Tarihi 15 Temmuz 2015

Ümmetim tek vücut gibidir!

Kıymetli dostlar, sayfamızdaki resimlerle dünyanın dört bir tarafından sizlere Ümmet-i Muhammed'in Kadir Gecesi manzaralarını gösterelim, Efendimiz'in (sav) ümmetinin nasıl tek vücut gibi olabildiğini görüp, bu idrâkin ve birlikteliğin dâim olması için Rabbimize niyaz edelim istedik.
Kardeşlerim, biz Müslümanların aslında her an bu birlikteliği yaşaması gerekiyor. Sayımız milyarla ifade edilmesine rağmen gücümüzün beş on milyona yetmiyorsa, burada ciddi bir sorun var demektir. Ve o sorun, güç yetirme; yetirememe sorunu değildir, imanî bir sorundur, haberiniz olsun!
Efendimiz (sas), ümmetini ve özelliklerini birçok kez hadîsi şeriflerinde beyan buyurmuştur: "Ümmetim tek vücut gibidir, bir uzuv ateşlenirse tüm bedeni rahatsız eder." "Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız." "Kendi için istediğini din kardeşi için istemeyen iman etmiş olmaz."
Ümmetin birliğine, arasındaki bağın abi kardeş, ana baba, evlat ata arasındaki kadar kuvvetli olması gerektiğinde dikkat çeken onca hadîsi şerife rağmen, bugün bu hâldeysek; ortada bir Ümmet-i Muhammed var mı? Varsa sayısı kaç? Onu konuşmak gerekir.
Evet, Efendimizin (sas) getirdiği dine iman etmiş milyarlarca bireyizdir belki, ama bir Ümmet-i Muhammed olamamışızdır; O idrake erememişizdir. Müslüman olmuşuzdur ama Ümmet olamamışızdır maalesef.

ÜMMET NASIL OLUNUR?
Dostlar, bir takımı bile tuttuğunuzun alâmetleri vardır. Ama en güzel alâmeti nedir biliyor musunuz? Hiç tanımadığınız hâlde, o takımı tutan herkese karşı içinizde bir sevgi, muhabbet vardır. O takımın formasını giyen birisini yolda görseniz, elini sıkarsınız, başını okşarsınız, kornaya basarsınız. Boş geçmezsiniz, neden? Çünkü sizinle aynı yoldadır. Sizinle aynı şeye sevinir, ayın şeye üzülür. Teknik direktör o olsun, bu olsun konusunda ayrılığa düşersiniz. Forvet gitsin gelsin diye sabaha kadar hararetle tartışırsınız, ama onu bir başka takımı tutanın yanında ezdirmezsiniz. Laf söyletmezsiniz.
Eh, bir takımı tutar gibi -en azından o kadarcık olsun- kişi bu dine mensup olmaktan mutluluk, onur duysa, elbet, kendisi gibi bu dine mensup diğerlerine de muhabbet duyar. Onun derdiyle dertlenir, sevinciyle sevinir.

BİZ NİYE OLAMIYORUZ?
Cevabı çok basit: Biz bu dine mensup olduğumuz için gurur duymuyoruz. Bir takımı tuttuğumuzdaki gururu, Müslüman olduğumuz için duyabilsek, o zaman mesele kendiliğinden çözülecek. Ama biz daha dininden, dinini yaşamaktan, dindaşlarıyla bir arada olmaktan utanırken, o da bizimle tek olan, kendinden başka ilah olmayan aynı Allah'a iman etti diye birini sevmemiz, muhabbet duymamız, hoş görüyle yaklaşmamız düşünülemez.
Bu dinimizden gurur duymayışımızın altında da aslında dinimizi, tarihimizi bilmemek yatıyor.
Bir bilsek en medenî insanlar Müsümanlardır, en büyük âlimler bizden çıkmıştır, en güçlü fakat aynı zamanda en âdil ve şefkatli komutanlar bizdendir.
Ecdadımız, dininin güzelliğinden dağdaki yabani hayvana bile kışın yiyecek koymuş, şehirdekinin yiyeceği ciğerin nasıl kesileceğine kadar tarif ve tespit etmiştir.
Ama biz dinimizi de tarihimizi de kimden öğreniyorsak artık! İslâm bizi geri bıraktı, İslâm çağ dışı, zaten bizimkiler neyi bulmuş, padişahlar ancak zevk-ü sefâdaymış ve daha onlarca yalanla beyinlerimizi doldurmuşuz.
Sonra da bu dine ve hatta bu millete mensup olmaktan değil onur duymak, utanır hâle gelmişiz.

ÜMMET OLUNCA NE OLUR?
Ne olacak! Bir kere imanın zevkini tadar insan. Namazı niye kıldığını, orucu niye tuttuğunu, zekatı, fitreyi, sadakayı niye verdiğini anlar. Anlar da tiryakisi olur.
Yani, dininin tadını alabilmesi için tek başına en mükemmel Müslüman olması değil, Ümmetin içinde, tüm Müslümanları seven vasat bir mü'min olması yeter.
Ümmet olursak beş on milyon değil beş on milyar üstümüze gelse, değil yıkmak yerimizden bile oynatamaz bizi. Bedir'de, bir avuç sahabenin nasıl galip geldiğini, ecdadımızın haçlı ordularını her seferinde nasıl bozguna uğrattığını, Çanakkale'de yiyecek ekmeği olmayan askerlerimizin nasıl destan yazdığını zannediyorsunuz!
Bu niyetle, bu idrâkle; savaşmayanların dahi yüreklerinin savaş meydanında attığı, Ümmetin tek yürek olduğu zamanlarda, hep muzaffer olmuştur Müslümanlar.
Kardeşlerim, Ümmet olursak meselâ esed Kadir Gecesi bomba atamaz Müslümanların üstüne, Teravihte camiyi yerle bir edemez. Müslümanların Suriye'dekilerden ibâret olmadığını, geriye kalan bir milyar Müslüman'ın oradaki kardeşlerinin hesabını soracağını bilir.
Bakın! Dün, yüzbinlerce insan Mescid-i Aksâ'ya yürüyünce ne oldu? İsrail mecburen içeriye girmelerine izin verdi, yoksa yasaktı Kadir Gecesi oraya girmek.
Ne acıdır ki, Mescid-i Aksâ; Ümmetin mescidi, yani Ümmetin namusudur. İsrail askerleri içeriye gaz bombası attığında, ayaklarıyla mihrâbı tekmelediğinde, insanları oraya girmekten alıkoyduğunda ses çıkmıyorsa ya da o ses cılız mı cılız çıkıyorsa, daha biz Ümmet olamamışız demektir, kardeşlerim.
Kimse kusura bakmasın!

İsteyen, kendi hayâl dünyasında, namazımı kıldım, orucumu tuttum, bak zekatımı da verdim, fakirciklere de acıyorum, kalbim de temiz diye mükemmel Müslümanı oynasın. Durumumuz ortada vesselâm.

AYET-İ KERİME

"Andolsun, size kendi aranızdan öyle bir peygamber geldi ki, sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. Kalbi sizin için titrer, mü'minlere karşı pek şefkatli ve merhametlidir" Tövbe: 128

HADİS-İ ŞERİF
"Ashabım ve ümmetim olarak sizin durumunuz şuna benzer; ateş yakıp da yaktığı ateşe dışarıdan gelen kelebekler çekirgeler vardır. Ben de o yanan ateşin başında oturan bir adam gibiyim. Ateşe atlayan kelebekler oldukça paçasından, perçeminden yakalıyorum ve kenara çekiyorum. Ama onlarsa elimden kurtulup tekrar ateşe gidiyorlar, kurtulup tekrar ateşe gidiyorlar..." Buhârî

SORDUM-ÖĞRENDİM
Fakir kardeşe zekat, fitre verilebilir mi?
Fakir olan kardeşe zekat verilebilir. Kardeş çocuğu, amca, dayı, hala ve bunların çocukları da böyledir.
Hatta zekat verirken usul ve füru dışındaki yoksul akrabalara öncelik verilmesi daha sevaptır. Çünkü bunda hem zekat borcunu ödeme, hem de sıla-i rahim vardır. Efendimiz (sas): "Sadakasını hısımına veren için iki ecir vardır: Hısımlık ecri, sadaka ecri vardır" buyurarak bunu teşvik etmiştir.

DUA
Efendimiz'in (sas) dualarının hepsini kapsayan duası: "Allahım! Peygamberin Senden istediği hayırları ben de isterim. Peygamberin Hz.
Muhammed'in (sas) Sana sığındığı şeylerden biz de Sana sığınırız. Yardım ancak Senden beklenir. İnsanı dünya ve âhirette istediğine kavuşturacak olan da, Sensin. Her türlü güç ve kuvvet ancak Allah'ın yardımıyla kazanılabilir." Âmin.