Tarihi 6 Temmuz 2015

Küfrü hoş gören kâfir olur mu?

Allah Teâlâ'nın haram kıldığı bir işi inkâr ederek yapan kişi kâfirdir, o iş alenen yapıldığında bunu hoş gören, "hakkıdır yapar" diyen kişi de, bal gibi kâfir olur.

Dostlar sözümüz Müslümanlaradır. Bu dine inanmayan, Rabbimizin emir ve yasaklarını dinlemeyen ehl-i küfür'e değil. Hani eskiden resmi kurumlarda yangında ilk kurtalıcaklar diye bir ibare konulurdu kıymetli eşyanın veya evrakın bulunduğu dolaba. Bizimkisi de o kâbilden, yani kıymetli olanları, imanlı olanları yangın alanından tahliye etmek, onları kurtarmak derdinden.
Yoksa kimseyi kâfir ilan etmek, zaten bölük pörçük olan coğrafyamızı ve ümmeti tekrar tefrik etmek, ayrıştırmak derdinde değiliz. Fakat bu çabamız, çeri çöpü, zaten soba tutuşturmaktan başka bir işe yaramayanı kurtarma gayreti olarak da anlaşılmasın lütfen. Başta da dedik ya sözümüz Müslümana, yani şu yangın yerine dönen dünyada, kurtarılmaya en önce başlanacak kıymete sahip olana.

KÜFRÜ HOŞ GÖRMEK KÜFÜRDÜR
* Ehl-i sünnet vel cemaat âlimlerinin ittifak ettiği bir mevzu vardır, o da küfürden razı olmanın, yani hoş görmenin de küfür olduğudur. "Peki hocam bunun Kur'ân' da dayanağı var mıdır?" diye soranlar olacaktır.

*
Kıymetli kardeşlerim, bizler gerek böyle yazılarda, gerek televizyonda, radyodaki konuşmalarımızda ağzımızdan çıkan cümlenin anlatım bozukluğunu bile ümmetin aleyhine kullanma gayretinde olanların farkında olarak konuşuyoruz.

* O yüzden; bir konuda bir hükümden bahsediyorsak, illâki bunun Kitabımız Kurân-ı Kerim'de ve Efendimiz'in (sas) sünnetinde, hadisi- şeriflerinde bir dayanağı vardır.

* Hoş bu dayanağı soranlara, Nisa suresi 140. âyet bu hükmün dayanağıdır desek, açsalar okusalar tercümesini, ne anlarlar, o da içler acısı bir durumdur. ? Bir insanın, bir şeyin hakkını teslim edebilmesi için, en azından o şey hakkında kabataslak da olsa bir malumata, ilme sahip olması gerekir. Yani mücevherden anlamayan bir adamın, eline pırlantayı, elması alması gibidir. Avizedeki taşla, kaşıkçı elması arasında bir fark yoktur o kimseye.

* O sebepten dayanağı var mıdır diye sorarken de, dikkat etmelidir bu sahada insan. Rüsvâ olur da ruhu duymaz.

NASIL OLUR?
* Küfrü hoş gören kâfir olur dedik de, küfrü hoş görmek nedir, nasıl olur?

* Küfür, Allah Teâlâ'nın yasakladığı bir fiili, sadece yapmak demek değildir. İnsan, müptela olsa, bağımlı olsa, yaptığı işin yasak ve bu sebepten kötü bir iş olduğunu kabul etse ama kendine, nefsine hâkim olamasa da yapsa, ona kâfir değil günahkâr denir.

* Amaaa bu fiili, "nesi kötüymüş canım bana göre hiç de küfür değil!.. bak yapıyorum hani çarpılmadım!.. o Araplaraymış, bu devirde bunun hükmü mü olur... ne var ki herkes istediğini yapmakta özgürdür... insan hakları diye bir şey var..." ve benzeri cümleler ve niyetlerle yaparsa, ben Allah'a inanıyorum dese de, o kişi küfürdedir.

* Allah Teâlâ'ya inanıyorsa hüküm ortadadır. Uymasa bile, Cenâb-ı Hakk'ın hükmünü kabul etme mecburiyeti vardır. Uymasa bile, haram olduğunu kabul ettiği bir şeyi, alenen, toplumun gözü önünde, özendirici bir şekilde, hoş göstererek yapmama zorunluluğu vardır.

*
Kardeşlerim, Allah Teâlâ'nın sevmediği, hoş görmediği, yasak ettiği bir fiili Allah'ın emrini kabul etmeyerek, şu veya bu şekilde inkâr ederek yapan bir kişinin yaptığı işi, güzel gören, hoş karşılayan da aynen küfürdedir. Nasıl mı, şöyle?

* Şimdi bir ülkede, birileri sinsi bir darbeyle halkın seçtiği lideri devirse; Bunun üzerine kendisine muhalefet edenleri yaylım ateşi açarak, açtırarak katletse. Allah Teâlâ'nın yasak ettiği, haram kıldığı cana, canlara kıysa. Birileri de, "oh, ne güzel yapmış darısı bizimkilere!.." dese, o kişi kâfir olur. "Benden âlâ Müslüman yok!" diye bas bas bağırsa da, durum budur. Çünkü mü'min kişi, Allah'ın yasak ettiğini güzel göremez, razı olamaz.

* Ya da, birisi Ramazan-ı Şerif'le istihzâ eden, alay eden bir söz söylese veya bu sözü halka duyurmak için bir çaputa, kağıda yazsa o kişi zaten kâfirdir. Fakat bir kimse de bu sözü okusa, itiraz etmek şöyle dursun, "Aaa, ne güzel espri yapmış çocuklar!.." dese, küfrü hoş gördüğünden ötürü Ramazan Ayı'nda 30 gün aç da kalsa o kişi küfürdedir.

*
Veyâhut, Allah'ın yasak ettiği bir fiili, rezilliği güle oynaya alenen işleyen, saklamaya gerek bile görmeyen, hâli hazırda küfür ehli olan kimseler birlik kursa, halka açık bir alanda toplantı, yürüyüş, gösteri yapmak istese; Mü'min, Müslüman olduğunu iddia eden birileri de, onların bu toplanmalarını insan hakları, özgürlük, demokrasi gargarası yaparak desteklese, İmanları iddiadan öteye geçemez. Bu kimseler de küfürdedir.

KÜFÜRLE NASIL MÜCADELE EDECEĞİZ?

* Kardeşlerim, biz Müslümanların öğrenmesi gereken en önemli meselelerden bir tanesi de, küfürle ve kâfirle nasıl mücadele edeceğimizdir.

* Elimize kılıcı, silahı alıp insanlara saldırmak olsa olsa bilgisayar oyunlarında olur. Ki onların da, aslında oynayanları neye hazırlamak maksadıyla yapıldığını bugün çok daha net görebiliyoruz.

* Küfürle mücadelenin ilk şartı, ilimdir. Evet evet, ilim. Yani sen kâfirsin diye saldırmadan önce insanın bir çok şeyi bilmesi gerekir.

*
Önce karşısındakinin gerçekten küfürde olup olmadığını bilmesi gerekir ki, Efendimiz (sav) bir kişiye haksız yere küfür isnâd edenin bizzat kendisinin kâfir olacağı hususunda bizleri uyarmıştır. Yani, neyin küfür neyin günah, neyin haram neyin helâl olduğu konularını çok iyi bilmek gerekir, yoksa insan bir an gaza gelir, mü'min kardeşine de kâfir der de, dinden çıkar Allah korusun.

* İkinci önemli husus da, dinimizin küfürle ve kâfirle nasıl mücadele ettiğini bilmektir. Yani Allah Teâlâ'nın emri ve Efendimiz'in (sav) sünneti seniyyeleri, bu hususun çizgilerini çok net çizmiştir.

*
Bu ayrı bir yazı bahsidir, fakat şu kadarını arz edelim. Efendimiz'in sünnetinde küfürle mücadele de, önce pek tabiî ki o küfür alâmeti olan şeyin alenen yapılması, işlenmesi yasaklanmıştır.

* Yapanlara Allah Teâlâ'nın emrettiği cezalar uygulanmıştır. Onda bir şüphe yok. Lâkin, günümüzde özellikle namazında, niyazında olan Müslümanları bile kâfir sınıfına sokan bir takım cühelânın yaptığı gibi; "Asalım, keselim, kökünü kurutalım, dini ıslah edelim!.. Bizden başka hak yol yok! Bize uymayan dinden çıkar!" nâralarıyla olmamıştır, bu iş.

*
Burada şu daracık alanda söylenebilecek en doğru söz, bu işi ilk yapan ve bizlere nasıl yapılacağını gösteren zât'a, yani Resûl-u Zîşan Efendimiz'in (sas) icraatına, tatbikatına bakmak, onu model almak gerekir. ? O'nu örnek aldığını iddia edip, kendi modelini O'nun modeliymiş gibi
yutturmaya kalkanları değil, vesselâm.

KADERİM BÖYLEYMİŞ DEME!

Karde şler im, insanımızı Allah Teâlâ'nın emir ve yasaklarını tutmaktan alıkoyan, ümitsizliğe sevk eden en bariz bahanelerden bir tanesi de; "Ne yapalım kaderim böyleymiş." veya "Benim kaderim de de, bu varmış." anlayışıdır.
Evet, insanın başına gelmesi kesin olan hâdiseler vardır ve bunlar yaşanacaktır. Kişi ailesini, doğduğu zamanı, ortamı ve daha bir çok şeyi de kendisi belirleyemez, elinde değildir.
Ancak dostlar buraya lütfen dikkat, Türkçe'mizde ne güzel bir ifadedir o: "Elinde olmamak."
Cenâb-ı Hakk, kimseyi elinde olmayan şeyden hesaba çemeyecektir ki, zaten.
Bu toprakların yetiştirdiği en meşhur âlimlerden ve âşıklardan birisi olan veliyullah Hazreti Mevlânâ, bu durum için şöyle bir benzetme yapar: Nefsin, Hazret-i Allah'a sunucağın mektubun gibidir.
O mektubu sahibine götürecek olan ecel henüz kapını çalmamışken, aç içini bir oku.
Olur da enbiyâya ve evliyâya lâyık değilse orada yazanlar; "hiç ne yapalım, bizim kısmetimize de böylesi düşmüş, kaderim buymuş." gibi bahanelerle vakit kaybetme! O mektubu derhal yırt at! Şimdi yenisini yazdırmaya bak. Nihâyetinde kader dediğin, bir anlamda Cenâb-ı Hakk'ın sana özel hazırladığı imtihandır. Başına gelmesi mukayyet olandan kaçış yoktur. Fakat imtihandaki öğrenciye soru niye böyle geldi denilebilir mi?
Ona bu soruya sen ne cevap verdin, denilir en fazla.

AYET-İ KERİME
* "Onlar mü'minleri bırakıp kâfirleri dost edinirler. Onların tarafında bir şeref ve kudret mi arıyorlar? Bilsinler ki şeref ve kudret tamamen Allah'a aittir." Nisâ: 139

* "O size Kitap'ta şunu indirdi: Allah'ın âyetlerine küfredildiğini ve alaya alındığını işittiğinizde, onlar başka bir söze geçmedikçe yanlarında oturmayın. Yoksa siz de onlar gibi olursunuz. Doğrusu Allah münafıkların ve kâfirlerin hepsini cehennemde toplayacaktır." Nisâ: 140

* "Ey inananlar! Mü'minleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin! Allah'ın aleyhinize apaçık bir ferman vermesini mi istersiniz?" buyuruluyor." Nisâ: 144

HADİS-İ ŞERİF
"Ümmetim benden sonra yetmiş üç fırkaya ayrılacak. Bir fırka müstesna diğerleri hep ateştedir. 'Onlar kimlerdir Yâ Resûlullah?' diye sorduk. Efendimiz (sas): 'Benim ve ashâbımın yolunda olanlardır.' buyurdu." Ebu Dâvud

SORDUM-ÖĞRENDİM

Çocuklara Allah'ın isimleri konabilir mi?
Bir anne-babanın çocuğuna karşı görevlerinden birisi ona güzel isim vermektir.
Nitekim Hz. Peygamber (sas), bir hadisinde insanların kıyamet günü isimleri ile çağırılacağını belirterek, "Çocuklarınıza güzel isim koyunuz." buyurmuştur. Çocuklara Allah'ın isimlerini vermeye gelince, hemen belirtmek gerekir ki, Allah'a has isimler çocuklara verilmemelidir.
Çocuklara ilahi isimler verilecekse başına "kul" anlamına gelen "abd" kelimesi eklenmelidir.
Abdullah, Abdurrahman, Abdurrahim, Abdulkadir, Abdüllatif gibi.

DUA

Efendimiz (sas)'in Duası:
* " Allahümme innî e'ûzü bike en edille ev üdalle, ev ezille ev üzelle ev ezlime ev uzleme ev echele ev yüchele 'aleyye."

* "Allah'ım! Dalâlete (sapıklığa) düşmekten veya (başkalarını) dalâlete düşürmekten, hataya düşmekten veya (başkasını) hataya düşürmekten, zulmetmekten veya zulme uğramaktan, câhillik etmekten veya câhillikle karşılaşmaktan, Seninle Sana sığınırım." Amin