gibi hissettim.
Bu, bizim ekipte Beran hariç herkesin ilk Burning Man tecrübesiydi. Playa'ya girişte sizi Burning Man ekibi karşılıyor ve bizim gibi olan Burning Man bakirelerini bir nevi kutsuyorlar. Karavandan dışarı çıkmanızı istiyorlar ve öncelikle size sıkıca sarılıp 'Evinize hoşgeldiniz' diyorlar. O sarılma esnasında hemen kabul edilişi ve sevgiyi hissediyorsunuz. Sonrasında yere uzanıp kumla bir olmanızı rica ediyorlar. O anki hislerimi tarif etmem imkânsız. Sadece 'Gerçekten evet, burası benim evim olmalı' dediğimi hatırlıyorum.
Sonra hızlıca kampımıza gidip yerleştik ve Playa keşfine çıktık. Sayısız hikaye dinledim Playa'nın özel büyüsü ile ilgili ve hepsi bu büyünün gerçek olduğuna yemin ettiler.
Gerçekten de öyleydi. Çünkü geçirdiğim 8 günlük macera sonunda ben de size bu büyünün var olduğuna inandığımı söylemek istiyorum. Çünkü ne zaman çölde susuz kalsak, kaybolsak veya yalnız kalsak hep birileri çıkıp o anki ihtiyacımızı karşıladı. Bu arada hayat, çölde tersine dönüyor. Gündüzleri uyuyup akşam 5 gibi uyanıp 8 gibi Playa'ya yol alıyorduk ve ertesi gün öğlene kadar karavana dönmüyorduk.
Bitmek bilmeyen yüzlerce sanat eserini hayranlıkla gezip günü Playa'da batırıp yine Playa'da on binlerce kişi ile beraber doğuruyorduk.
En güzel partiler gece 3'te başlıyordu.
Benim favorim kesinlikle Mayan Warrior oldu. İkinci favorim ise Robotheart...
Çaldıkları müzikle sizi bambaşka bir dünyaya götürüyorlar. Bu açıdan transa geçmemeniz imkansız.
Bu arada Playa'da sayısız ünlü de gördüm. Heidi Klum, Paris Hilton, Alexis Ren, Sara Sampaio, Cara Delevingne... Cara, en son cumartesi sabahı DJ kabininin tepesine çıkmış akrobasi hareketleriyle çılgınca eğleniyorken Sara Sampaio ise sevgilisiyle romantik anlar yaşıyordu. Hiçbirinin maskesi yoktu, olduğu gibilerdi. O kadar içten, o kadar doğal, o kadar bizden ki tekrar hayran kaldım bu duruşları karşısında. Bu arada birçok Türk de vardı… Orada Oğulcan Engin ve Şeyma Subaşı gibi bilindik simaların yanı sıra birçok yeni arkadaş edindim. Örneğin; senelerdir New York'ta yaşayan Ayşe ve Levent'le Burning Man'de tanıştım. Onlar da geçen sene yine aynı yerde tanışmışlar ve birlikte olmaya başlamışlar. Bu sene de birlikte katılmışlar. Bu çiftin hastası oldum resmen.
Etrafa inanılmaz bir enerji yayıyorlardı.
Tekrardan Burning Man büyüsüne değinmek gerekirse; 8 gün boyunca yüksek dozda sevgiye ve huzurlu bir ortama tanıklık ettikten sonra kusurlu dünyamıza geri dönmek zorunda kaldığımda inanın çok zorlandım.
Çünkü yaşadığımız dünya maalesef çok acı, karanlık ve sevgisizlikle dolu. Adeta sevgi frekansından korku yüklü frekansa giriş yapıyor gibi oluyorsunuz ve asıl zorluk da bu.
Yeniden hayata meydan okuma savaşınız başlıyor. İnsan olarak bizim asıl görevimiz ışık olmak ve bu ışığı yaymak. Ghandi'nin dediği gibi "Dünyada görmek istediğiniz değişikliğin kendisi siz olun!" Tüm olumsuzluklara rağmen etrafımıza sevgi vermeyi ihmal etmemeliyiz. Hayat hiçbirimiz için mükemmel değil; ancak biz bakış açımızı, düşüncelerimizi ve duygularımızı yönlendirmeyi öğrenirsek o zaman her şey değişebilir. Değişim önce kendi içimizde başlamalı. Bedeninize ve zihninize hakim olmayı öğrenin. Bir simyacı gibi, huzuru ve barışı içinizde büyütün ve besleyin.
Mutluluğu dışarda aramayın veya başkalarına bağlamayın. Çünkü o sizin içinizde… Onu besleyerek büyük bir ışık topu oluşturun ve etrafa ışık saçın.
Gülüşünüzle, merhametinizle, affetmenizle...
Allah'a / Yaradan'a / Evrene / Doğaya güvenin, size istediğinizi verecektir. Her zaman Bilgelik, farkındalık, mutluluk ve merhamet için dua edin. Çünkü bedenimizin ihtiyacı olan asıl zenginlik budur.
Kendi iç huzurunuzu bulun.
Tam da şu an vermeniz gereken sadece bir karar var. Sonrasında hep ilerisi ve daha da ilerisini düşünmelisiniz. Evrenin en baskın iki frekansı arasında karar vermek üzeresiniz:
Korku ve sevgi... Tam zıt açıda olan iki olağanüstüsü güç... Korku sarmış etrafımızı.
Ancak siz doğru yöne bakarsınız görmek istediğinizi bulabilirsiniz.
Bu tamamen sizin elinizde. Eğer siz bugün sevgiyi seçerseniz o zaman dünyamız huzurlu bir gezegene dönüşecektir. Burning Man bunun en iyi örneği. Sizden yayılacak pozitif enerji başkalarını etkileyerek dünyamızı yeniden aydınlatabilir. Yeter ki bunu en içten hissedin ve isteyin!